Tıp

Sanırım şöyle bir şey bekleniyor; birtakım izbelerde gizli kapaklı ne yapılıyorsa yapılsın görmezden gelelim... Demokrasiyi, çağdaşlığı, özgürlüğü kuru laftan ibaret görüp, esasen bu kavramların tam karşısında duralım. Biri bizi ikaz ettiğinde de, 'vatan millet düşmanı, bölücü' diye ezmeye kalkıp susturalım.

Yapılan planlar ortaya çıkarılmasın, çıkarmak isteyenler horlansın, suspus edilsin, olmadı taşlansın, sürgün edilsin, dışlansın.

Bombalar çatılarda ve toprak altlarında gizlensin. Kimse bunları bulmasın, bulunca sormasın, sorunca suçlu olsun, üzerine yürünsün.

Bulunmayan bomba ve silahlar bir süre sonra suikastlarda kullanılsın, çizilen krokiler özgün olsun, eylemler yapılsın, sesler getirilsin, millet sindirilsin.

Yapılan tedhiş eylemlerinde istenilen kesim suçlu gösterilsin, manşetlerden millete çakılsın, ekranlardan masum halk ve hisleri suçlu olarak ilan edilsin.

Bulunmayan bombalar ve silahlar ile yapılan eylemler sonrasında, yapıştırılan yaftalar ile toplumun bir kesimi gaza getirilsin, nümayişler yapılsın, seçimle gelenler korkutulsun, gönderilmeye çalışılsın.

Bu dehşet döngüsünü fark edenlere de günleri gösterilsin, bağırıp çağırarak 'kes sesini' denilsin, çark bozulmasın, sistem eskisi gibi tıkır tıkır işlesin.

Bombacılar, çeteciler, suikastçılar 'Farklı düşünen aydınlar' olarak nitelensin, asla yargılanmasın, yargılanırsa suçlu bulunmasın, suçlu bulunursa kılıf bulunsun, içeride yatmasın, yatacaksa otelde gibi dinlensin, sonra hastaneye geçsin, ardından balolarda dans etsin.

Silahlar, bombalar yer altında, krokiler, ajandalar çantalarda durup, ortamın olgunlaştırılması, ekiplerin oluşturulması beklenirken, en ufak aykırı ses suçlu ilan edilsin, yargılanmadan infaz edilsin, doğuştan suçlu kabul edilip kodeslere yollansın.

Seçilmişleri yıkmak için herkes işini gücünü bıraksın, iktidarı yıkmak doğal ve en tabii hak olarak görülsün, öyle yapmayan çağdışı ilan edilsin, buna da özgürlük densin, modern muhalefet şeklinde yüceltilsin.

İletişim şirketlerinin ve medyanın patronları ayaklara çağrılsın, aba altından sopa gösterilsin, dinlemeler yapılsın, kayıtlara geçilsin, buna razı olmayanlar tasfiye edilsin.

Dinlemeler ve kayıtlar sonrasında bir de üste çıkmaya çalışılsın, 'Kim yapıyor bunları kardeşim?' diye bağırılsın, bir yerlere servis yapılsın, yine üste çıkarak, 'kimler yayınlıyor?' diye kızılsın, öfkelenilsin, duvarlar tırmalansın.

Yapan ve yayanlar belli olduğunda 'niye şimdi?' diye cambaz gösterilsin, kuş kondurulsun, tüy dikilsin.

Aykırı olan herkes susturulsun, susmayan yandaş olsun, yoldaş olsun, koldaş olsun. 'Kendilerini sevmeyen ölsün' ile 'kendileri gibi olmayan yaşamasın'a uzanan tuhaf bir zincir oluşturulsun, buna çağdaşlık zinciri densin, zinciri bozan Zincirbozan'a yollansın.

Brifingler verilsin, andıçlar yayınlansın, ihaleler alınsın, vergiler ödenmesin, şişik egolara şişik cüzdanlar eklensin, rahatları bozulmasın, huzurları kaçmasın.

Onlar hariç herkes sussun, onlar konuşsun, basın toplantıları yapılsın, bağırılsın, çağırılsın, manşetlere taşınsın, spotlarla sindirilsin.

Esas adı 'özgürlük' olan bu mücadele 'ilericilik-gericilik' adıyla sahnelensin, tiyatro yapılsın.

Geçmiş tıpatıp tekrar yaşansın, hortlaklar tekrar boyansın, ölülere makyaj yapılıp tekrar piyasaya sürülsün, aksini düşünen sürüm sürüm sürünsün. Kimse kımıldamasın, sessiz olsun, kıpraşmasın, tıp oynansın.

ZAMAN