TikTok göründüğünden daha tehlikeli olabilir

Ezra Klein "sosyal mecraların" pek de sosyal olmayan yüzünü inceliyor.

Ezra Klein / Fikir Turu

TikTok göründüğünden daha tehlikeli olabilir

Doğru veya yanlış birçok bilginin ve haberin hızlı bir şekilde yayıldığı sosyal medya sitelerinden TikTok uygulaması, özellikle son yıllarda ciddi derecede popülerlik kazandı. Kullanıcıların çeşitli içeriklerde kısa videolar paylaştığı Tiktok, Çin merkezli ByteDance firmasına ait. Ancak, Çin’in ülkesindeki teknoloji şirketleri üzerinde daha sıkı kontrol sağlama çabaları, gelecekte TikTok’un Çin hükümeti tarafından diğer ülkelerde kamuoyu algısını ve siyasi atmosferi kendi lehine yönlendirmek için bir araç olarak kullanılabileceği endişelerini doğuruyor.

Bu endişeleri dile getirenlerden biri de The New York Times gazetesinde köşe yazarlığı yapan Ezra Klein. Klein’in TikTok’un ve diğer sosyal medya platformlarının aslında göründüğünden daha tehlikeli olabileceğini anlattığı makalesinden öne çıkan bazı bölümler şöyle:

“Elon Musk’ın Twitter’ı satın almasına duyulan coşkulu ilginin temelinde doğru olduğunu düşündüğüm bir içgüdü yatıyor: Önde gelen sosyal medya platformları, açıklaması zor bir şekilde modern yaşam için hayati bir önem taşıyor. Onları ister sanal bir kent meydanı olarak nitelendirin, ister altyapı olarak nitelendirin; bu platformlar, kamu hizmeti ile özel girişim arasında bir yerde bulunuyorlar. Milyarderlere ve büyük şirketlere teslim etmek için fazla önemliler, ancak hükümetlere teslim etmek de onları fazla tehlikeli hale getiriyor. Bu tür platformlara ilişkin mülkiyet ve yönetim sorununa henüz tatmin edici bir çözüm bulamadık. Ancak bu sorunun çözümüne ilişkin bazı ihtimaller diğerlerinden daha korkutucu. Elon Musk tarafından satın alınmaktan daha kötü sonlar var.

TikTok nereye evriliyor?

Bugün bildiğimiz TikTok, yalnızca birkaç yıl önce ortaya çıktı. Ancak bu uygulama daha önce hiç görmediğimiz bir şekilde büyüdü. 2021 yılında TikTok, Twitter’dan daha fazla aktif kullanıcıya, ABD’de Youtube’dan daha fazla izlenmeye, Facebook’tan daha fazla indirme sayısına ve Google’dan daha fazla ziyaretçi sayısına sahipti. TikTok şu anda en fazla hızlı bir şekilde popülerlik kazanan dans trendleriyle ön plana çıkıyor. Ancak bir zamanlar Twitter öğle yemeği siparişleri hakkında 140 karakterlik güncellemelerden ibaretti ve Facebook’un kullanıcı kitlesi seçkin üniversiteler ile sınırlıydı. Bazen işler değişir. Belki de zaten değişmiştir. Birkaç hafta önce Güney Carolina’da bir Presbiteryen okulunda ders verirken bazı öğrencilere haberlere nereden baktıklarını sordum. Neredeyse herkes TikTok cevabını verdi.

TikTok, Çinli bir şirket olan ByteDance’e ait. Çinli şirketler, Çin hükümetinin isteklerine ve iradesine karşı koyamaz. Bu hususta her şey oldukça açık: Çin Komünist Partisi geçtiğimiz yılın büyük bir kısmını teknoloji sektörünü baskı altına alarak geçirdi. Alibaba’nın hırslı ve başarılı kurucusu Jack Ma’yı özellikle ibret olsun diye cezalandırdılar. Burada verilmek istenen mesaj netti: Şirket yöneticileri ya parti isteklerine göre hareket edecek ya da hayatlarının alt üst olduğunu ve şirketlerinin dağıldığını görecekti.

2020 yılının Ağustos ayında ABD Başkanı Donald Trump, TikTok’un Amerikalı bir şirkete satılması ve bunun gerçekleşmemesi halinde uygulamanın ABD’de yasaklanmasını öngören bir başkanlık kararnamesini imzaladı. Aynı yılın sonbaharında ByteDance uygun bir alıcı arıyordu ve Oracle ile Walmart en uygun adaylardı, ancak Joe Biden’ın seçimleri kazanmasıyla bu satış rafa kaldırıldı.

Haziran ayında Biden, Trump’ın özensizce yazılmış ve mahkemede iptal edilen başkanlık kararnamesini kendisininkiyle değiştirdi. Biden’ın kararnamesinde açıklandığı üzere sorun, TikTok gibi uygulamaların, “ABD’deki kişilerin kişisel bilgileri ve özel ticari bilgileri de dâhil olmak üzere kullanıcılardan gelen çok büyük miktarda veriye erişebilmesi ve bunları ele geçirebilmesiydi. Bu şekilde veri toplanması, yabancı hasımların bu bilgilere erişebilmesi riskini doğurmaktaydı.”

Bunu bir veri casusluğu sorunu olarak nitelendirebiliriz. TikTok gibi uygulamalar kullanıcılardan veri toplar. Bu veriler yabancı hükümetler için değerli olabilir. Bu yüzden ABD Kara Kuvvetleri ve Donanması, TikTok’u askerlerin iş telefonlarında kullanmasını yasakladı ve Senatör John Hawley bu uygulamayı tüm kamu cihazlarında yasaklamak için bir yasa tasarısı hazırladı.

TikTok bir çözüm üzerinde çalışıyor: “Teksas Projesi” ABD’li müşterilerin verilerini ABD’deki sunucularda depolamayı ve bir şekilde ana şirketin bu verilere erişimini kısıtlamayı öngören bir plan. Ancak BuzzFeed News’te çalışan Emily Baker-White bir haberinde şöyle yazıyor: “Teksas Projesi, öncelikle Çin hükümetinin Amerikan vatandaşlarının kişisel bilgilerine erişmesine dair endişeleri gidermek için iyi konumlandırılmış coğrafi bir uygulama gibi görünüyor. Ancak bu proje, kullanıcıların maruz kaldığı kutuplaştırıcı içeriği artırmak için TikTok algoritmalarının ayarlanması veya dezenformasyon eylemlerini başlatmak ya da teşvik etmek için platformda değişiklikler yapılması gibi TikTok’un Çin tarafından bir silah haline getirilebilmesini sağlayan diğer yöntemlere karşı bir çözüm üretmiyor.”

Tiktok ve Ukrayna Savaşı

Bunu bir manipülasyon sorunu olarak nitelendirebiliriz. TikTok’un gerçek gücü verilerimizi toplamaktan ziyade kullanıcıların izlediği ve yarattıkları içerikler üzerindeki kontrolüdür. TikTok’un gerçek gücü hangi içeriklerin kullanıcılar tarafından görülüp görülmeyeceğini belirleyen şeffaf olmayan algoritmasıdır.

TikTok, Ukrayna’daki savaşla ilgili Rus söylemlerini destekleyen videolar ile dolup taşıyor. Media Matters, normalde güzellik ipuçları, şaka videoları ve benzeri içerikler paylaşan 186 Rus TikTok fenomeni tarafından yürütülen koordineli bir çabanın izini sürdü. Çin’in dünya çapında Rus propagandasını güçlendirdiğini biliyoruz. Çin Komünist Partisi’nin, bu videoları idare eden TikTok algoritmasına müdahale etmeye karar verip vermediğini bilmediğimizde ne kadar rahatız? Beş yıl sonra, TikTok Amerikalıların hayatında daha büyük bir yere sahip olduğunda ve uygulamanın sahibi şirket, bugünün aksine istediği gibi hareket etmekte serbest davrandığında, benzer bir durumla karşılaştığımızda kendimizi ne kadar rahat hissedeceğiz?

ABD’nin 2020 yılında olduğu gibi şaibeli bir başkanlık seçimine tanıklık ettiği bir dünyayı hayal edin. Adaylardan biri Çin menfaatlerine daha yakın olsaydı, Çin Komünist Partisi tercih ettiği adayı destekleyen içeriklerin ByteDance tarafından ön plana çıkarılmasını ısrar etmez miydi? Ya da seçimlerin sonucunu belirlemek yerine Amerika’yı zayıflatmak isteselerdi, belki de TikTok seçimle ilgili komplo teorileri içeren videoları kullanıcılara sunmaya başlardı ve ülkenin en kırılgan anında kaosu teşvik ederdi.

Bunların hiçbiri uzak bir ihtimal değil. Her ne kadar söz konusu kuralların daha sonra değiştirildiği söylense de TikTok’un içerik denetleme mekanizmasının Çin hükümetinin emriyle belirli videoları ve konuları kısıtladığını biliyoruz. Diğer yabancı ülkelerin (akla Rusya geliyor) uyuşmazlık ve kuşku ortamı yaratmak için Amerikan sosyal medya ağlarını kullandığını da biliyoruz.

Çin’in bu tür platformları kendi içinde onlara karşı bir güvenlik duvarı inşa edecek kadar açık bir tehdit olarak görmesi oldukça manidar: Facebook, Google ve Twitter’ı, hatta TikTok’u bile yasakladılar. ByteDance, Çinli kullanıcılar için TikTok uygulamasının Çin hükümetinin sansür kurallarına uyan ve Douyin olarak bilinen farklı bir sürümünü geliştirmek zorunda kaldı. Çin uzun zamandır böyle platformları potansiyel bir silah olarak görüyor. Çin otoriterleşmeye devam ettikçe ve iki ülke arasındaki ilişkiler kötüleştikçe bizim onlara yapmamızdan her zaman korktukları şeyi bize karşı onların yapabileceği ihtimalini hayal etmek o kadar da zor değil.

Eski meslektaşım Matthew Yglesias hazırladığı Slow Boring isimli bültende şöyle yazıyor: “Hiçbir benzetme mükemmel değildir, ancak bu durum ile ilgili aklıma gelen en yakın benzetme Brejnev dönemindeki Sovyetler Birliği’nin petrol ihracatından elde ettiği gelirin bir kısmıyla ABD’de yayın yapan televizyon istasyonlarını satın almaya karar vermesi olurdu. F.F.C. (Federal İletişim Komisyonu) onlara izin vermezdi. Bir nedenden dolayı F.C.C. izin verse bile Ticaret Bakanlığı bunu engellerdi. Son olarak eğer bir yargıç Ticaret Bakanlığı’nın yaptığının yanlış olduğunu ve bilgiye erişim ekosistemi üzerindeki kontrolün bununla ilgili ulusal güvenlik standardına uymadığını söyleseydi Kongre yeni bir yasa çıkarırdı.”

Bence bu, benzetmeler göz önüne alındığında iyi bir başlangıç noktası. Ancak Sovyet Birliği gerçekten ABD’deki yerel televizyon istasyonlarını satın alsaydı, böyle bir şey yaptıklarını bilirdik ve tıpkı Russia Today gibi söz konusu istasyonların ne olduğunu ve neyi amaçladığını anlardık. Propagandanın propaganda olduğu bilinirdi.

TikTok’un milyonlarca kullanıcısı Çin hükümeti tarafından yürütülen bir propaganda operasyonuna maruz kaldıklarını düşünmüyor, çünkü zaten böyle bir şeye maruz kalmıyorlar. Makyaj, yemek tarifleri ve pleybek videoları ile komik danslar izliyorlar. Ancak tüm bunlar, kullanıldığı takdirde TikTok’u çok daha güçlü bir propaganda aracı haline getirecektir. Çünkü her TikTok akışı birbirinden farklıdır ve insanların tam olarak ne izlediğini bilmenin kesin bir yolu bulunmamaktadır. Böyle bir uygulamayı sessiz ve izi sürülemeyecek bir şekilde kamuoyunu şekillendirmek veya saptırmak için kullanmak oldukça kolay olurdu.

Tüm bunların üzerine oldukça basit ancak uygulanması zor olan bir ilke öneriyorum. Toplum olarak ortak dikkatimiz önemlidir. Her kim (veya her ne) ortak dikkatimizi nereye yönlendirdiğimizi kontrol ederse, büyük ölçüde geleceğimizi de kontrol eder. Dikkatimizi çeken ve yönlendiren sosyal medya platformları, kamu yararı gözetilerek yönetilmelidir. Bu, söz konusu platformların aslında kimler tarafından ve ne şekilde yönetildiğini bilmek demektir.

Hangi sosyal medya platformu sahiplerinin bu şartları sağladığından emin değilim. Ancak ByteDance kesinlikle sağlamıyor. Donald Trump bu konuda haklıydı, Biden hükümeti onun başlattığı süreci tamamlamalıdır.”

Teknoloji Haberleri

Türkiye'nin ilk kuantum bilgisayarı faaliyete geçti
ChatGPT artık bilgisayarlardan da konuşabilecek
Yapay zeka destekli arama motorları ırkçılığı teşvik ediyor
ABD’li anne: Yapay zeka sohbet botu oğlumu intihara sürükledi
Türkiye'de internet kullanım oranı dünya ortalamasının üzerinde