Tezkere’nin Muhteva ve Hedefi

Türkiye, Mısır ve Libya’da, Tunus ve Suriye’de, Filistin ve Bosna’da olduğu gibi adalet ve kardeşlik temelinde bir dış politikanın merkezi ve temsilcisi olmaktan başka hiçbir seçeneğe imkân tanımamalıdır.

KENAN ALPAY / HAKSÖZ HABER

IŞİD, Musul başta olmak üzere Irak’taki Sünni bölgelerden Maliki ordusunu temizlemeseydi, Şengal, Mahmur ve nihayet Erbil’i kuşatmasaydı Irak nasıl dünyanın gündeme gelirdi? Her halde zaman zaman patlayan bombalar, krizden çıkamayan Hükümet tartışmaları, rüşvet, yolsuzluk, işkence gibi sorunlara rağmen devam eden petrol sevkiyatı hep olageldiği gibi gündemin baş sırasından hiç inmeyecekti.

Aynı durum Suriye için de geçerli. PKK-PYD’nin ilan ettiği Kobani Kantonu’nun kalbi Rojava’ya ölümcül bir darbe indirmek üzere IŞİD kuşatmaya girişmeseydi Çekirdek Koalisyon toplamak üzere Galler, Cidde ve Paris zirveleri başta olmak üzere bu düzeyde bir Suriye tartışması söz konusu olmazdı kesinlikle. Çünkü uluslararası kamuoyu denilen merci Esed rejimin Suriye’de rutine bağlanan katliamları için kınama düzeyinde olsun bir karar çıkaramamıştı. Hatta ‘yabancı savaşçı’ diye bağrışıp duranlar hiç ama hiç İran’ın Kudüs Ordusu savaşçılarını, Lübnan Hizbullahı’nın militanlarını gündem etmediler, etmeyeceklerdi de. Bu sebeple IŞİD hem Irak’a hem de Suriye’ye askeri müdahale yolunu açan kritik aktör oldu.

Tezkere Ablukası

ABD-NATO açısından bütün savaş ve yıkım bölgelerine ilgiyi erteleten gelişme hiç şüphesiz IŞİD’in karşı konulamaz askeri harekât başarısı oldu. Batı kendisi ve bölgedeki uzantıları için askeri savunma konsepti bağlamında IŞİD’i öncelikli tehdit ilan edilince hemen bütün devletleri aynı refleksi göstermeye mecbur tuttu. NATO’nun tehdit algısı merkezi olduğu gibi bu tehdit algısına karşı askeri-diplomatik ve iktisadi yaptırımların da merkezi bir koordinasyonla ifa edilmesi öngörülüyor.

Başta ABD olmak üzere Batılı devletlerin ‘IŞİD terörünü’ havadan bombardımanla zayıf düşürüp özellikle bölgedeki yerel unsurlar eliyle kapsamlı ve uzun vadeli bir kara harekâtı planlamasını dayattığı biliniyor. Onların postalları yere değmeyecek ama buradaki dost ve müttefik ‘yerel unsurlar’ eliyle IŞİD’in bölgeden kazınması isteniyor ve bekleniyor.

Kara savaşına girmesi gereken unsurlar sayılırken Türkiye, Peşmerge ve PKK-PYD üzerinde adeta ittifak sağlanmış bile. Dikkatlerden kaçması mümkün olmayan şey şu: Suriye’deki Esed rejimine ve Irak’taki fanatik mezhepçi Şii yönetime karşı dokunulması dahi öngörülmüyor. Zulmü, katliamı ve tehditi IŞİD’den ibaret gören ve gösteren bu siyaset, tipik bir sömürgeci ve emperyalist siyasettir. Despotik rejimleri ayakta tutmak ve toplumsal talepleri bastırmak gibi iki temelde yükselen bu işleyişin sorunları çözmek bir tarafa daha da azgınlaştıracağından kimsenin şüphesi olmamalı.

Yazının Devamı >>>

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!