Tevekkeltü Alallah

MUSTAFA SİEL

Asıl Filim Şimdi Başlıyor

Dün Suriye’de, Libya’da, Mısır’da, Tunus’ta tüm acımasızlığıyla bastırdığına şahit olduğumuz küresel küfür kuşatmasının bugünlerde kapımıza kadar gelmiş durumda olduğunu, zaman zaman kapımızı yokladığını ve çaldığını idrak ediyor, idrak etmek bir yana, bu vakıayı adeta soluyoruz. Lakin bu durum bizlerde bir yılgınlık, panik, korku oluşturmamalı. Zira Müslüman (ve hele İslamcı) olmakla tabiatıyla talip olduğumuz bir durum bu.

Zor zamanlardayız elbette ama imtihanın hikmetleri bu durumlar. İşte şimdi 33.Ahzab Suresi 21’den 24’e kadar olan ayetler bizler içinde tekrar tecelli edecek. Bizlerde gerçek sahabe gibi “Bu durum Allah ve Rasulünün vaat ettiği durumdur” diyenlerden olmak durumundayız imtihandan başarıyla geçmek için.

Zor Zamanların Adamı Olmak

Yaşamakta olduğumuza zor zamanlar tıpkı gerçek sahabe gibi bizlerde de yılgınlık yada panik değil, heyecan ve şevk oluşturmalı, işte şimdi bizde cephenin önlerine geldik (daha doğrusu cephe bizim önümüze), bizde İslam için, Ümmet için önemli şeyler yapma arifesindeyiz diye içimizde bir sevinç oluşturmalı.

Gerçek erler zor zamanlarda ortaya çıkar ancak. 4.Nisa Suresi 77. ayette eleştirilen, savaş savaş diye tehlikesiz sularda uzaktan atıp tutarken, savaş kapıya dayanınca gözleri kayanların günümüzdeki versiyonları ancak zor zamanlarda ayrılır gerçek erlerden.

Seyirci Değil Oyuncu Olmalıyız

Hayatımız boyunca daima seyirci değil, oyuncu (salih amelli) olmalıyız, zira 67.Mülk Suresi 2. ayette bildirildiği üzere bizler iddialarımızla değil, iddialarımızı amelimizle ispat etme imtihanı için gönderildik. Bu nedenle büyük iddialarla ahkam kesip büyük oyunların seyircisi olmamalı, gücümüz ve konjonktür nisbetinde kulluğumuzu salih amelle gerçekleştirmeye, her an, her zaman ve zeminde iman iddiamızı salih amelimizle ispatlamaya gayret etmeliyiz.

Sadece oyun kuranların ve oynayanların oyunlarını tahlil ve analiz etmekle, eleştirip lanetlemekle bir yere varamayız. Bunları yapmanın yanında, küçükte olsa kendi oyunlarımızı kurmalı, başkalarının kurduğu büyük oyunlara seyirci yada figüran olmaktansa, kendi kurduğumuz küçük oyunlarda aktörler olmalıyız. Birileri büyük oyunlar kurar ve oynarken, biz kulluğumuzu gerçekleştirmenin derdinde olmalıyız.

Tebliğimize devam etmeliyiz mesela, derslerimize, okumalarımıza, yazmalarımıza, toplantılarımıza, dernek çalışmalarımıza, yardım çalışmalarımıza vs. vs. Küçük işlerimizi küçümsememeli, azaltmamalı, çoğaltarak ara vermeden devam etmeliyiz. Meydanları terk etmek bir yana, eskiye nispetle daha fazla inmeliyiz.

Bizim Oyunumuzda Bu

Ortam ne kadar olumsuzlaşır ve gerginleşirse, bizler bu tür çabalarımızı azaltmak bir yana daha da arttırmalı, bu şekilde meydan okumalıyız tüm bu olumsuz gelişmelere, oyunlara, tuzaklara, planlara.

Eğer ortam olumsuzlaşıp gerginleştiğinde bu çabalarımızı azaltır yada ara verirsek, işte asıl o zaman peşinen kaybetmiş oluruz savaşı. Hava yağmurlu yada soğuk olduğunda dışarıdaki bazı işlerimizi yapamayabiliriz ama, evlerimizde yapacağımız en az dışarıdaki işler kadar elzem ve faydalı yığınla işimiz vardır.

Yılmamalıyız asla, haklılığımızın gücünü kuşanmalı, cesaretimizi Hak’tan ve haklılığımızdan almalıyız. Daha gür, daha cesur konuşmalı ve yazmalıyız bu günlerde. Bize parmak sallayanlara yumruklarımızı göstermeliyiz.  Korkmamalı, korksak bile korkularımızın üzerine gitmeliyiz, zira en büyük cesaret korkusunun üstüne gitmektir.

Kahve Geyikleri Yapanların Konumuna Düşmemek

Kahvede futbol maçı yada haberleri izleyip, yorumlarıyla dünyayı kurtaran okey kahramanları gibi olmamalıyız. Elbette izleyeceğiz gelişmeleri, oturaklı analizler yapacağız, lakin bu sadece hayatımızın bir kısmını kapsadığı gibi, desteksiz atmayıp, fikir sahibi olmadan bilgi sahibi olmayacağız.

Sadece izleyici olmakla, kahve masasından dünyayı kurtaranlar gibi sözle dünyaya nizamat vermeye kalkmakla varacağımız yer, iyi bir yer değil. Gelişmeleri izlerken iyi tahlil ve analiz etmeliyiz elbette ama bununla iktifa etmemeliyiz. Bu analizlerimiz bulunduğumuz yerlerde üzerimize düşenleri yapmanın bir parçası, altyapısı, teşvikçisi olmalı.

Her akşam içip içip ne olacak bu memleketin hali diyen, sadece laf ve filim yapan, marjinalleri de silahlı örgütlere katılıp kendini heder eden ulusolcuların durumuna düşmemeliyiz. Allah’tan ümitli olmalı,  iyi olacak bu memleketin ve ümmetin hali diyerek umutla ve heyecanla akşam masalarımızda kitaplarımız, dergilerimiz, yazılarımızla meşgul olmalı; sohbetlerimizi ve derslerimizi nitelik ve nicelik olarak arttırmalı, Işid ve benzeri aşırılıklara pirim ve geçit vermemeliyiz.

Şunu iyi idrak etmeliyiz. Dünyayı büyük iddialarla desteksiz atanlar değil, haddini bilerek küçük işlerini samimi gayretlerle yapanlar, yani gücü ve konjonktür seviyesinde üzerine düşen salih ameli gerçekleştirenler kurtarır aslında.

Tevekkeltü Alallah

Küresel bazda gerçekleşen bir psikolojik harp saldırısının muhataplarıyız. Paniğe ve yılgınlığa mahal yok, sahibimiz Allah, hedefimiz ahiret kurtuluşu, dünya üzerimize yıkılsa, en fazla dünyalıkları kaybeder, ancak ahireti kazanırız, ya aksi olsa, dünyalık bir şeyler kazanırken ahireti kaybetsek?

Üzerimize düşeni yapıp, işimizin neticesini Allah’a bırakmalıyız, “tevekkeltü alallah – işimin neticesini Allah’a havale ettim” demeliyiz yani, tabi ki bu durumda olumlu yada olumsuz, Allah’ın takdirine razı olmak durumundayız.

Eğer görevimizi tam yapıp (eşeğimizi sağlam kazığa bağlayıp) gücümüzü aşan hususlarda Allah’a tevekkül edebilmişsek, bu durumda görelim Mevlam ne eyler, neylerse güzel eyler diyebilmeliyiz gönül rahatlığıyla.

Üzerimize düşenleri yapmazsak, ne de Allah’a tevekkül etmeye hakkımız olur, ne de Allah’ın koruması ve yardımını elde edebiliriz.

Sorumluluklarımızı İhmal Edip Sorumlu Olmadığımız Durumların Ağırlığıyla Ezilmek

Gücümüzü aşan, sorumlu olmadığımız ağır durumların altında psikolojik olarak ezilip, sorumlu olduğumuz gücümüz dahilindeki görevlerimizi yapamaz duruma düşmemeliyiz. 2.Bakara Suresi 286. ayette açıklandığı üzere, kapasitemiz çapında, mevcut konjonktür ve imkanlarımız çerçevesinde sorumluyuz olan bitenden. Üzerimize düşen sorumluluklarımızı bırakıp kapasitemizi aşan durumların psikolojik ağırlığı altında kendi kendimizi ezmenin alemi yok!

Hava yağmurlu yada karlı bile olsa, gerekli korunma tedbirlerini aldıktan sonra nasıl ki işimizi yapıyorsak, konjonktür ne kadar olumsuz olursa olsun tedbirlerimizi aldıktan sonra işimizi yapmalıyız. Bu tarla işlenecek, yağmurda olsa, çamurda olsa.

Hava ne kadar olumsuz olursa olsun, yağmurluğumuz var, şemsiyemiz var. Dışarısı ne kadar güvensiz olursa olsun, evimiz var, derneğimiz var. Evlerimizi, derneklerimizi sığınaklar edinmeli, olumsuz durumlardan buraların güvenliğine sığınıp görevlerimizi yapmaya devam etmeliyiz.

En Olumlu Şartlarda Bulunanlar Bizleriz Aslında

Evet, özellikle 7 Haziran seçimlerinden sonra Türkiye bazında ciddi bir olumsuzluk, küresel küfür kuşatmasının ta kapımıza kadar getirdiği çok ciddi bir kuşatmayla muhatabız. Ve yaklaştığımız 1 Kasım seçimlerinde de bu olumsuz durumun olumlu yönde değişme ihtimali çok kuvvetli görülmüyor. Velev ki Ak Parti tek başına iktidara gelse bile bu kuşatma ve kıskacın açılmayacağını, bilakis başka plan ve tuzaklarla daha da daraltılmaya çalışılacağını rahatlıkla öngörebiliyoruz son  5 yılda yaşananları göz önüne aldığımızda.

Lakin yine de en olumlu şartlarda bulunanlar da biz Türkiyeli Müslümanlarız. Şartlarımızı kiminle kıyaslayabiliriz ki? Mesela Filistinli, Arakanlı, Mısırlı, Libyalı, Tunuslu, Suriyeli, Arakanlı, Bangladeş’li Müslümanlarla kıyaslarsak utanmaz mıyız?

İşimize bakalım

Bizler kendi halimizden yılgınlığa yada paniğe kapılmak bir yana, tüm sorunlu ümmet beldelerine destek, umut, ümit olmak durumundayız. Oralara baktığımızda halimizden şikayet etmeye hakkımızın olmadığı  çok açık. Yarını bilemem ama, şu anda önümüzde çok büyük imkanlar ve alanlar var ve bizi bunları kullanmaktan engelleyen tek şey çeşitli seviyelerde psikolojik harp baskılarının olumsuz etkisi.

Düne göre imkan ve şartlarımızda fiziki bir gerileme bile yok henüz, psikolojik harp taktiklerinin etkisiyle kendimizi psikolojik olarak baskılıyoruz sadece. Hala güle oynaya cihat etme, güle oynaya her türlü etkinliği yapma imkanlarına sahibiz. O halde işimize bakalım.