Tevbe edelim!

Abdurrahman Dilipak

Tüm kutsal kitaplar, insanların başına gelen felâketlerin ve tabii afetlerin onların sapkınlıklarının sonucu olduğunu söyler. Hz. Yunus Aleyhisselâm da kavminin başına gelen felâketler konusunda öyle demedi mi: “İnni küntü minezzalimiyn. Muhakkak ki zalimlerden olduk.”

Atalar sözü öyle değil mi, “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste!”

“Bir iyilik, bin belâyı savar” derler ya, işte öyle bir şey!

Hz. Nuh’un, Hz. Lut’un, Hz. Musa’nın, Hz. Hud’un hayatına bakın. Bu peygamberlerin kavimleri tabii afetlerle imtihan oldular. Deprem, volkan, çekirge sürülerinin ekinleri talan etmesi, yerin batması, duman, fırtına, suların yükselmesi bunlardan birkaçı.

İrem Bağları’na ne oldu dersiniz? Ya Babil’in Asma Bahçeleri’ne? Lut kavminin başına gelenlerle “lutilik” denilen iş arasında hiç mi bir bağlantı yok? Lut gölü nasıl oluştu? Hz. Nuh’un gemisi bir efsane mi idi? Nuh kavmi neden ve nasıl helak oldu?

Cahillik, azgınlık, zulüm sonucu sünnetullah gereği zaman olur yoksulluk kapımızı çalar, zaman olur kıtlık, yoksulluk yurdu kaplar. İsraf, haksızlık, zulüm, sömürü bir ülkeyi yoksullaştırır. Mazlumun ah-ı enini zalimin yakasına yapışır. Hani derler ya, “Mazlumun duası ile Allah arasında perde yoktur.”

Batın ve zahir arasında Leduni derin bir ilişki vardır.

İslâm geleneğinde ister sosyal, ister siyasal, ahlaki, iktisadi, ister tabii bir afet hali ile karşılaşılsın, tevbe geleneği vardır. “Yağmur duası” da bu hanif geleneğin bir devamıdır.

Olan, Allah’ın hükmüdür! Allah’ın bizim hakkımızdaki hükmünün değişmesini istiyorsak, önce bizim değişmemiz gerekiyor. Zulmetmememiz, haramlardan sakınmamız, tevbe etmemiz ve sadaka vermemiz. Eğer bunları yapamıyorsak, Kur’an bizi uyarır ve “Yakın olan bir azabı bekleyin” der.

Eğer sünnetullahı hiçe sayar, fay hattı üzerine ev yaparsanız, Allah’ın kevni kurallarına uymadığınız için helâk olursunuz. Eğer inşaatın demirini ve çimentosunu çalarsanız, hırsızlık yaptığınız için binanız yıkılır. Hırsızlardan mal alanlar da o enkazın altında kalır. Sahtekârlara oy verirseniz onlar da hazineyi yağmalarlar. Sahtekâr bir adamı belediye başkanı yaparsanız, adam yolları kendi dostlarının arkasından geçirir. Sanayi sitesini olması gereken yere değil, dost arazisine kurdurur. Sanayi sitesinin dumanı şehri basar, üst solunum yolları hastası olursunuz. Sanayi sitesinin zehirli asitleri toprağa karışır, kimsenin sesi çıkmaz. O asitli sular içme suyuna karışır, böbrek hastası olursunuz, o sular dereye akar balıklar ölür. Yanlış oy kullananlar akciğer hastası, böbrek hastası olabilir ve yoksullaşabilirsiniz.

Cezalar her zaman ahirete kalmadan bu dünyayı da kaplayabilir. Bir topluluk zulmetmekten vazgeçmiyorsa, eğer orada inanmış insanlar varsa, onları zulümden vazgeçmeye çağırır, vazgeçmiyorsa Allah’ın gazabı kaçınılmaz olup, bunun alametleri belirince Allah, oradaki dürüst insanlara hicreti farz kılar. Tıpkı Hz. Musa’ya, Hz. Lut’a, Hut’a, Hz. Muhammed’e farz kıldığı gibi. “Allah’ın arzı geniştir” buyurur. Arkalarına bakmamaları söylenir. Aksi halde “İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allah’ım?” diye sormamız istenir. İslâm geleneğine göre, haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytanlardır. Bir haksızlık görüldüğünde; elle, dille, en azından kalple bu olaya karşı çıkmak gerekir. Aksi halde zulme rıza da zulümdür. Mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle, haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumun yanında zalimlere karşı durmamız istenir.

Tevbe edelim ve sadaka verelim! Sabredelim, azgınlık ve taşkınlıklardan sakınalım.

Allah sizin elinizle biçare insanlara çare sunmak ister. Başkalarından medet umma yerine kendi başımızın çaresine bakmak ve başkalarına yardım etmek zorundayız. Siz başkalarına yardım edecek olursanız Allah da size yardım edecektir.

Selâm ve dua ile.

YENİ AKİT