Teşne

Merhum Necip Fazıl vaktiyle Büyük Doğu dergisinde koymuş teşhisi: "Bunlar, tirajları artsın diye öz kızlarının en mahrem yerlerini magnezyumla fotoğrafa çekip, basarlar..." Dikkat buyurun yaklaşık elli yıl önce yapılıyor bu tespit. Bir zihniyetin nasıl bozularak devam ettiğini de acı bir şekilde hatırlatıyor bu cümle.

Meraklanmayın, kendilerini bu memleketin sahibi zannedip gün aşırı afili cümleler ile 'mahalle' edebiyatı yapanların gazete sayfaları yahut internet sitelerinden dolayı alıntılamadım bu tespiti. Sıkıntı şurada; bahsi geçen magnezyumcu zihniyet aradan zaman geçtikçe başka bazı hastalıkları da ruhuna yerleştiriyor. Bugünlerde birden fazla hastalıklı virüs taşıyor eskinin magnezyumcuları.

Misal bir dönem kanlı bıçaklı olup, -affedersiniz- neredeyse ana-avrat düz gittikleri düşmanlarının dizine oturmayı içlerine sindirebiliyorlar ve hâlâ karakterden, etikten, prensiplerden filan bahsedebiliyorlar. Beraber hortumladıkları paraların kaynağı tükenip, para bitince, kendi patronlarını hançerleyip, düşman saflarına mevzilenebiliyorlar. Burunlarının uçları kızarmadıkları gibi, sırıtarak etik dersi vermeye kalkışıyorlar.

Siyasilerin önünde diz çöküp yalvarmayı, cuntacıların emirlerini çıktıkları yat gezisinde aynen uygulamayı kendilerine yedirebilecek kadar sağlam karakterlidir bu arkadaşlar. Kendi hempalarını gammazlayabilecek kadar cuntacılara teşnedirler mesela.

Kutsalı olmayandan, düzeltiyorum, tek kutsalı para olandan korkmak lazım sanırım. Dün küfrettiğine bugün tapabiliyor, dün taptığını bugün sırtından hançerleyebiliyor. Sadece yemediği kaba değil, yediği kaba da pislemeyi marifet sayabiliyor. Patronunun menfaati için bürokratları arayıp düpedüz şantaj yapabiliyor ve bu açığa çıkınca da inanılmaz pişkinlikle bu mesleğin gereği olduğunu söyleyebiliyor.

Dünün magnezyumcuları bugün kızların çıplak resmini yayınlamayı marifet sayıyor ve elemanlarına 'hadi oğlum açtırın, açtırın' diyerek ellerini ovuşturabiliyor.

Tüm bu kepazelikten sonra da kalkıp etik değerlerden bahsetmiyorlar mı, insan tam bitiyor işte!

Ergenekoncudur misalen birileri. Bellidir tıyneti, zihniyeti, gizli-açık amacı, yaptıkları filan. Yalan da söyler, iftira da atar, kendi arkadaşını da öldürtür, kendini pohpohlayan gazeteleri de bombalatır belki, bilemiyorum. İsmi de önemli değildir, ha Ali olmuştur ha Veli... Bir zihniyetten bahsediyoruz burada. Hakkında iddialar olur, iddianameler yazılır, çıkar savunmasını yapar mesela. Savunma yaparken suçlama yerine gaz bulutu savurur ortaya. Vatan kurtaran aslan kostümüne bürünerek yırtacağını zanneder.

Hemen ertesi gün anlaşılır bu aslana kimin neden böyle hissettirdiği. Bu magnezyumcular o kadar teşnedirler ki çetecilere, onların çapraz sorgusunu filan değil, sade suya tirit gaz bulutunu savunma diye vermeyi gazetecilik zannederler. Oysa tarih kaydediyordur tüm bu olup bitenleri. Kendilerinin utanma duygusu yok, ar damarı çatlamıştır belki ama yakın gelecekte insan içine çıkacak hallerinin kalmayacağını artık kendileri de biliyorlardır.

Onlar çetelere, cuntalara dünden teşnedirler. Dün banka hortumlarken, ihale üzerine ihale kaparken kendilerine göz yuman, 'yürü koçum' diyenlerin bu şekilde yırtabileceğini ve yine çok özledikleri '28 Şubat' mutlu günlerine döneceklerini zannederler.

Bin atlı cuntalarda çocuklar gibi şendirler zira. Bin atlı o gün dev gibi bir ülkeyi yenmişlerdir!

Bu nedenle neye teşne olduklarını çok iyi biliriz eskinin magnezyumcularının. Bu nedenle mizah adı altında sağa sola pislik sıçratmalarını anlarız. Yakışır çünkü onlara... Kaçın magnezyumcularıdır onlar!

ZAMAN