Tesettürlü kızlar evde mi kalıyor?

Son günlerin modası başörtülü kızları evlendirme üzerine geyik çevirmek...

Geyiğin özeti şu: “Muhafazakar kesimin delikanlıları başı açık kızlarla evleniyor, bu durumda tesettürlü kızların hali ne olacak, nasıl evlenecekler?”

Böyle bir soru nereden akıllara takıldı derseniz, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın oğlu Ömer ile Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın oğlu Ahmet Mücahid’in tercihinden akıllara takıldı...

Sevgili delikanlılarımız evlenmek için başları açık kızlar seçmişler...

İş bu tercihten uç bir soru üretildi: “Başı kapalı kızları kim alacak?”

Tüm sorunlarımızı çözdük, sıra buna geldi anlayacağınız!

Başı kapalı kızların nasıl evleneceği bazı yazarlarımıza dert oldu.

“Bülent Bey’le Kadir Bey’in oğulları da böyle yaparsa?..” demeye getiriyorlar.

Bir kere “dava adamlığı” babadan oğula geçmez...

Padişahlık ya da krallık gibi değildir...

Dava adamının oğlu “haylaz” olabilir...

Kızı “yaramaz” çıkabilir...

Yetişkin her birey kendi davranışlarından sorumludur!

Fatura ana-babaya kesilmez.

Mesela...

Uyuşturucu ile mücadeleye hayatını adamış adamın oğlu uyuşturucudan ölebilir... Mümkündür...

Eğer bunu, “Uyuşturucu ile mücadeleye bir ömür vermiş filancanın oğlu (ya da kızı) falanca aşırı dozdan öldü” yaklaşımı içinde, ana-babaya gönderme yaparak ele alırsanız, haksızlık yapmış olursunuz...

Böyle bir yaklaşım ahlaki olmaz.

Çevreye aşırı duyarlı annenin kızı, çevre katili çıkabilir...

Hayvan haklarını savunan vatandaşın oğlu belediye başkanı olup köpek itlaf ekipleri kurabilir...

Hümanist bir anneden katil bir evlat gelebilir...

İnsan hakları savunucusunun çocuğu işkenceyi, yahut yargısız infazı savunabilir...

Sigara aleyhtarı anne-babanın çocuklarından bazıları tiryaki olabilir...

Aynen böyle de, başörtüsünü savunan bir politikacının, gazetecinin, yazarın ya da herhangi bir meslek erbabının oğlu baş açık bir kızla evlenebilir.

Üçüncü şahıslara bunu sorgulamak değil, “Allah mesut bahtiyar etsin” demek düşer.

*

Bunlar bir yana, biraderler, bu yaşınıza kadar “aşk” diye bir şey duymadınız mı?

Hani “Yusuf ile Züleyha”, “Leyla ile Mecnun”, “Ferhad ile Şirin” vesaire...

Mecnun’un uğruna yanıp tutuştuğu Leyla’yı yakından tanıyanlar, hayretler içinde Mecnun’a sormuşlar:

“Yahu bu kara-kuru kızın neresine sevdalandın?”

Cevap:

“Siz Leyla’mı benim gözümle görmüyorsunuz ki...”

Çocuk sevdalanmışsa, ne yapacak anne babası?

“Baçı kapalı değil” diye ret mi edecekler?

O zaman eleştirilmezler mi, “Aşka bile saygıları yok” diye?

Anne baba saygı göstermişler, çocuklarının tercihine, başı açık kızı gelin yapmışlar.

Bu, kesimler arası barışı sağlamak için önemli bir adım aslına bakarsanız. Herkes kendi içinde evlenir giderse, hatlar daha da keskinleşmez, uçurumlar daha fazla derinleşmez mi?

Aslına bakarsanız ben insanları yok “baçı açık”, yok “başı kapalı” olarak görmüyorum...

Sadece “insan” olarak görüyorum ve açık-kapalı tüm insanların demokratik hak ve özgürlüklerden yararlanmaları gerektiğine inanıyorum.

Bazılarına göre bu haklar sadece “laiklere” ve “başı açıklara” özgüdür...

“Dindar”larla “başı kapalılar” her türlü haksızlığa müstahaktırlar!

Bu mantığı değiştirmek, “evlenme sorunu” başta olmak üzere, bu bağlamda farklı sorunlar yaşayan toplumumuzun önünü açabilir.

O zaman “evlenme sorunu” da ortadan kalkar.

Çünkü “kamusal alan”da onlar da yer alırlar.

Evlenemeseler bile, işlerini özgürce ve rahatlıkla yapabileceklerinden dolayı, en azından bazı yazarlarımızın dert etmesine gerek kalmaz.

*

Ayrıca...

Muhafazakar gençlik Ömer Topbaş’la Ahmet Mücahit Arınç’tan ibaret değildir...

Daha binlercesi, yüzbinlercesi var, tesettürlü kız isteyen.

VAKİT