İslami Tesettürün - Örtünmenin Hikmet, Mahiyet Ve Sınırları
33.Ahzab Suresi 32 ve 33. ayetlerde Yüce Allah, peygamberimizin hanımlarına hitaben, (yakın akrabası olmayan erkeklerle zaruri olan karşılıklı) konuşmalarında ciddiyetlerini muhafaza ederek, yanlış anlamaya fırsat verecek yumuşak konuşmalardan kaçınmalarını; evlerini karargah kılarak (garne fi buyutikum), yerli yersiz (gerekmedikçe) kamusal alana çıkmamalarını; çıktıklarında ise, önceki - ilk cahiliyyede (İslam öncesinde) yapıldığı gibi, erkeklerin cinsel açıdan dikkatlerini çekecek şekilde açılıp - saçılmamalarını ve cinselliklerini bariz hale getirmemelerini (ve la tebarracne teberrucel cahiliyetil ula) emrediyor.
Açılıp saçılmamanın mahiyeti ise, 59. ayette, dış örtülerini üzerlerine almaları olarak (yudnine aleyhine min celabibihinne) olarak izah ediliyor. Yine 24.Nur Suresi 31. ayette de, ayette sayılan kişiler hariç tüm erkeklerin yanında görülmemesi imkansız el ve yüzleri hariç ziynetlerini (cinsel güzelliklerini) açmamaları ve başörtülerinin (bihumurihinne) yakalarının üzerine (ala cuyubihinne) vurulması (velyedrib), yani boyun ve gerdanlarının örtülmesi emrediliyor.
Yoz Tesettürde Cahiliyye Uygulamasıdır
Ayetin devamında, ziynetlerinden (cinsel güzelliklerinden) tesettürle gizledikleri şeyler belli olsun diye ayaklarını yere vurmamaları emredilmiş olup, bu durum bazı hanımların tesettürlü olmalarına rağmen, cinselliklerini dış elbiselerinin darlık, renk, desenleri yada kamusal alandaki hareket ve tavırlarıyla ortaya koymaları şeklinde teberrücün bir başka boyutu olup, günümüzde yoz tesettür yada örtülü çıplaklık olarak isimlendiriyoruz. Nitekim 24.Nur Suresi 31. ayette geçen, başörtülerin yakaların üzerine indirilmesi ve ayakların yere vurulmaması emirleri, tesettürsüzlüğü değil, yoz tesettürü eleştirmektedir.
Özetle, 33.Ahzab Suresi 32 ve 33. ayetlerde eleştirilen cahiliye teberrücü hem açıklık saçıklık olarak tesettürsüzlüğü, hem de tesettürlü olsa bile bu tesettürün vücut hatlarını ortaya çıkaracak şekilde dar olması, cildin seçilecek şekilde şeffaf olması, dikkat çekecek şekilde süslü ve parlak olması ve diğer olumsuz özellikleriyle vücudu açık saçıklık gibi bariz hale getirmesi yada cinselliğini dolaylı olarak ortaya koyacak konuşma üslubu, vücut hareketleri, tavırlar, edalı davranışlar vs. anlamında, yoz tesettürü ifade etmektedir.
Tesettürün En Önemli İki Boyutu
Gerek yukarıda açıkladığımız ayetler, gerekse cinsellik ve tesettürle ilgili diğer ayetler ve bilhassa 24.Nur Suresi 30 ve 31. Ayetlerden, tesettürün iki önemli boyutunun olduğunu anlıyoruz. Temiz kadınları Allah korkusu olmayan pis erkeklerin çirkin bakışlarından (ve devamı mahiyetindeki maddi ve manevi tecavüzlerden) korumak yanında, Allah korkusu ile gözlerini çirkin bakışlardan (ve devamı niteliğindeki maddi ve manevi çirkin suçlardan) korumaya çalışan temiz erkeklerin bu çabalarına yardımcı olmak.
Tesettür ile aynı zamanda cinselliğin geri plana alınıp, kadın (yada erkek) kişiliğin ön plana çıkarılması hedeflenir ve adeta şu mesaj verilir. Beni bir dişi olarak değil kişi olarak gör ve muhatap al!
Bu şekilde kadının gerektiğinde (manevi anlamda) temiz bir şekilde toplum içine çıkabilmesi, temiz olmaya çalışan erkeklerin bu çabasına uygun ortam oluşması, pislik peşinde koşan erkeklerin bu çabalarına imkân tanınmaması ve cinsellik açısından toplumsal temizliğin sağlanmasının en önemli ve olmazsa olmaz unsurlarından birisidir tesettür.
İslami Örtünme (Tesettür) Cinsellikle İmtihanın En Açık Unsurudur
Genelde sanılanın aksine cinsellik sadece erkeklerin değil, kadınlarında (belki erkeklerden daha) ağır imtihan altında oldukları bir alandır. Çünkü fıtratları gereği erkekler ağırlıklı olarak kadınların cazibesine kapılmamakla imtihan edilmekte iken, kadınlar ise ağırlıklı olarak erkekleri cezbetmeye çalışmamakla imtihan edilirler.
Nitekim 24.Nur Suresi 30 ve 31. ayetlerde hem erkeklere hem de kadınlara, karşıt cinse cinsel arzularla bakmamaları emredildikten sonra, kadınların örtünmeleri ve cinselliklerini ortaya koyacak davranışlardan kaçınmaları emredilmektedir. Yani ayete göre erkek bakmayacak (cazibeye kapılmayacak), kadın ise bakmayacak (cazibeye kapılmayacak) ve baktırmaya çalışmayacaktır (cazibesine kaptırmaya çalışmayacaktır).
Erkeklerin bakmaktan, kadınların baktırmaktan korunabilmeleri açısından, tesettür hem kadınlar ve hem de erkekler için çok önemli ve vazgeçilmez bir imtihan ve takva unsurudur.
Bu ayetlerden de anlaşılacağı üzere, cinsel cazibe ve faydalanma da en önemli ve tehlikeli unsur ve alan cinsel amaç ve arzularla bakmak ve baktırmaya uğraşmaktır. Bakmak ve baktırmaya uğraşmanın daha ileri boyutları, koklama, konuşma, dinleme, hayalleme, dokunma ve en uç boyutta maddi cinsel temas (zina) şekilleri mevcut olmakla beraber; işin en önemli, en yaygın ve en etkili tetikleyici unsuru görüntü ve bakmaktır.
Bu ise kadınların iyice açılıp saçılmaları, kapansa bile dar ve dikkat çekici giyinmeleri ve çeşitli süslenme araçlarıyla ve de tavır ve davranışlarıyla kendilerini iyice cazibeli hale getirmeleridir (teberrüc). Nitekim ayetlerde bu hususlara değinilmekte ve bu konuda geniş açıklamalar yapılmaktadır.
Tesettür Hem Erkekler Hem de Kadınlar İçin Bir İmtihan Unsurudur
İslami tesettürün ayetlerde vurgulanan bu önemine ve tesettür emri ile sınırlarının açıklık ve kesinliğine rağmen, günümüz Türkiye’sinde pervasızca çiğnenen sınırlarındandır maalesef tesettür emri ve hudutları.
Mü’min kadınların tesettürle ilgili sınırları yazının başında açıklamıştık. Büluğa ermiş Müslüman kızlar ve kadınlar ancak sınırlara riayet ederek giyinirlerse Allah’ın emirlerini yerine getirmiş, aksi halde Allah’ın hudutlarını çiğneyerek çok büyük bir günah işlemiş olurlar. Bu büyük günahın daimi işlenmesi bir Müslüman kadın için asla düşünülemez.
Her ne kadar erkeklerin tesettür sınırları ile açık ayetler yoksa da, 7.Araf Suresi 26 ve 27. ayetlerden anlaşılacağı üzere, Müslüman erkekler içinde İslami tesettür söz konusudur. Kanaatimce bu tesettür abdest uzuvlarından gayri tüm vücudun, dar olmayan (özellikle kaba avret mahallini belli etmeyecek darlıkta olmaması) elbiselerle kapanması şeklindedir.
Kaanatimce bir erkek sadece kadınların değil, diğer erkeklerin yanında da abdest uzuvları dışındaki tüm vücudunu kapalı tutmalı, en azından, genel kabul görmüş olduğu şekliyle belden dizkapağına kadar kapalı olmalıdır. Evlenmesi haram olmayan kadınların yanında ise, abdest uzuvlarından başka tüm vücudu mutlaka örtülü olmalıdır. Bir Müslüman erkeğin belden dizkapaklarına kadar örtülü de olsa, evlenmesi haram olmayan kadınların yanında bulunabilmesi, şu ana kadar Kur’an ve sünnetten edindiğim bilgi ve hikmetler ile vicdani kanaatlerime uygun gelmiyor (Allahu alem).
Hülasa tesettür hassasiyeti sadece kadınlardan beklenmemeli, Müslüman erkeklerde evlenmesi haram olmayan kadınların yanında abdest uzuvları dışındaki vücut mahallerini teşhir etmemeli; vücut azalarının (ve özellikle cinsel uzuvlarının bulunduğu mahallin) teberrüc olacağı şekilde dar giysilerden, cinsel anlamlar ve imalar taşıyan söz, tavır ve davranışlardan uzak durmalıdırlar.
Velev ki abdest uzuvları dışında tüm vücutları kapalı olarak bile olsa, mayolu kadınlarında bulunduğu plajlara giden erkeklerin yaptıkları da asla tasvip edilemez. Sadece erkeklerin bulunduğu yerlerde, abdest uzuvları dışındaki vücut kısımlarını (en azından göbekten dizkapağına kadar) kapatarak denize girmelidirler. Bu ölçülere hamamlarda da dikkate edilmelidir.
Cahiliye Bilgisizlik Değil, Nefsin Kötü Arzularına Tabi Olmaktır
Cahiliye kelimesi cehele kökünden gelmekte olup, sanıldığı gibi bilgisizliği değil, kişinin bile bile hakka değil, nefsinin hevasına tabi olmasını; 45.Casiye Suresi 23 ile 25.Furkan 43. ayetlerde belirtildiği gibi, hakkın ölçülerine değil nefsinin hevasına (hakka aykırı arzularına) tabi olarak, mecazi anlamda nefsinin hevasını ilah edinmesini ifade eder.
Kur’anın konuyla ilgili ayetlerinden, açılıp saçılmanın cahiliyyenin en önemli ve bariz vasıflarından biri olduğunu anlıyoruz. Nitekim 33.Ahzab Suresi 33. Ayette, önceki cahiliyedeki gibi (cahiliyetil ula) açılıp saçılmayın demekle, cahiliyyenin en önemli vasıflarından birinin bu olduğuna dikkat çekilmiştir.
Zaten 7.Araf Suresi 11’den 33’e kadar olan ayetlerde anlatılan Adem ve eşinin yaratılış kıssasında da, açılıp saçılmanın şeytanın en önemli saptırma silahı olduğu hikmetli bir şekilde izah edilerek, mü’minler açılıp saçılmama konusunda uyarılmaktadırlar.
Fıtri Olan Çıplaklık Değil Örtünmedir
Yaratılış kıssasının anlatıldığı 7.Araf Suresinin 22. ayetinde, ağaçtan yiyen Adem ve eşinin çıplaklıklarını – cinselliklerini idrak edince (bedet lehuma sev’etuhuma), hemen gayri - ihtiyarı kapanmak için uğraşmaya koyuldukları (ve tafiga yehsıfani aleyhima) bildirilmektedir.
Bu anlatım, tesettür – örtünme duygusunun fıtri olduğunu ortaya koymakta olup, insan için asıl olan (fıtri olan), kitapsızların iddia ettiği gibi çıplaklık değil, örtünmedir.
Açılıp saçılma, 20 ve 21. ayetlerde açıklandığı üzere, şeytanın insana sağdan (iyilik ve hak adına özgürlük, eşitlik, sanat vs.) yanaşarak insanı aldatması neticesi ortaya çıkan gayri fıtri bir durumdur.
Cahiliyenin Temel Dinamiği Cinsel Sınırsızlık, Alameti Farikası Açıklık – Saçıklık
İnsanlık tarihi boyunca İslam ile cinsel iffet ve tesettür, cahiliyye ile cinsel sınırsızlık ve açılıp saçılma, etle tırnak gibi birbirlerine geçmiş olarak bulunmuşlardır. Dolayısıyla, tesettürün olduğu yerde cahiliyye, açılıp saçılmanın olduğu yerde ise İslam barınamamaktadır.
Bu durumda, cinsel sınırsızlığın (hudutsuzluğun) cahiliyenin temel dinamiği ve açıp saçılmanın görünür ayırt edici vasfı olduğunu söylersek çok abartmış olmayız sanırım. Öyle ki, (sosyolojik bir tespit anlamında) bir yerin İslam yurdu mu yoksa cahiliyye yurdu mu olduğunu anlamak istersek, cami ve minarelere değil, kadınların giyim kuşamlarına bakmamız daha doğru olur.
Cinsel sınırsızlığın cahiliyyenin temel dinamiği ile açılıp saçılmanın ayırt edici en bariz vasfı olması gayet doğaldır. Yukarıda izah ettiğimiz üzere, cahiliyye insanın hevasının çirkin arzularını sınırsız tatmini peşinde koşması anlamında, mecazen nefsini ilah edinmesi kaynaklı bir yaşam tarzıdır. Hevanın (hakka aykırı pis ve çirkin arzuların) en kuvvetli olduğu alan cinsel alan olduğuna göre, hevanın ilah edinmesinin en görünür olduğu alanda cinsel alan olacak, bu görünürlük en bariz biçimde kadınların açılıp saçılması şeklinde tezahür edecektir.
Bu tezahür, hevasını erkeklerin ilgisini cezbetmek suretiyle tatmin etmeye çalışan kadınların, iyice açılıp saçılarak (ve imkan bulduğunda daha fazlasıyla) bunu gerçekleştirmeye çalışmaları; hevalarını cezbedilmek suretiyle tatmin etmeye çalışan erkeklerin ise, açılıp saçılan mümkün olduğu kadar fazla sayıda kadının görüntüsünden (ve imkan bulduğunda daha fazlasından) faydalanmaya çalışmasıyla mümkün olacaktır.
Yani cahiliyye, cinsellik konusunda tam bir serbest pazar oluşturmaya çalışmanın diğer bir adı olup, bu serbest pazarın en önemli unsuru ise, tüm kadınların tüm erkeklerin görünüm, beğeni ve arzulanmasına her an hazır olması, yani tesettürsüzlüktür.
Sadece Bedeni Örtmek Yetmez, Kalbide Örten Takva Örtüsü Gerekir
7.Araf Suresi 26. ayette giyinme – örtünmenin hem cinsellik yönünden koruma fonksiyonu (yuvari sev’etikum), hem de insana kişilik kazandırıcı fonksiyonu (rişen) vurgulandıktan sonra, takva giysisinden – örtüsünden (libasus takva) bahsedilmiş, asıl olanın bu olduğu vurgulanmıştır. Yani, velev ki usulüne tam uygun bile olsa, sadece maddi - zahiri giyinme – örtünme yeterli olmayıp; manevi anlamda ağız, göz, kulak, el gibi uzuvlar ile duygu ve düşüncelerinde (ve hatta bilinçaltında) giyinmesi – örtünmesi gerekmektedir cinsellik konusunda.
Bu ayetler ve konu ile ilgili ayetler ve de peygamberimizin sünnetinden anlaşılacağı üzere, gerek kadın ve gerekse erkek için tesettür, yukarıda açıkladığımız İslami sınırlara riayetin yanında, Müslümanın yaşadığı toplumun geleneklerine uygun ve toplum ortalamasında olmalı, toplumda (İslami sınırlarına uygunluğunun dışında) dikkat çekmemelidir.
Bu dikkat çekmeme hikmeti, (İslami sınırlara hassasiyetle riayet etmek şartıyla) hem toplumun mevcut gelenek ve alışkanlıklarına uygun giyinmek, hem dikkat çekecek seviyede süslü yada pejmürde giyinmemek şeklinde gerçekleştirilmelidir ki, 7.Araf Suresi 31 ve 32. ayetlerde bu hususa dikkat çekilmektedir kanaatimce.
Cinsellik Değil, Allah’ın Haram Kıldığı Cinsellik Çirkin Ve Pistir
Cinselliğin ve tesettürün muhafaza edilmeyeceği tek kişi, kadın yada erkeğin, İslami kurallar çerçevesinde Allah’ın adıyla helal ve meşru şekilde sahip - evli olduğu eşidir. Kişi cinselliğini, hayallemeden başlayıp maddi cinsel ilişki olan cimaya kadar varan düzeylerde, sadece meşru şekilde nikahlandığı (ma meleket eymanuhum) eşine (evzacihim) karşı gösterebilir. Bu onun hem meşru hakkı ve hatta görevi, kulluğun – ibadetin bir boyutudur.
Yüce Allah 30.Rum Suresi 21. ayette, cinselliğin Allah’ın rahmeti ve ayetlerinden olduğunu, 7.Araf Suresi 189. ayette cinselliğin eşlerin birbirleriyle sükun bulmalarına ve çocuğa vesile olduğunu, 2.Bakara Suresi 187. ayette ise, eşlerin birbirleri için, haram cinsellik arayışlarından koruyucu elbise oldukları belirtilmektedir. Ayete göre eşler birbirlerini cinsel yönden tatmin ederek, cinsel haramlara bulaşmaktan muhafaza eden koruyucu birer elbise – tesettür görevi ifa ederler.
Kur’ana göre, kişinin eşine karşı çıplaklık dahil her türlü cinsellik durumu, bir suç ve günah, çirkin bir durum (fuhuş), kötü bir yol olmak bir yana, ayıplanabilecek - eleştirilebilecek bir durum bile değildir. Değil eleştirilmek, insanlığın ve kulluğun – ibadetin vaz geçilmez bir boyutu, insanlığın devamı için en güzel yoldur.
Kişinin eşiyle her türlü cinsel münasebetini çirkin görmek asla İslami değildir. Kur’anda ve gerçek sünnette eşler arasındaki her türlü cinsellik değil çirkin görülmek, güzel görülmüş ve övülmüştür. Haram cinsellikler ne kadar çirkin ve kötü ise, helal cinsellikler de o kadar güzel ve hoş görülmüştür.
Allah’ın Hududları Dahilindeki Namus Ve Kıskançlık İlkellik Değil, Fıtri Ve İbadi Bir Kulluk Görevidir
Lakin, kadın yada erkek fark etmez, cinselliğini eşinden başkasıyla paylaşmak, gayri fıtri bir bozulma, fesat ve dejenerasyondur. Selim fıtrata sahip bir erkek, karısını cinsel anlamda hiçbir boyutta (görme, konuşma vs.) başka erkeklerin paylaşmasına razı olamayacağı gibi; selim fıtrata sahip hiçbir kadında, kendisini kocasından başkasının kullanımına hiçbir boyutta (gösterme, konuşma, bakışma vs.) açmayı kabullenemez.
Burada önemli bir hususta sadakattir. Yani eşler önce kendileri bu ölçülere hakkıyla riayet etmeli, sonra eşinden bu riayeti beklemelidir. Erkektir yapar anlayışı İslami değil şeytani olup, her iki eş te eşit seviyede cinsel sadakatle sorumludur. Kadın yada erkek fark etmez, eşlerin kendilerinin çiğnediği ölçüleri eşlerinden beklemeleri sadıklık değildir.
Bu bağlamda, erkek yada kadın fark etmez, eşini kıskanmak gayet fıtridir ve imanın bir gereğidir. Kıskanmanın sınırları ise, Allah’ın tesettür ve kadınlarla erkekler arasındaki koymuş olduğu sınırlar - hudutlar olarak alınmalıdır.
Yani gerçekten kıskanç bir eş, Allah’ın bu alanlardaki sınırlarına uymayı ve eşini uydurmayı bir görev addetmeli, bu sınırları çiğnemeyi ve çiğnetmeyi kabul etmediği gibi; bu sınırları daha da daraltarak, kendini ve eşini nefes alamaz bir duruma da getirmemelidir.