SUAT YILDIZ / HAKSÖZ-HABER
Türkiye’de 15 Temmuz’da yaşanan ve “yerli” demeye bin şahit gerektiren darbe girişimi neredeyse bir yılını doldurmak üzere. Batı merkezli denebilecek bu darbe Müslüman halkın direnişiyle geri püskürtüldü ve ümmet düşmanı sömürgeci batı dünyasının hevesi kursağında kaldı. Söz konusu girişimin püskürtülmesinden bu yana olumlu veya olumsuz pek çok şey söylenebilir elbette ki. Nitekim her gün bir şeyler konuşuluyor.
Ancak son günlerde ön plana çıkan dikkat çekici bir husus var ki o da Norveç, Yunanistan ve son olarak Almanya’dan peş peşe gelen ve darbede yer almış FETÖ’cülerin teslim edilmeyeceğine, iltica başvurularının kabul edileceğine/edildiğine dair açıklamalar.
Bilindiği gibi Türkiye’nin iade talebi üzerine Yunanistan'a kaçan askerlerden üçü 25.04.2017 tarihinde Atina Temyiz mahkemesine çıkarıldı. Darbeci askerlerin savunmalarının ardından mahkeme Türkiye'nin sunduğu yeni delillerin “inandırıcı bulunmadığını” iddia ederek, iade talebinin reddedilmesini istedi ve tabi gözaltında tutuklanan askerler serbest bırakıldı. Aslında 15 Temmuz’dan bu yana Yunanistan’ın darbecileri teslim etmeye yanaşmadığı ve “değerlendirme sürecimiz devam ediyor” söyleminin bir oyalamadan ibaret olduğu bilinen bir gerçek.
Yine hatırlanacağı üzere kısa bir süre önce Norveç, darbe girişiminden sonra kendisine sığınan NATO’da görevli 4 Türk Subayı ile 1 askeri Ataşenin sığınma başvurusunu kabul etmişti. Aynı süreçte Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş 23.03.2017 tarihinde Norveç Göçmen Dairesinin bu kararına "Bu kabul edilebilir bir durum değil. Bu FETÖ'cü 5 askerin Türkiye'ye iadesini bekliyoruz. Norveç hükümetine buradan dostça talepte bulunuyoruz" diyerek tepki göstermişti.
Son olarak ise Almanya’da gerek WDR, NDR ve Süddeutsche Zeitung'un Almanya İçişleri Bakanlığı'na dayandırdığı ortak haberde gerekse de Hristiyan Birlik partilerinin iç politika sözcüsü Stephen Mayer Alman yayın organı Deutsche Welle Türkçe'nin sorularını yanıtladığı görüşmede darbecilerin iltica başvurularının kabul edilmesinin hayati olduğuna dair yaptıkları açıklamalar ortada.
Amerika’nın da aynı şekilde FETÖ lideri ve örgütün üst düzey birçok liderine ev sahipliği yaptığı bilinen bir gerçek.
Evet, durum bütün çıplaklığıyla ortada. Yer yer yapılan dolaylı birçok açıklama ile birçok Batı ülkesini bu listeye eklemek mümkün. Genel anlamda darbenin başarıya ulaşmamasının Batı dünyasının yüzünü astığı ortada ve Türkiye’ye karşı FETÖ’ nün yanında oldukları bilinen bir gerçek. Aslında bu tabloyu anlıyor ve hiç şaşırmıyoruz. Batının sömürgeci anlayışını devam ettiren ve bu sömürgeciliği derinleştirmeye çalışırken önüne çıkan en ufak bir engeli darbe ve benzeri araçlarla ortadan kaldırmaya çalışan ahlakına yabancı değiliz. Kendi kapitalist-emperyalist çıkarlarını koruma adına kendi demokrasi putunu bile yemekten, yücelttikleri değerleri ayaklar altına almaktan imtina etmeyen Batı bizler açısından malumdur. Darbeci Sisi’yi kırmızı halılarla karşılayan ikiyüzlü batıyı pek fazla anlatmaya gerek yok sanırım.
Asıl problem ümmete ve Müslümanlara karşı takındığı düşmanca tutum ile malum Batının Türkiye’ye karşı 15 Temmuz’dan bu yana takındığı ikiyüzlü tutumun hükümet bürokrasisince yeterince anlaşılmamış olması.
Batının Türkiye’nin “terörüne” karşı takındığı genel tutum ortadayken, Türkiye’de her gün ülkemize bir şekilde sığınmış Kafkas kökenlilerin, Doğu Türkistanlıların ve diğer bazı kesimden kardeşlerimizin iade edileceklerine dair haberlerle güne başlamak gerçekten can sıkıcı. Öte yandan Suriye’de mazlum kardeşlerinin yanında durma ve diktatör Esed/İran rejimini devirme adına cihad ibadetini yerine getiren Müslümanların Nusra adı altında tutuklanması, ülke dışından gelenlerin iade edilmesi zulümden başka bir şeye karşılık gelmemektedir.
Ne diyelim, hükümet bürokrasisinin mazlum kardeşlerimizi terör gerekçesiyle sınır dışı etmeye ve tutuklayıp içeri tıkmaya pek hevesli tavrı kendilerine mübarek olsun!