Terörizme de, Ajanlığa da, Vesayete de HAYIR!..

HAMZA TÜRKMEN

 

Saltanat sistemlerindeki eski sultan ‘halifeler’e ‘zalim de olsa itaat edilebilir’ diyen ‘küresel cihadcılar’ın ana akımı, çağdaş devletlerde iktidara gelen tüm Müslüman yöneticileri ise kâfir görüyorlar. Ve rahmetli Seyyid Kutub’un ‘Sahife Fıkhı’ dediği tarzda ve muharref bir mantıkla aşırılıklara kaçıyorlar. IŞİD bu çizginin en radikali ve anarşisti.

Aslında bu fedai hareketin metodolojik ikna gücü, büyük ölçüde zannî Hadîs ve rüya kültüründen; yani ‘nimet’ten uzaklaşmış (8/53) ön kabullerden besleniyor.

IŞİD, ölmek veya öldürmek ikilemi arasında İslâm’ın yaşanacağı iddiası ve romantizmiyle gündem tutan fanatik-tekfirci Selefi bir akım. Mutasavvıfları tekfir edip, türbelerini yıkmayı tevhidin ön gerekliliği zannediyor. Islah algısının dilini kurmak, sünnetullah’ın tedricilik boyutunu güncellemek gibi bir derdi yok. Acilci ve keskin.

Yanlış gördüklerinizi dillendirdiğinizde sınava çekmek ile tehdit edilmek arasında sizden şer’i delil istiyorlar. Ancak kendi fetvalarını veya yorumlarını mutlaklaştırmışlar. İslâm’ı anlamada ne ‘sabite ve değişken’ ayrımları var, ne de usûli bir müzakereye tahammülleri... Delilleri genellikle yaslandıkları zannî rivayetler, ‘daru’l-harbcilik’ gibi şaz fetvalar. Cihad ile ilgili ayetlere yaklaşımları da Bektaşi fıkrasında olduğu gibi.

IŞİD’in Mü’minlere yönelik intihar saldırıları ve sivillere dönük kafa kesme ayinleriyle; Mısır Darbesi’ni milyar dolarlarla destekleyen Selefi şeyhlerin ve 6-7 Ekim’de Kobani için, 19 Temmuz’da da Kandil’den Rojova bahanesiyle yapılan kalkışma çağrılarına ‘acaba AK Parti iktidarı yıpratılabilir mi?’ diye TÜSİADcılar gibi çanak tutan Gülenci trollerin yaptıkları da birbirinden pek farklı değil.

Örneğin Gülenciler, Türkiye’de yeterince kullanamadıkları veya kullanma yollarının tıkandığı her kurum ve kişiye iftira atıp, şantaj yapmaktan çekinmemektedirler. Dün 160 ülkede önce vesayetçi MİT, sonra CIA desteği ile açtıkları kolejlerle köprüler kuran Gülenciler, DİB’i bu ülkelerde menfaatleri doğrultusunda araçsallaştıramadılar. DİB Reisi Mehmet Görmez’e karşı Zaman ve Daily Zaman’da başlattıkları iftira kampanyasını uluslararası hale getirdiler.

Aynı ekip, benzer bir karalamayı şimdi sosyal medyada ve fısıltı gazetesi fitnesiyle HDP/PKK bloğuyla birlikte AK Parti’ye ve Kürdistan’daki izzetli Mü’min çevre ve kişilere ‘IŞİDci’ diyerek yapıyorlar.

Gülenciler, IŞİDciler, KCK/HDP ve PKK-PYD… Hepsi de normalleşme, hukukileşme sürecine adım atan Türkiye’nin bölgede özneleşmesine muhalif.

ABD Kandil’de önünü açtığı PKK’yi, şimdi ‘silah bırak’ diye uyarıyor. Ama aynı PKK’nin güç kaydırdığı Suriye kolu ve Esed-Hameney müttefiki PYD/YPG-YPJ’ye yüz bin kişilik orduyu donatacak kadar silah veriyor.

ABD, ‘Kontrollü Kaos Stratejisi’ ile bölgesel özneleri bazen destekleyerek bazen köstekleyerek çıkarları istikametinde araçsallaştırıyor.

Türkiye NATO ülkesi. Sıkıştırılmış ve sıkışılmış. İncirlik Üssü daha büyük bir zararı def etmek için ABD’ye açılıyor. IŞİD’in vurulması karşılığında PKK terörizmi bombalanabiliniyor. Ama kontrollü kaos planının içine sürükleniliyor gibi.

Ayrıca Gülenciler hala devlet kademelerinde diretiyor.

PKK terörüne atılan bombaların üzerine de ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ yazılabiliniyor. Bu büyük bir küstahlık. Kürt ulusçuluğu tedhişini bastırmak adına Türkiye halklarının kardeşliğine silah sıkılmamalı. Kazanımlara rağmen, yapılanlar, bizi yeniden Kemalist vesayetin bataklığına sürüklememeli. Dolduruşa gelinmemeli.

Sıkışıklık, vesayetin kalıntılarıyla değil; risklerin halkla paylaşılmasıyla aşılmalı.

Halkın asıl, devletin hizmetçi olduğu tespiti buharlaşmamalı.

Diriliş Postası