Terör tanımının sathiliği ve Boğaziçi'ndeki sol sapkınlık

Boğaziçi olaylarında sol grupların saldırganlığı karşısında geliştirilen politik tutum ne kadar işlevsel?

HAKSÖZ HABER

Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanan tartışmalar Türkiye’de kimin nerede durduğunu görmek açısından önemli veriler sunuyor. Olaylar ilk başladığında da sol-Kemalist grupların kendi statükolarını gizlercesine tartışmalı rektör atamasına verdikleri tepkinin anlamsızlığına değinmiştik.

Olayların devamında artan sol saldırganlık giderek İslam düşmanı söylemlere bürünmeye başladı. Aslında evvelinde bu tutumun üstünün örtüldüğünü de söylemek mümkündür. Zira zikredilen çevrenin İslam ve Müslümanlar söz konusu olduğunda nasıl düşmanca tavır aldığı artık malumun ilamıdır.

Tüm bu yaşananlar karşısında bazı sığıntı muhafazakar isim ve çevrelerin tipik yüz kızartıcı açıklamaları da ferasetten yoksunluğun ifadesi olarak tarihe geçti bile. İslam düşmanları gizli veya açık bir şekilde Müslüman değerlerini hedef alıp insanları fişlerken, solun propagandasına kapılıp ayartıcı ‘özgürlük’ söylemlerini dillendirmek basiret nimetinden nasiplenilmediğinin göstergesidir.

İşin bir de solun sapkın saldırganlığı karşısında inşa edilen politikalarla ilgili durumu var. En ağır basan argüman ise ‘terör’ yakıştırması. Terörist tanımının Türkiye’de devletin farklı dünya görüşlerinden insanlar için kullandığı ortak bir kategori olduğunu söylemek mümkün. Devlet kendisine düşman olarak gördüğü herkesi ‘terör’ kategorisi içine alıp hapsetmeye çalışıyor.

Terörle doğrudan veya dolaylı ilişki olmak suçlaması devlet tarafından çok sık kullanıldığın için olsa gerek bir yönüyle sathi/yüzeysel bir yere denk düşüyor artık. Terör ithamıyla susturulmaya çalışılan muarıza ise kendisini ifade etmek için yeni imkanlar sunulmuş oluyor. Bu bağlamda terör yaftası kullananın elini kolunu bağlıyor bile denilebilir.

Diğer taraftan ise bu tanım üzerinde çok fazla düşünülmeden kullanıldığı aşikar olan bir kavram. Bu yönüyle de yine siyasi olarak hatalı değerlendirme ve adımlara olanak sağlama riskini barındırıyor. Boğaziçi olaylarında öğrenci veya akademisyenlere dönük olarak kullanıldığında -eylemcilerden zerre kadar haz etmesek dahi- ortaya komik durumlar çıkıyor. Ciddiye bile alınamayacak tipler anlamsız şekilde ‘göz önünde’ bir yere yerleştirilmiş oluyor!  

Hükümet için ise ‘terör’ tanımı geriye gidişi temsil etmektedir. Bu tanımlamanın AK Parti’nin de ciddi anlamda mücadele ettiği ‘eski’ devlet geleneklerinin sahiplenildiği bir vasatı ortaya çıkartması dahi yeterince ürkütücü. Terör tanımı içine dahil edilenlerin işledikleri gerçek cürümler sadece adli vakaya indirgeniyor. Boğaziçi gösterilerinde cinsi sapkınlığı normalleştirmek için atılan adımlar terör tanımlamasıyla tabiri caizse basitleştiriliyor. Oldukça sathi bir tanımlama olarak ‘terör’ tutarlılığı tartışmalı ve içi boş bir kavram. İnsanın doğasına aykırı olanı meşrulaştıran, fıtratı yerle bir eden meşum çevrelerin yaptıkları aşağılık iş için ‘terör’ ifadesi aslında hiçbir şey ifade etmiyor!

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!