Çocuklarımızın parçalanmış bedenleri karşısında suskun dillerimiz ve katılaşmış kalplerimiz!
25 Kasım Salı günü Suriye ordusuna ait savaş uçakları Rakka’ya yönelik olarak 10 ayrı saldırı gerçekleştirdi. Ülkenin kuzeyinde bulunan Rakka Mart 2013’te rejim güçlerinin çekilmek zorunda kaldığı ve 2014 başından itibaren de “IŞİD terör örgütünün kontrolündeki” bir Suriye kenti!
Rakka’ya ilişkin bu kalıplaşmış tanımlama sıradan bir ifade değil! Her türden katliama örtü işlevi gören bir tercihi yansıtıyor. Ve cümlenin başında, sonunda, bir yerinde bu kalıbı tekrar ettiğinizde burada yaşayanlara yaşatılan dehşet yumuşatılmış, gayet masum ve kabul edilebilir kılınmış hale geliyor. Böylece hem Esed, hem de Amerikan güçlerinin hedefinde bulunan bu kente yönelik icra edilen savaş suçları, katliam, vahşet ustaca görünmez kılınıyor.
Rakka’da 25 Kasım günü gerçekleşen hava saldırılarının dehşeti giderek büyümekte. Haber ajanslarının önce 50 civarında olduğunu söylediği ölü rakamının daha sonra 100’e, ertesi gün 130’a çıktığı ve bu sabah itibariyle 200’ü de aştığı ifade ediliyor. Yaralıların sayısı belirsiz.
“IŞİD terör örgütünün kontrolündeki” kentte vurulan yerlere baktığınızda onlarca kadın ve çocuğa mezar olan pazar yerini, yıkılmış bir camiyi, caddelerde kefenlenmiş bedenleri görüyorsunuz. Sonra İran destekli haber sitelerinde “Suriye ordusu Rakka’da 60’dan fazla tekfirci teröristi öldürdü” başlığıyla verilen müjdeli haberlerle adeta kendinizden geçiyor, vahdet sempozyumlarının, toplantılarının ne kadar gerekli ve anlamlı sonuçlar ürettiğine bihakkın şahitlik ediyorsunuz!
İşte teröre karşı özlenen ittifak!
Esed’in savaş uçaklarıyla aynı gün kenti vuran Amerikan savaş uçaklarının ise daha spesifik bir hedef belirlediği anlaşılıyor. “IŞİD terör örgütünün kontrolündeki” kentteki işitme ve görme engelli çocukların eğitim gördüğü tek okulun nokta vuruşu yapmakta mahir Amerikan hava kuvvetlerince gayet başarılı biçimde vurulduğunu ve yer ile yeksan olduğunu öğreniyoruz. Aklımız bomba seslerini duyması, yıkıntıları görmesi mümkün olmayan Rakkalı özürlü çocukların okulları gibi bedenlerinin de paramparça olmasına takılsa da bir an, sonra birden kendimize geliyor ve teröre karşı savaşta bu tür duygusallıklara yer olamayacağı gerçeğine dönüyoruz.
Amerikan hava kuvvetleri ile Esed güçleri arasında tesis edildiği görülen bu ittifakın yaşadığımız coğrafyanın ne kadar çarpıcı ve yaratıcı değişikliklere gebe olduğunu bir kere daha ispatladığını söylemek herhalde yanlış olmaz. Daha kısa bir süre önce Kobani vesilesiyle şaşırtıcı izdivaçlara şahit olan bizlerin daha göreceğimiz ne ilginçlikler var kimbilir!
PKK/PYD’nin hava kuvvetleri gibi çalışan Amerikan ordusu ya da Amerikan ordusunun kara birliği gibi savaşan PKK/PYD güçleri; Türkiye’nin talebiyle ve “Biji Serok Obama” sloganları eşliğinde Irak Kürdistanı’ndan Suruç’a oradan Kobani’ye geçen peşmerge birliği; Sağlık Bakanlığının YPG yaralılarını hastanelere taşıma seferberliği; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “defalarca söyledim, sadece hava operasyonlarıyla sonuç almak imkansız” beyanlarıyla serdettiği şekilde Amerikalıları karadan harekata ikna çabaları; Esed’e direniş ekseni payesi veren İslamcı aydınlarımızdan sonra şimdi de PYD’ye silah verilmesini savunan abi ve ablalarımızın sahnede arzı endam etmeleri...
Ve suskunluk, umursamazlık, kanıksama hali! Mısır’da, Gazze’de Kudüs’te zayıf da olsa canlılık belirtisi gösteren, ağır aksak da olsa harekete geçen bünyenin Suriye’de hepten sessizliğe gömülmesi, silikleşmesi!
Neyse biz yine asıl konumuza dönelim! Ne sormuştunuz? Neydi gündemimiz? “IŞİD belasıyla nasıl başa çıkacağız” sorusunda mı kalmıştık?!