Ünlü 'yeşil kuşak' projesi
Son yıllardaki terör olaylarını kavramak için ABD' nin Afganistan'da SSCB' ye müdahale ettiği 1979 yılına kadar gitmek gerektiğini söyleyen çoktur. Bilindiği gibi Sovyetler Birliği, Afganistan Başbakanı Hafızullah Amin'in çağrısı üzerine 24 Aralık 1979'da Afganistan'ı işgal etmişti. ABD buna tepki vermekte gecikmedi.
SSCB'nin etkisizleştirilmesi için Başkan Carter ve danışmanı Zbignew Brezinski'nin akıl hocalığında, ileride 'Yeşil Kuşak Projesi' olarak
anılacak bir sarmalama projesi oluşturuldu. NATO ve Varşova Paktı'nın kıyasıya mücadele içerisinde bulunduğu Soğuk Savaş yıllarının ürünü bir doktrin olarak ortaya çıkan projeye göre, kapitalist blokun başını çeken ABD, Sovyetler Birliği'nin başını çektiği sosyalist ideolojinin Kafkaslar, Ortadoğu ve Asya'da yayılması olasılığına karşı genelde İslami öğelerle kamufle edilen siyasi bir yönelim ortaya çıkarmaya çalışıyordu.
Bu kapsamda bir tarafta kontrgerilla biçimindeki çekirdek askeri
oluşumlara gidilirken, bir tarafta da ABD ile bağlantılı antikomünist Müslüman örgütler kurulacaktı. Bu doktrinin en önemli uygulayıcıları arasında Pakistan ve Suudi Arabistan vardı. Ama bazı kaynaklar Türkiye ve İsrail'in de önemli roller oynadığını ileri sürerler. Yıllarca bölgede Woodrow Wilson International Centre for Scholars adlı kurum adına faaliyet gösteren ve ABD'nin Asya ile ilişkilerini konu alan beş kitabın yazarı olan Selig Harrison'a bakılırsa Pakistan Devlet Başkanı Ziya ül Hak kendisine, 'Pakistan'ın etki alanını Afganistan, Özbekistan ve Tacikistan yoluyla İran ve Türkiye üzerine kadar yaymayı' planladığını anlatmıştı. Anlaşılan sadece ABD'nin değil onun küçük ortaklarının da büyük hevesleri vardı.
Düşmanımın düşmanı...
ABD, Yeşil Kuşak Projesi'nin ilk adımı olarak Ocak 1980'de bölgede SSCB'ye karşı savaşan güçlere her türlü desteği verme kararı aldı. O yıllarda Afganistan'daki mücahitler (din savaşçıları) çeşitli fraksiyondan oluşuyordu. Bunların hemen tamamı birbiri ile toprak anlaşmazlıkları, kan davaları ya da esrar ticaretinin kontrolü gibi nedenlerle savaş halindeydi. Ama ABD ne yapıp edip bunları bir araya getirmeyi başardı.
1983-1987 arasında Pakistan Gizli Servisi adına bölgede faaliyetleri organize eden General Yusuf'un 1992'de yayımlanan 'The Bear Trap' (Ayı Tuzağı) adlı kitaba bakılırsa Suudi Arabistan 1 milyar doların üstünde bir yardımla kampanyaya destek verirken Pakistan Gizli Servisi tüm üyeleriyle Afgan Mücahitleri'nin eğitimini üstleniyordu.
CIA, başta Mısır, Çin, Polonya, İsrail olmak üzere dünyanın başka yerlerinden toparladığı her türlü silahı mücahitlere akıtıyor, terör ve imha ekipleri mücahitleri eğitiyorlar, kimyasal ve elektronik zamanlama aletlerinin nasıl kullanılacağını, bomba yapımını öğretiyorlardı. Mücahitler tarafından ilk kullanılan batı tipi uçaksavar sistemleri
İsviçre yapımı Oerlikon'lar ile İngiliz yapımı Blowpipe füzeleri idi. Daha sonra da ABD'li Stinger'lar geldi. Fakat mücahitlerin ABD'li uzmanlardan öğrendiği en büyük yenilik uydu iletişimin nasıl kullanılacağıydı.
Reagan dönemi
1981'de Başkan seçilen Reagan, her ne kadar Orta Amerika'yı stratejik açıdan daha önemli görüyorsa da Carter politikalarını devam ettirdi.
1983-1987 arasında General Yusuf'un bizzat Afganistan'a soktuğu milyonlarca
Kuran'ın yanı sıra uzun menzilli silahlar, antitank füzeleri, uydu iletişim araçları, C4 plastik patlayıcılardan tonlarcası da götürülenler arasındaydı. 1984'te Amerikan kongresinin iki üyesi Teksas'lı Demokrat Senatör Charles Wilson ile New Hempshire'lı Cumhuriyetçi Senatör Gordon Humprey üşenmediler ve Afganistan'daki mücahit kamplarını ziyaret ettiler. ABD artık Yeşil Kuşak Projesi'ne açık açık sahip çıkıyordu. Bunun sonucu olarak 1987'de askeri yardım miktarı 65 bin tona ulaştı. 1986-1989 arasında mücahitlerin emrine verilen Stinger füzelerinin sayısı bini aşmıştı.
ABD eğitime de el attı
Ancak Washington Post gazetesinde 23 Mart 2002'de yayımlanan bir haberden anlaşıldığına göre ABD yönetimin Afganistan'daki mü- dahalesi sadece askeri eğitimle sınırlı değildi. Ülkede İslami bir yönetimin kurulmasını kendine şiar edinmiş olan ABD Nebraska Üniversitesi'ne Afganistan okullarında kullanılmak üzere ders kitapları hazırlanması görevini vermişti.
Agency for International Developement (AID) adlı kuruluş tarafından 6.5 milyon dolarla finanse edilen ve Pakistan'ın Peşaver kentinde basılan 10 milyon kitap, görenlere bakılırsa ellerinde modern silahlarla Sovyet hedeflerine saldıran 'kahraman mücahitleri' gösteren resimleri ile dikkat çekiyordu. Ancak kitapları gören bir Pakistanlı öğretmene göre 'metinler çok daha vahimdi.' Habere göre bu kitaplar hâlâ Afganistan'daki okullarda kullanılıyor.
Afganistan'ın kuruluşu
Yenildiğini kabul eden SSCB 1989'da Aganistan'dan çekildi. Bu, SSCB'nin de dağıldığı yıldı. İki yıllık kargaşa döneminden sonra ABD ve Rusya yerel güçlere yardımı kesmeye söz verdi. Mücahitler Nisan 1992'de başkent Kâbil'e girerek İslam Cumhuriyeti'ni ilan etti.
Tacik kökenli Burhanettin Rabbani devlet başkanı, köktendinci Gülbeddin Hikmetyar başbakan ilan edildi. Geride 1 milyondan fazla ölü, 500 milyon öksüz-yetim ve sakat kalmıştı. Ülke toprakları talan edilmiş, halk açlık ve yoklukla karşı karşıya bırakılmıştı.
ABD'nin 'Yeşil Kuşak' için 3 milyar ile 6 milyar dolar (şimdiki değerlerle 8 ila 15 milyar dolar) arasında bir harcama yaptığını öne sürenler var. Söz konusu olan 2. Dünya Savaşı'ndan beri yürütülen en önemli toplumsal dönüşüm projesiydi. Amaca ulaşılmış, SSCB ve Doğu Bloku tarihe karışmıştı. Daha da önemlisi gerektiğinde yönlendirilebilecek onlarca İslamcı silahlı grup oluşturulmuştu. 1997'de bir ABD'li diplomat, 'Taliban'ın Suudi Arabistan'dakine benzen bir rejim kuracağını, muhtemelen bir Aramco'ları, petrol kuyuları, petrol hatları, bir emirleri olacağını, ancak parlamento yerine şeriat ile yönetileceklerini' hayal ediyor ve ekliyordu: "Bu gerçekle yaşayabiliriz!"
Senatörün petrole yaptığı vurgu her şeyi açıklıyordu. Afganistan'da petrol yok ama ülke Pakistan, Hindistan ve Arap ülkeleri arasında kilit konumda. Ancak hiçbir şey hesaplandığı gibi gitmedi.
Hedef İslami enternasyonal
Orta Asya'daki eski Sovyet cumhuriyetlerinde gizli İslam partilerinin ortaya çıkışı ABD'nin Yeşil Kuşak Projesi ile eşzamanlıdır.
Örneğin Tacikistan'da 1976'da KurganTobe şehrinde Molla Abdullah liderliğinde bir yürüyüş olmuş, olay o zaman büyük skandal olarak nitelenmişti. 1992'de Tacikistan'da iktidara gelen İslami Yeniden Kuruluş Partisi'nin liderlerinden Bici Devlet Osman seçim zaferinden sonraki demecinde, "Biz bu zafere 17 yıl hazırlandık" demişti. Bu partinin Suudi Arabistan kökenli Vahabi mezhebiyle bağlantısı biliniyor. Bazı uzmanlarca
'Yeşil Enternasyonel Projesi' olarak adlandırılan bu Vahabi hareket bugün Yugoslavya'dan Orta Asya'daki Türk cumhuriyetlerine kadar geniş bir coğrafyada etkisini arttırıyor. Örneğin bugün Çe-çenya 'özgürlük savaşçıları'nın ya da Afganistan'daki en etkili mücahit gruplarından olan ve 1994'te ortaya çıkan Peştun kökenli Taliban'ın (Peştunca 'öğrenciler' anlamında) arkasında Vahabiler var.
Fergana Vadisi yoluyla Özbekistan'a girmek üzere olan Vahabiler, her ne kadar Özbekistan'ın katı uygulamaları yüzünden henüz hedeflerine ulaşamadılarsa da, Kırgızistan'ın güneyinde gayet özgürce faaliyet gösteriyorlar. En önemli üsleri ise Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan'ın birleştiği noktadaki tarihi Batken oblast'ı. Bölge hem gümüş, antimon, kurşun ve kömür madenleriyle ünlü hem de 18. yy.'de kurulan Kokan (Buhara) Hakanlığı'nın merkezi olarak tarihi öneme sahip.
Vahabi lideri Cuma Namangani'nin Kokan Hakanlığını canlandırıp, Fergana Vadisi'ni Arap dünyasıyla birleştirme planları olduğu söyleniyor. Şubat 2000'de, bölgedeki Oş şehrinde dört Vahabi, Kırgızistan ve Özbekistan'ın Taşkent, Fergana, Andican ve Namangan şehirlerinde faaliyette bulunan Hizbut Tahrir adlı partinin broşürlerini dağıtırken gözaltına alındı, ancak hareketin bütün hızıyla örgütlenmesi sürüyor.
Muvahiddin ya da Vahhabilik
Bugün El Kaide dahil pek çok İslamcı örgütün ideolojisini oluşturan Vahhabilik, 18. yüzyılda Arabistan'da Muhammed bin Abdülvahhab'ın etkisiyle oluşan dinsel ve siyasal bir akım. 19 ve 20. yy.'nin başlarında Osmanlı'ya karşı bir direniş hareketi olarak faaliyet gösteren Vahhabiler kendilerine 'Muvahhidin' derler; Vahhabilik adını rakipleri vermiştir.
Abdülvahhab şirk içindekilere tevhidi benimsetmek için kılıç kullanmanın zorunlu olduğunu, can ve mallarının helal sayıldığını öne sürüyor, böylece yağma ve yayılmacılığa cihad adına kutsallık kazandırıyordu. Suudi Arabistan'ın resmi mezhebi olan Vahhabîliğe göre Kuran ve sünnet, metinlerin sözel anlamına bağlı kalınarak anlaşılmalı, yorumlanmamalıdır. Kıyas dinin bir dayanağı değildir. Buna karşılık içtihat kapısı açıktır ve herkes içtihatla yükümlüdür. İslam'ın öngördüğü görevleri yerine getirmeyen mümin sayılamaz, tütün içmek, çalgı dinlemek, ipek elbise giymek kurban kesmek, adakta bulunmak vb. yasaktır. Bunları yapanlar şirk
içindedir, şirke düşenlere her tür şiddet uygulamak vaciptir.
RADİKAL