Tercih zamanı: Hangi AK Parti?

Ali Bayramoğlu

Yargı tıkadı, siyaset açmalı... Durum da bu, formül de... Türkiye yeni döneme umutla başlamak istiyorsa, siyasete inancını korumayı arzu ediyorsa, sorunlarını siyaset üzerinden çözmek niyeti taşıyorsa, mecliste temsilcisi bulunan tüm siyasi partilere ciddi sorumluluklar düşüyor...

Yapılması gereken bellidir...

1. İlgili maddeyi değiştirecek ve geriye çalışması öngörülecek bir anayasa değişikliğiyle Hatip Dicle'nin meclise girmesi sağlanmalıdır.

2. CMUK'ta yapılacak hüküm değişikliğiyle Ergenekon ve KCK'dan tutuklu milletvekillerinin tahliye edilmeleri ve yasama faaliyeti yapmalarının önü açılmalıdır.

Aksini düşünmek züldür...

Peki bu mümkün mü?

Yanıt için partilerin bu konudaki tutumlarına yakından bir bakalım:

Ergenekon tutuklusu milletvekilleri olan MHP ve CHP hem bu değişikliğe evet diyeceklerini açıkladılar, hem Hatip Dicle konusunda YSK'nın yanlış hareket ettiğini ve bu durumun düzeltilmesi gerektiğini ilan ettiler.

Velhasıl mutabakata açık durumdalar...

BDP meclis oturumlarına katılmayacağını açıkladı. Daha doğrusu buna itildi. Bu tavır bir tehdit olarak görülmemeli, tersine, siyaset yolunun açılması için kullanılan bir tutum olarak değerlendirilmelidir.

BDP de bu çerçevede kalarak, mutabakat imkânlarını zorlamalı, mutabakat ışığı gördüğü an tavrını değiştirmeli ve meclise katılmalı, ilgili yasaların değişmesine katkı sunmalıdır.

Gelelim işin düğüm noktasına, AK Parti'ye...

Yüzde 50 oy almış, bir anayasa ve yasa değişikliğinin onsuz olmaz adresi olan AK Parti ne yapacaktır?

Katı ve tutucu bir yorumla fırsattan istifade yoluna gidip, milletvekili sayısını 1 arttıracak, diğerlerininkini 9 eksiltecek midir?

Yoksa ilkeli bir davranışla siyasi alanın genişlemesine, yargının açtığı yaranın kapatılmasına katkıda mı bulunacaktır?

Açıkçası bugün soru budur...

AK Parti ikinci yolu seçtiği takdirde sadece tahribat giderilmekle kalmaz, aynı zamanda, mecliste yeni hava yakalanmış, siyasi alanın korunması istikametinde ortak adım atılmış olur...

Bu tercih AK Parti'nin sadece ülkeyle, Kürt sorunuyla, anayasa meselesiyle, meclis iklimiyle ilgili değil, aynı zamanda kendisiyle de ilgili tercihi olacaktır.

Bu tercih üçüncü döneminde, "nasıl bir AK Parti, hangi AK Parti" sorularına verilecek ilk yanıtı oluşturacaktır.

Ak Parti'de tek bir görüş olmadığı ortada...

Örneğin, partinin ağır toplarından Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, günlerdir, YSK'nın yanlış yaptığını ifade ediyor, bir anayasa değişikliği ihtimalinden söz ediyor.

Dahası, tutuklu sanıklar için, "bir milletvekili milletin oylarıyla seçilmişse, bu insanın artık yeri yurdu da bellidir ve kaçma şüphesinin artık ortadan kalkması gerekir. (...) Halkın oyları ile seçilmiş olarak görevine başlayacaksa, artık ceza muhakemesi maddelerinde yazanları bir kenara bırakmak gerekir ki, geçmişte de böyle oldu, onları serbest bırakmak sanki hem vicdanen hem hukuken daha doğru olur..." diyor.

Bir başka AK Partili, Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin de aynı görüşte...

Ancak AK Parti Grup başkan vekillerinden Bekir Bozdağ'ın yaptığı basın toplantısı bunların tam tersi istikametteydi.

Bozdağ, YSK'ya hak veriyor, Dicle'nin yerine mazbatasını alan yeni AK Parti milletvekilinin durumunu partisi adına savunuyordu.

Evet, hangi AK Parti galebe çalacak?

Aslında AK Parti derken, itiraf edelim ki, Başbakan Tayyip Erdoğan'dan, onun eğiliminden ve vereceği karardan söz ediyoruz...

Ve bekliyoruz...

YENİ ŞAFAK