Tren raydan çıkınca yol gösteren çok oluyormuş gerçekten. Ak Parti treni zorla bir başka istasyona yönlendirilince, birdenbire çok sayıda yeni Ak Parti hâmisi ortaya çıkıverdi. "Merak edilecek bir şey yok, yeter ki sen bizi dinle" diyen diyene...
Savunmayı kimin yapacağından, savunmada hangi hukuki ve siyasi argümanların kullanılacağına kadar henüz Ak Parti'nin bile düşünme fırsatı bulduğunu sanmadığım bir yığın ayrıntı gazetelerin manşetlerinden inmiyor. Kapatılma arifesindeki bir partinin bu denli çok dostu olması güzel bir şey.
İyi de bu öğütleri veren aynı gazeteler ve yazarların, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya tarafından hazırlanan iddianameye malzeme tedariki için geçmişte olağanüstü çabalar sarf etmiş olmalarını nasıl açıklayacağız? Başsavcı Yalçınkaya da, bizzat kendisi, iddianamesinin büyük çapta gazetelerde çıkan haberler esas alınarak hazırlandığını söylemiyor mu?
Bu tür itirazlara karşı cevaplar hazır: Ak Parti bundan böyle gazetelerinde çıkan haberleri hak edecek söylem ve eylemlerden uzak durmalıymış. 'Uslu çocuk' olursa parti yetkilileri, Anayasa Mahkemesi de, dava sürecinde, tavrını partiyi açık tutmaktan yana değiştirebilirmiş. "Daha hiçbir şey bitmiş değil" diye yazdı Ak Parti'nin yeni dostlarından biri...
Bu tür öğütlere kulak tıkamak böyle dönemlerde bayağı zordur. Aklınız bir tür 'sıfırlama operasyonu' ile karşı karşıya kaldığınızı, son bir yıl içerisinde kazandığınız bütün mevzileri geri almak üzere başlatılmış bir sürece muhatap olduğunuzu düşündürse de, kafanızın arkalarında bir yerde "Acaba işbirliği yaparsam ayakta kalabilir miyim?" sorusunun kıvranıp yattığını hissedersiniz.
Evrende en güçlü içgüdülerin başında canlılardaki ayakta kalma içgüdüsü gelir. Hiçbir canlı yok oluşa kendini kolay kolay teslim etmez. Kimi canla başla mücadele etmekte, kimi kendini yok etmeyi kafaya koyanı ortadan kaldırmaya çabalamakta, kimi de rakibi çok güçlüyse onun suyundan gitmekte veya rakibin gölgesine sığınmakta arar ayakta kalmanın yolunu.
Ak Parti'nin yeni dostları "Suyundan git, hatta gölgesine sığın" aklını veriyorlar. Hiç kuşkusuz bu da bir yöntem; bazen başarılı olmuş bir yöntem hem de... Ak Parti de, Başbakan Tayyip Erdoğan'a şu sıralar akıl verenleri dinler ve CHP liderinin veya bir medya grubunun telkinlerine açık tutarsa kendisini, kurulacak yeni dengeler sonucunda, başına gelebilecek kapatılma belâsını savuşturabilir belki de. Kim bilir?
Geçmişte neredeyse bütün 'sağcı' bilinen iktidarlar, bazısı daha Ak Parti'nin durumuna düşmeden, selâmetin karşı tarafa teslimiyetten geçtiğini pek erken teşhis etmişlerdi. Çeşitli düzlemlerde yürütülen pazarlıklar sonucu işbaşına gelmeyi başarmış 'sağcı iktidarlar' biliyoruz. CHP'ye ve güçlü odaklara kanalları açık medya patronlarının evinde bakanlar kurulu listelerinin kotarıldığı bizzat pazarlığın karşı tarafında yer alanlar tarafından sonradan açıklanmıştı.
Tayyip Erdoğan ateşin yaktığını, suyun insanı boğduğunu, taşın sert olduğunu biraz geç öğrendi, ama öğrendi işte. Bundan böyle ateş ve suya uzak durur, taşa karşı kendini korumaya alırsa, yani dostlarını uzakta tutar ve başına iş açanları yanına alırsa, o da zorlukları atlatabilir.
Vaatleri kestirmeden bu; "Uslu çocuk ol ve kurtul" diyorlar...
Bizlerin tavsiyemiz yanında onlarınki çok basit ve geçmiş deneyimleri de yansıttığı için sonuç alınabilir gibi de görünüyor. 'Oybirliği' ile alınmış kararları yol boyunca değiştirmeyi, başa geçmiş ilmikten kurtarmayı teklif ediyorlar işte... Yapabilirler mi? Neden olmasın?
Belki anlamamışlardır diye, Deniz Baykal, Aydın Doğan ve Ertuğrul Özkök'ün öğütlerini bir kez de ben özetleyeyim dedim Ak Partililere...
Artık tercih onların...
Yeni Şafak gazetesi