Teravih Namazı Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Her ramazan ayında çeşitli platformlarda teravih namazı hakkında yapılan tartışmalara şahit oluyoruz. Konuyla ilgili kaleme aldığı bugünkü yazısında Hayrettin Karaman, teravih namazı hakkında bazı önemli bilgiler veriyor.

Bugün Yeni Şafak gazetesinde “Terâvîh Namazı” başlığıyla yayımlanan Hayrettin Karaman imzalı yazıyı ilgilerinize sunuyoruz:

“Terâvîh”, dinlenmek için oturmak ve dinlenmek mânasına gelmektedir. Bu isimle kılınan namazın dört rek’atında bir dinlenmek âdet olduğu için ona terâvîh denilmiştir. Fıkıh ve hadîs kitaplarında bu namaz “kıyâmu-Ramazân: Ramazan gecesi namazı” ismiyle de anılmaktadır.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.) İslâm’dan sonra, hayatı boyunca her gece, beş vakit namaz dışında, vitir ile beraber on bir rek’ata kadar varan namaz kılmış, ümmetini de buna teşvik etmiştir. Gecenin üçte biri geçtikten sonra kılınması tavsiye edilen bu namaza “teheccüd” namazı denilmektedir. Efendimiz, Ramazan gecelerine mahsus olmak üzere bir nafile (farz ve vacib olmayan) namaz daha tavsiye etmiş, bu namazı Allah rızası için kılan mü’minlerin geçmiş günahlarının bağışlanacağı müjdesini vermiştir. O, adına terâvîh denilen bu namazı tavsiye etmekle kalmamış, kendisi de birkaç gece mescidde, sekiz rek’at olarak kılmıştır. Halkın kendisine uyarak bu namaza katıldıklarını ve arkasında kıldıklarını görünce üçüncü veya dördüncü gece –bu namazı kılmak üzere– mescide gelmemiş, sebebini de “Devam edilirse farz olabilir” şeklinde açıklamıştır.

Erkek ve kadın Müslümanlar için Sünnet olan terâvîh namazının rek’at sayısı sınırlanmamış, mü’minlerin imkân ve isteklerine bırakılmıştır. Sekiz rek’atını Peygamberimizin kıldığı bilindiği için buna “Sünnet”, geri kalanına da yukarıda geçen teşvik sebebiyle müstehab denmiştir.

Başlangıçta mü’minler, kimi tek başına, bazıları küçük cemaatler oluşturarak bu namazı sekiz, yirmi, yirmi üç, otuza ltı, otuz dokuz... rek’at olarak kılmışlardır. Hz. Ömer hilafeti döneminde sahabe ile istişare etmiş, farz kılınması ihtimali de ortadan kalktığı için terâvîhin mescitte, cemaatle kılınmasının daha iyi olacağına karar vermiş ve bunun için bir de imam tayin etmiştir. Üç Raşid Halife zamanında bu namaz yirmi rek’at olarak kılınmış, günümüze kadar da İslâm dünyasında daha çok bu rakama riayet edilmiştir. Bu tarihî vakıayı ve bilgileri bir araya getirip değerlendirdiğimiz zaman ortaya çıkan sonuç şundan ibarettir:

1. Terâvîh namazı birileri tarafından uydurulmuş bir namaz değildir; onu Hz. Peygamber kılmış ve ümmetine de tavsiye etmiştir.

2. Efendimizin sekiz rek’at kıldığı, fakat daha fazlasını menetmediği, bilakis teşvik ettiği; başlangıçta Medîne’de yıllar boyunca yirmi hatta otuz dokuz rek’ata kadar kılındığı sabittir.

3. Bu namazın tek başına veya cemaatle evde kılınması da caiz olmakla beraber camilerde kılınması daha efdaldir (sevaplıdır).

4. Terâvîh yalnız erkeklere değil, kadınlara da Sünnet’tir. Kadınlar camilerde erkeklerin arkasında saf tutarak bu namazı kılabilirler. Hz. Ali zamanında yapıldığı gibi onlara bir imam tayin edilerek ayrı cemaat olmaları da caizdir.

5. Bütün Sünnet ve nafile; yani farz ve vacib olmayan, Hz. Peygamber’in kıldığı ve teşvik ettiği, sayısını belirlediği veya serbest bıraktığı namazları kılmak mü’minlere maddî ve manevî faydalar sağlar, ahiret azığı demek olan sevap kazandırır. Yorgunluk, önemli meşguliyet vb. sebeplerle kılmamak ise günah değildir.

6. Bugüne kadar terâvîh namazı böyle bilinmiş ve kılınmıştır. Kâbe’yi yeni keşfetmiş gibi hava atmaya, üslûp kullanmaya ve kafa karıştırmaya hiç gerek yoktur.

7. Medyanın okuyucu ve seyircisini arttırmak için kullanmadığı değer, harcamadığı kıymet kalmamıştır. Ramazan ayında da dinimizi harcamaya başlamışlardır. Medyatik şahısların, din adına boy gösterip konuşanların, muhataplarının samimi olanlarını olmayanlardan ayırmak ve oyuna gelmemek gibi bir sorumlulukları daha vardır.

Yorum Analiz Haberleri

Kemalizm’e has bu Laiklik Fransa’da bile yok!
İşgal edilen zihinler
AK Parti ve MHP’nin gençlik teşkilatları Filistin davasının neresinde?
Metalaşan değerler ve ahlaki çözülme
İslam düşmanları neden Müslüman mezarlığına defnediliyor?