Temel Değişiklik İhtiyacı İç ve Dış Siyaseti Zorlarken..

SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

5 general geliyor, USA emperyalizmi ve NATO icazetli bir gece darbesiyle ve süngüucu dayatmasıyla, tehdidlerle, ‘Ölümlerden ölüm beğen..’  mantığıyla millete bir anayasa kabul ettiriyorlar ve  bu dayatma kuralların temel maddelerinin kolayca değiştirilememesi için, her türlü anayasa engelini de getiriyorlar. Bütün kanunî-siyasî cereyanlar o anayayasa göre yeniden şekilleniyor ve herbirisi de darbe anayasasından şikayet ediyor, ama, bir türlü netice alınamıyor.

550 kişilik Meclis’de bir değişiklik teklifine ‘Evet’ diyen m.vekilleri 330’u aşar ve amma, 367’yi bulamazsa, referanduma, halk oylamasına gidilir. Ama, her iki rakam da bulunamıyor.

Ki, 15 yıl öncelerde, dönemin Yargıtay Başkanı S. Selçuk, onyıllarca bağlısı olduğu yargı sistemi içinde, emeklilik eşiğine geldiği bir sırada, ‘Bu anayasa, süngüucu dayatmasıyla, ikrah ve cebirle, zorla kabul ettirildiği için, hukuken ‘keenlemyekûn’dur, bütünüyle yok  hükmündedir’ demişti. Ama, 1982 Anayasası,  hükmünü hâlâ da sürdürüyor

Şimdi, yeni bir anayasa hazırlanmasının neredeyse imkansız olduğu düşünülerek, sadece mevcud anayasada bir değişiklik yapılabileceği konusunda MHP’nin AK Parti’ye destek vereceği tahminleri gündemde..

*

İlginç olan şu ki, Başbakan Yıldırım, hattâ, anayasa’da yapılacak değişiklik için Meclis’de 367 oyu bile aşılsa, yine de referanduma gidileceğini taahhüd ediyor; sanki önceki anayasa milletin hür iradesiyle kabul edilmişçesine..

Bir referandum için 500 milyon lirayı bulan dev bir harcama yapılacağına göre, 367 rakamı aşılırsa, milletin vakti ve parası boş yere çar-çur edilmemelidir.

*

-Rusya bayağı hevesleniyor, lâkin..

Amerikan emperyalizmi, Irak ve Suriye’de kendi planı dışında, Türkiye’nin kendi iradesiyle bir rol almak istemesine oldukça soğuk bakıyor. Çünkü, o kendisini dünyanın jandarması biliyor, kendi menfaatini dünyaya kabul ettirmeye çalışıyor ve Türkiye’ye de, hele de Ortadoğu’da ancak kendisinin icazeti ile hareket edebileceğini hatırlatmak istiyor.

Tayyib Erdoğan Türkiyesi ise, kendi iradesi dışında ve başkalarının biçtiği roller için ağır bedeller ödemektense, kendi doğrularının bedellerini omuzlamanın gerekliliğini düşünüyor.

*

Ama, konunun bir başka yönü, Rusya Problemi..

Unutmayalım ki, sadece TC.’nin 100 yıla yaklaşan ömründe değil, Osmanlı’nın son 200 yılında da en büyük gaileler Rusya’dan gelmiş ve Rusya tehdidi yüzünden Osmanlı ve Türkiye, Batı’ya yönelmek zorunda kalmış ve  NATO yükünün altına da o tehdid yüzünden girmiştir.

Bugün, bu tarihî arka-plan unutularak  tablo bir anda değişebilir mi?

*

Putin Rusyası, Türkiye’yi NATO’dan koparıp bir gedik açabilir miyim hesabında..

Türkiye de, hele de 15 Temmuz-Darbe Hıyaneti’nin ardındaki asıl azmettirici rolünde olduğunu ap-açık ortaya koyan NATO dünyası karşısında, yeni bir dünya arayışı içinde..

Ama, Rusya, bir tarafdan da, Tayyib Erdoğan’ı, Türkiye içinde kemalist-laik kesimlerle dayanışma içinde olmaya çağırıyor ve ‘darbenin sadece halkın direnişiyle değil, kemalist subayların da çabasıyla’ bastırıldığını iddia ediyor.

Nitekim, 30 Ekim akşamı TRT’den kendisiyle yapılan röportajda, Putin’in danışmanı Gugin, ‘Erdoğan’ın tek kurtuluş şansının kemalistlerle birlikte hareket etmekte olduğunu’ söyleyerek, zımnen, Erdoğan’ın İslamî hedeflerinden vazgeçirmeye çalışıyor; ayrıca Rusya, Türkiye, Çin ve İran’dan oluşacak bir Avrasya İttifakı’ndan söz ederek, ‘Batı emperyalizmine ancak bu şekilde karşı durulabileceğini’ belirtiyordu.

Rusya’nın renkli siyasetçilerinden Jirinowsky ise.. 30 Ekim akşamı, Rossia -1 kanalında  ‘Erdoğan’ı desteklemeliyiz.. Onu  devirmeye kimse cesaret edemez. Güney sınırları (Ortadoğu‘yu) da Erdoğan’a emanet edelim, istediğini yapsın Suriye ve Irak’ta..‘  gibi laflar ediyordu.

Temel değişiklik ihtiyacı iç ve dış siyaseti zorlasa da, tabiatiyle, mes’ele, o kadar kolay da değil..