HAKSÖZ-HABER
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, partisinin Balgat'taki eğitim merkezinde düzenlediği basın toplantısında, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunmuş.
Buradaki konuşmasında Suriye’ye de değinen Karamollaoğlu, Suriye'de 500 binden fazla sivilin katledildiğinin, 7-8 milyon insanın yerinden olduğunun ve şehirlerin tarumar edildiğinin altını çizerek "Üç tane çocuğun katledilmesi Suriye'nin bu hale gelmesine neden olmamalıydı… Suriye kan gölüne çevrilmemeliydi." şeklinde konuşmuş.
Her fırsatta Türkiye’nin katil Esed rejimiyle görüşmesini talep eden Karamollaoğlu, Suriye’de gösteriler başlamadan önce duvarlara Esed aleyhine yazı yazdıkları gerekçesiyle katledilen 3 çocuk için halkın ayaklanmasının yanlış olduğunu belirtiyor.
Karamollaoğlu bu cümleleri sarf ederken Maide Süresi’nin 32. ayetinde geçen, “Kim, bir cana kıymayan veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayan bir kimseyi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur.” ayetinin tam olarak ne anlama geldiğini bilmiyor olsa gerek!
Öte yandan Temel Karamollaoğlu’nun Suriye İntifadasını salt bu olaya bağlayarak basite indirgemesi açıkça haksızlık da içeriyor. Sanki Suriye’de her şey güllük gülistanlıktı da Dera’da üç çocuğun kalkıp duvarlara yazı yazması bunu bozdu! Üstelik söz konusu çocukların yazdıkları da öyle rejim karşıtı şeyler değil, reform talebiydi. Galeyana gelmekle suçladığı Suriye halkı da reform talebi kanla bastırıldığı halde gayet ilkeli, tutarlı, “barışçıl” gösterilerle istikrarlı şekilde reform talebini yinelemiş ve Rejim ise tüm bunlara ölümle karşılık vermişti. Yani olaylar öyle Karamollaoğlu’nun dillendirdiği kadar basit ve sıradan değil. Ve bunu aslında o da bilmiyor değil ama derdi hükümete vurmak olunca Suriyeli masumların günahına girmek önemsiz bir ayrıntıya dönüşüyor işte.
Nitekim Karamollaoğlu’nun bu sözlerini her fırsatta tekrarladığı o bayatlaşmış replikle birlikte ele alındığında şu anlama geliyor: Suriye halkı Türkiye’ye güvenip Esed rejimine isyan etmeseydi 500 bin kişi ölmez, 7-8 milyon sivil yerinden olmaz ve şehirler tarumar olmazdı. Karamollaoğlu ve temsil ettiği siyasi çizgi Suriye halkını topyekûn iradesizleştiren, her şeyiyle olayları tamamen Türkiye’nin onları kandırması basitliğine indirgeyen ve gelişmelere sonuçları baz alarak pragmatik zeminde bakan bu yaklaşımlarının ne kadar hakkaniyetten, merhametten, vicdan ve adaletten kopuk olduğunu anlayamayacak düzeyde bir zihinsel şartlanmışlık içerisindeler.
Türkiye’nin Suriye’deki muhaliflere desteğini artık sadece kahvehanelerde dillendirilen “Büyük Ortadoğu Projesi”nin bir hamlesi olarak yorumlayan Karamollaoğlu’na göre, Suriye’deki savaşı bitirmek için hala geç değilmiş. Peki, nasıl? Tabi ki Erdoğan’ın Esed rejimiyle görüşmesi şartıyla!