Hamza Tezkorkmaz / HAKSÖZ HABER
Türkiye’de eğitim öğretim sistemi her daim eleştirilerin odağında oldu. Milli Eğitim Bakanı (MEB) Ziya Selçuk’un göreve gelmesi ve ortaya koyduğu söylemler kimi çevrelerce olumlu değişimler olarak görüldü. Ancak MEB’de köklü değişiklikler olacağına dair beklentiler oluştuysa da, kısa süre sonra Bakan Selçuk’un açıklamalarının popülist söylemlerden ibaret olduğu anlaşıldı. Salgının getirmiş olduğu kapanma şartları da beklentilerin tamamını karşılıksız bıraktı.
Popülist açıklamaları ile göreve geldiği ilk günden itibaren gündem olan Bakan Selçuk, eğitim öğretim kadrosunda çalışanların başta ‘3600 ek gösterge’ olmak üzere ‘özlük hakları’nda herhangi bir iyileştirme yapmadığı gibi salgın döneminde ‘eğitim öğretim performansı’ açısından da sınıfta kaldı.
Salgının başında ortaya konulan uygulamaların tutarsızlığı sürecin başı olduğu için anlayışla karşılanırken, salgının üzerinden bir yıldan fazla bir süre geçtikten sonra ortaya konulan uygulamalar ise öğretmen, öğrenci ve veliler tarafından tepkiyle karşılandı. Eğitim yılının sonuna doğru başlatılan son ‘çalışmalar’ da tepkileri iyice arttırdı.
Mayıs ayı itibariyle ikinci dönem sınavlarını isteğe bağlı yapan MEB, öğrencilerin çoğunluğunun ilk dönem notları ile bir üst sınıfa geçirdi. Üstelik tüm dersleri zayıf bile olsa öğrencinin bir üst sınıfa geçmesinin yolu da açıldı. MEB dönemin sonuna yakın bir tarihte yaptığı bu anlaşılmaz çalışmalar ile tüm öğrencilerin okul ile bağının kopmasına neden oldu.
18 Haziranda online karne dağıtan MEB, 21 Haziran-2 Temmuz arası takviye/telafi (tam olarak ne olduğu belli olmayan) bir eğitim başlatacağını duyurdu. Fakat MEB’in yanlış ve sebebi anlaşılmayan uygulaması ile Mayıs ayında okullar ile ilişkisini kesen öğrenciler bu konuda da geri dönüş yapmadı.
Okullarda açılan bu eğitime katılımın hemen hemen yok denecek kadar az olmasına rağmen, 5 Temmuz itibariyle yaz tatili süresince yeni bir telafi eğitimi duyurusu yapan MEB, popülist çıkışlarına devam etmekte kararlı olduğunu bizlere bir daha gösterdi.
Hem online eğitime, hem ikinci dönem sınavlarına, hem de karne sonrası eğitimlere katılım oranlarının verilerine sahip olan MEB, bu oranları kamuoyu ile paylaşmazken yaz dönemi için ‘öğrencisiz yeni bir eğitim programı’ açma sebebini de paylaşmadı.
Kağıt üzerinde gayet güzel görünen programın, öğrencileri okullardan koparmadan yapılması gerektiğini MEB’e hatırlatmak gerekiyor. MEB ve Bakan Selçuk’un popülist açıklamalar ve uygulamalardan vazgeçmesi ve bir an önce eğitimi sistemli hale getirmesi bekleniyor. 3 eğitim dönemini pas geçen ve eğitim alamayan öğrencileri okula bağlayacak yol ve yöntemleri bulması gerekiyor.
Bakan Selçuk’un ve MEB’in, “Şu mektepler olmasa maarifi ne güzel idare ederdim” sözünü yerine getirme gayretinde olduklarına dair yaptığı bu uygulamalardan bir an önce vazgeçtiğini ve öğrencilere ‘gerektiği ölçüde eğitim’ verecekleri günleri özlemle bekliyoruz.