Mehmed Akif’in meşhur beytinde; “Tarihe tekerrürden ibarettir, diyorlar Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?” deniyor.
Burada kastettiği tarihte yaşanmış olumsuzlukların, kötü olayların, hataların tekrarlanmasıdır. Tarihin tekerrür etmesini arzuladığımız, “gitti gelmiyor” diye peşinden hasret duyduğumuz olayları ve uygulamaları da var.
Yapılan hatalardan ibret alınmasının ve ders çıkarılmasının önemine Resûlullah (s.a.s.) da bir hadisi şerifinde dikkat çekmiş ve: “Mü’min aynı delikten iki kere ısırılmaz” diye buyurmuştur. Burada hüküm ifadesi kullanılmış olmakla birlikte kastedilen öğüt ve tavsiyedir. Yani mü’minin aklını ve muhakeme gücünü iyi kullanması, hayatında karşılaştığı olumsuzluklardan ders çıkararak bir daha aynı duruma düşmemek için tedbirini önceden alması gerektiğine dikkat çekiliyor. Tarihte yaşanmış olayları da işte bu bilinç ve duyarlılıkla okumak gerekir. Mehmed Akif’in dikkat çektiği “ibret alma” da budur. Ama yerine göre ibret alınmaması, yerine göre yaşananların unutulması veya tarihe gömülmesi, bazen de selin bendi yıkacak güçte gelmesinden dolayı tedbirin işe yaramaması sebebiyle tarih tekerrür ediyor.
Tarihte bazen olaylar, gelişmeler yahut birtakım yapılanmaların hayatta kalması geniş zamana yayılır. Bunu da devam eden tarih olarak niteleyebiliriz. Örneğin bugün Filistin topraklarında Siyonist işgalin varlığı gayri meşru olmakla birlikte devam ediyor. Buna karşılık işgalin son bulması için verilen özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi de sürüyor. Ama Siyonist işgal her ne kadar uluslararası emperyalizm tarafından destekleniyor olsa da kalıcı olmayacaktır. Çünkü karşısında onu kabul etmeyen ve gasp edilmiş haklarını geri almakta ısrarlı bir mücadele var. Bu mücadele aynı zamanda Siyonist işgalin meşru olmadığını öğrenenlerin halkasının sürekli genişlemesine vesile oluyor. Haçlı işgali de bugünkü Siyonist işgal gibi geniş çaplı bir haçlı dünyasının destek ve yardımıyla sürdü. Ama 88 yıl sonra son buldu. Siyonist işgal belki o kadar da sürmeyecek.
Bir de değişen tarih var. Yerine göre olayların mecrası değişiyor ve her şey olduğundan farklı bir şekil alıyor. Yerine göre tarihe yani olaylara yön verenlerin fikir ve anlayışları, çizgileri değişiyor. Onlarla birlikte gidişat değişiyor. Bu bazen rota değişikliği, bazen de mecranın tersine dönmesi şeklinde olabiliyor. 5 Aralık Cumartesi akşamı birkaç televizyon kanalının ortak yayınladığı, Filistin’e Özgürlük Konvoyu özel programında tarihçi üstat Prof. Dr. Ahmet Ağırakça da gelişmeleri yorumlarken tarihin tersine döndüğünü dile getirmişti. Bu yorumunda geçmişte haçlı ordularının Kudüs’ü ve Filistin’i işgal etmek için kullandıkları güzergâhtan bugün Filistin’e Özgürlük Konvoyu’nun ilerlediğine dikkat çekiyordu.
Bütün bunların toplamı ise akıp giden bir tarihtir. Bu tarihe geçmiş olayların, gelişmelerin büyük çoğunluğunu alelade hadiseler oluşturur. Onları okumakla tarihi çözer, hadiselerin birbiriyle bağlantısını kurarsınız. Ama bazı hadiseler vardır ki tarihin kilometre taşları, dönüş noktaları ve yerine göre alelade olayların mecrasını belirleyen gelişmelerdir. Bu gibi olaylar tarihin yönünü belirlemiş olduğundan kalın harflerle yazılmışlardır ve yerine göre yıldönümleri münasebetiyle yeniden gündeme getirilirler. Biz de bu gibi olayların yıldönümlerinin ihya edilmesinin gerektiğini düşünüyoruz. Olumlu yönlerinden istifade edilmesi, olumsuz taraflarından ise ders çıkarılması için bu olaylar hatırlanmalıdır. Bu tür önemli olayların unutulmaması ve tarihe gömülmemesi için de yıldönümlerinde anılması faydalıdır.
İngiltere’den harekete geçen, Avrupa’daki isimlendirmeyle Viva Palestina yani Yaşasın Filistin, Türkiye’deki isimlendirmeyle de Filistin’e Özgürlük Konvoyu’nun Gazze’ye giriş tarihi olarak işgal devletinin bu bölgeye yönelik geniş çaplı saldırısının başlangıcının birinci yıldönümü olan 27 Aralık 2009’un planlanması bu açıdan son derece anlamlıdır. Bu vahşi saldırı Siyonist işgalin gerçek yüzünü ve kimliğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Dolayısıyla o saldırının yıldönümünde Siyonist vahşetin yeniden insanlığa tanıtılması gerekir.
Ama Aralık ayında, ondan önce Filistin tarihine geçmiş birçok önemli olay var ve bunların da gündeme getirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. O olaylar bize Filistin’in sadece tarihini değil bugününü de tanıtıyor. Biz de 8 Aralık 1987’de patlak veren birinci intifadanın yıldönümünden başlayarak bu önemli olayları gündeme getirmek ve tarihin şahitliğinde Filistin’in bugün yaşadığı gerçeği konuşmak istiyoruz.
VAKİT