Medyanın hemen her gün her vesileyle övgüler dizdiği yetmezmiş gibi, son dönemde iktidarın da büyük itibar göstermeye başladığı İlber Ortaylı’nın Danıştay kararına dair sözleri çok ilgi gördü. A. İhsan Karahasanoğlu Ortaylı’nın Danıştay’ın ant kararını alkışlarken, ant’a karşı çıkanlar hakkında sarfettiği küstahlık sözünün aslında en çok kendisine yakıştığını ortaya koymuş!
A. İhsan Karahasanoğlu’nun Yeni Akit’teki köşesinde yayımlanan yazısı (22 Ekim 2018) şöyle:
Baro Seçiminde; İbnelerin Savunucusu mu Dersiniz, Örtü Yasakçısı mı!..
“… Meydanı boş bulanlar, işkembeden sallıyorlar..
Son örneğimiz, öğrenci andı konusunda konuşan, Prof. İlber Ortaylı..
Ne diyor İlber Ortaylı:
“Ben bu kararı okudum. Danıştay’ımızın 8. Dairesi’nin kararı dört dörtlük tebrik ederim. Hukuk bakımından da, Türkçe ve ifade bakımından da tebrik ederim. Hiç laf etmesinler.”
Kararı okumuş..
Dört dörtlükmüş..
Hiç sormamış kendisine..
“Ben bu karara ‘Dört dörtlük’ diyecek isem.. Kararın altında, dairenin başkanının, çoğunluktaki dört üyenin tam zıttı görüşünü izah etmem gerekir.. O da yüksek hakim.. Diğerleri de.. ‘Dört dörtlük’ demeyeyim bari, karara.. Bir ihtilaf var ki, dört üye bir yönde, bir üye ise farklı yönde oy kullanmış.. Kararı destekleyecek başka bir ifade ne olabilir?”
Sormamış..
Bodoslamadan gitmiş..
Aslında kararı okumadığını ispatlamış..
Baro başkan adayları, ibnelerin hakları için uğraşırsa, tarih profesörleri hukuki konularda ne yapsın?
Böyle saçmalarlar işte..
Devam ediyor saçmalamaya, İlber Ortaylı:
“Milli Eğitim Bakanlığı’nın bürokratları ‘Temyiz yolu açıktır’ diyorlar, ona ‘Temyiz yolu’ denmez ona ‘Tashih-i karar’ denir, bunu o memurlar nasıl söylüyor şaşıyorum. Milli Eğitim Bakanlığı’nı ilgilendirecek bu konu değil artık, oradan çıkmış bir şeyi düzeltti mahkeme, artık onlar susacak, Danıştay’ımızın kararına itaat edecek.”
Adam profesör olmuş..
Emekliliği gelmiş..
Şimdi orda burda konferanslar verirken, hep el üstünde tutuluyor..
Ama, 10 sayfalık bir Danıştay kararını okumadan..
“Kararı okudum ben” diye, sormadan cevap veriyor..
Ardından da.. Hiç bilmediği kavramlarla, hukuk uzmanı eksiliyor..
Temyiz ayrı imiş, tashihi karar ayrı imiş..
Evet.. Ayrı..
Ayrı ama.. Tam da, Milli Eğitim bürokratlarının söylediği şekilde, o karar temyize tabi..
Eğer okusaydın kararı.. Kararda “Temyizi tabi olmak üzere” diye yazıldığını da görürdün..
Ama okumadan allame olanlar..
Daha doğrusu, kendi uzmanlık alanından çıkıp, siyasi konulara atlayanlar..
Hukukçuluk yerine ibnelerin hak arayıcılığına soyunanların olduğu ülkede, hukukçuluk yapmaya kalkanlar..
Bilen adamlara saldırırken bile, böyle pervasız olabiliyorlar..
Hiç düşünmüyor, “Bürokrat bir şey diyorsa, büyük ihtimalle bir bildiği vardır. En azından, konunun uzmanı olan birisine danışayım da.. Cahil yerine düşmüş olmayayım..” demiyor..
Çünkü, konunu uzmanı olan kimseyi göremiyor..
Bakıyor baro başkan adaylarına..
“Avukatlık yaptığı için arkadaşlarımız cezaevine girdi” diyor..
Bu adamların hukukçu geçindiği ülkede, kime ne sorsun, adamcağız..
“Ben bilirim” diyor.
“Ben hem tarihçiyim, hem hukukçuyum, hem.. Hem.. Hem..” diyor..
Başlıyor nutuk atmaya..
“Andın kaldırılması bence bir küstahlıktı, son derece büyük bir küstahlıktı, gerekçesi o zaman daha daha küstahlıktı. Onu bir ırkçılık, Hitler, Stalin taklidi demeleri de küstahlık, onu söyleyen insanların ne Hitler’den ne Stalin’den hiç bir haberleri yok ve bunu sorup öğrenebilirler, okutup öğrenebilirler, hiç öyle bir zahmeti yok. Ağzına geleni konuşuyorlar. Bunlar kasabalılar, fakat bu kasabalılara aklı da Amerikan kasabalarında okuyanlar veriyor. Yani Avrupa kültürünü almayan doğrudan doğruya Amerikan siyaset bilimi kültürüne bulaşan, ezbere bir takım şeyleri kafalarına yerleştirip aslında daha da beter kendine göre yorumlayanlar yerleştiriyor.”
Muhterem biliyormuş, Hitler’i, Stalin’i..
Andı kaldıranları Amerikan kasabacıları diye tanımlıyor ama..
“And’ın Hitler ile, Stalin ile ilgisi yok” diyor ama..
And’ı kaldıranları, Avrupa kültürünü bilmemekle suçluyor ama..
Hitler’in Avrupa kültüründe yeşerdiğini düşünemiyor..
“Ona temyiz demezler” diyor..
Kararın altındaki, “temyizi kabul” ifadesini okumadan konuşup, cahilliğini, daha önemlisi cehaletteki cüretini ispatlıyor..