Tek partinin asimilasyon politikaları ve Kürtler

Aydın Ünal yaklaşan seçimlerde Kürtlerin tarihi refleksleri muhakkak hatırlayacağını ancak HDP'nin konumunun Kürt seçmeni etkileyebileceğini ifade ediyor.

Aydın Ünal / Yeni Şafak

Seçim ve Kürtler (1)

Millet İttifakı içinde dindar seçmeni temsil eden partilerin Türkiye geneli oy oranları yüzde 2’ye dahi tekabül etmiyor. Bu partilerin tabanları seçim gününde CHP’ye ya da CHP Genel Başkanı’na mührü basabilecekler mi? İhmal edilebilir önemdeki bu meseleyi konuşurken asıl mesele, Kürtlerin CHP’ye ve Genel Başkanı’na oy verip vermeyecekleri konusu ıskalanıyor.

HDP Türkiye’deki Kürtleri temsil etmiyor olmakla birlikte oylarının çoğunu Kürtlerden alıyor. HDP Cumhurbaşkanı adayı çıkarmadı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceğini beyan etti. İyi de, HDP’ye oy veren ya da vermeyen Kürtler seçimde mührü oraya basabilecekler mi?

HDP ve öncülü olan partiler ile CHP arasında 1970’lerden bu yana iyi ilişkiler var. HDP’nin ilk versiyonu olan Halkın Emek Partisi (HEP) CHP içinden çıkmıştı. Örneğin Ahmet Türk, 1977’de CHP’den, 1987’de SHP’den milletvekili seçilmişti. 1991 seçimlerine HEP adayları SHP listelerinden katılmış, Meclis’e girmiş ve o meşhur Kürtçe yemin krizi yaşanmıştı. 1990’ların sonuna kadar da CHP-HADEP temasları yoğun şekilde devam etti. 2000’li yıllar boyunca, bugün de olduğu gibi, CHP’nin HDP ile birçok konuda mutabık kaldığını, TBMM’de iki partinin ortak hareket ettiklerini biliyoruz.

CHP ile HDP ve öncülleri arasındaki bu yakın ilişkiyi tanımlamak zor değil. HDP’nin neş’et ettiği PKK, “silahlı sol şiddeti” hayata geçirip uzun süre uygulayabilen bir terör örgütü. CHP içinde de bu şiddeti olumlayan bir sol damar var. Sadece, iki parti içindeki Mahir Çayan güzellemelerine bakarak bile bu ortaklığı görmek mümkün.

Ancak CHP içinde radikal ulusalcı bir damar da var ve bu damar soldan daha etkin. Türkiye’deki Kürtler, CHP-HDP arasındaki sol dayanışmayla hiç ilgilenmiyorlar; CHP’nin ulusalcı damarının Kürtlere yaşattıklarını ise hiç unutmuyorlar.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında ortaya çıkan Kürt isyanları çok kanlı bastırılmış, bu isyanlar gerekçe gösterilerek Kürtlerin tamamını etkileyecek sistemli bir zulüm uygulanmıştı. Zorunlu iskân programlarıyla ülke içinde yoğun bir Kürt tehciri yaşanmış, Kürtlerin böylece asimile edilebileceği düşünülmüştü.

İsmet İnönü’nün açıklamalarında ve CHP’nin hazırlattığı onlarca Kürt raporunda Kürtlere yönelik ret, inkâr ve asimilasyon görüşleri ağır basıyordu ve bunlar bir politikaya dönüşerek sahada hayata geçiriliyordu.

CHP’nin iktidar olmadığı dönemlerde fikirlerinin iktidarda olduğunu sanırım en çok Kürtler hissettiler. On yıllar boyunca ordunun, istihbaratın, yargının, medyanın Kürtlere bakışı ve davranışı CHP’nin temellerini attığı düşüncenin, yani statükonun tezahürüydü.

Kürtlerin, ülkenin diğer kesimlerine kıyasla daha dindar ve muhafazakâr olduklarını biliyoruz. Cumhuriyet’in yanlış modernleşme projeleri ülkenin tamamındaki dindarlar kadar Kürtler üzerinde de ağır bir zulme dönüştü. Kürtler, etnik kökenleri nedeniyle olduğu kadar dindarlıkları nedeniyle de ağır bedel ödediler.

Seçim günü pusulayı önlerine aldıklarında Kürtler kuşkusuz bu acı hatıralar ile baş başa kalacak; Şeyh Sait ve Dersim isyanları bastırılırken suçlu ile masumun nasıl aynı kefeye konulduğunu, 33 Kurşun olayını, Said Nursi’ye yapılan zulümleri, geleneksel Kürt medreselerinin kapatılmasını, yok sayılmalarını, daha son yıllara kadar dillerini serbestçe konuşamadıklarını, türkülerini özgürce söyleyemediklerini anımsayacaklardır.

HDP, kendisine oy veren Kürtlerin bir kısmını mobilize edebilir ve CHP’ye yönlendirebilir ancak HDP’ye oy versin ya da vermesin Kürtlerin ezici çoğunluğunun eli, mührü CHP Genel Başkanı’na basmaya gitmeyecektir.

Peki, Kürtler Cumhur İttifakı’na oy verecekler mi? Bunu da sonraki yazıda sorgulayalım.

Yorum Analiz Haberleri

Meğer ne büyük sapmaymış!
Kemalizmin şapka zulmünden dolayı bombalanan şehir: Rize
Allah'ın rahmeti olan aklımızı gerektiği gibi kullanalım
Magazinleşen Yenidoğan Çetesi ve unutulan bebekler
Yapay zeka çağında kontrol kimde olacak?