Tek parti dönemi ve camiler [2]

Hilmi Yavuz

Cumhuriyet Halk Partisi'nin 27 yıllık tek parti iktidarı süresince, dinî mekânların 'işgali' konusundaki tavrı, A.Kıvanç Esen'in 'Tarih ve Toplum' dergisinde [13, Güz 2011] yayımlanan 'Tek Parti Dönemi Cami Kapatma/Satma Uygulamaları' başlıklı makalesinde belirttiği gibi, camileri hem 'insanların belirli aralıklarla temel olarak dinî ritüellerini gerçekleştirmek için bir araya geldikleri toplanma mekânları', hem de 'belirli bir dönemi simgeleyen mimarî mekânları' olarak ele almak olmuştur.

Esen, ayrıca, geçen haftaki yazımda da belirttiğim gibi, tek parti iktidarının, camileri, 'her türlü toplanma mekânı' olarak 'muhalefetin yeşerebileceği olası odaklar' biçiminde politik mekânlar bağlamında da gördüğünü bildirmiştir ki, bu tek parti iktidarının camilere karşı onlara, dinî, tarihî ve siyasî mekânlar olarak, ikili değil, üçlü bir tavır alışla baktığını göstermektedir.

Dikkate değer olan, Gazi M.Kemal imzasıyla 23.3.1931 tarihinde Başvekâlete gönderilen yazıda, Reisicumhur'un 'son tetkik seyahatinde', Konya'da 'asırlarca devam etmiş ihmaller sebebiyle, büyük bir harabî içinde bulunmalarına rağmen, sekiz asır evvelki Türk medeniyetinin hakikî mimarî şaheserleri sayılacak kıymette bazı mebani'ye [yapılara]' atıfta bulunmuş olmasıdır. Reisicumhur, 'bilhassa' Karatay Medresesi, Alaeddin Camii, Sahipata Medrese cami ve türbesi, Sırçalı Mescit ve İnce Minareli Cami'i zikretmekte ve 'evvela asker işgalinde bulunanların tahliyesinin ve kâffesinin [tümünün] mütehassıs zevât nezaretinde [uzman kişiler gözetiminde] tâmirinin temin buyurulmasını rica e[tmektedir]'.

Dikkate değer, evet, iki sebepten dolayı: İlki, Gazi M.Kemal Paşa'nın Selçuklular dönemine ait olan yapılardan; ikincisi ise bu yapılardan bazılarının 'asker işgalinde' bulunduğundan söz ediyor olmasıdır. A.Kıvanç Esen, Reisicumhur'un bu emrine rağmen [evet, rağmen!] silahlı kuvvetlerin, Alaeddin Camii'ni tahliye etmemekteki 'inadı[nın] kırılama[dığını]' bildiriyor ve sözü şöyle bağlıyor: 'Sonuç olarak Mustafa Kemal'in ordu işgalinden kurtarılarak restore edilmesini rica etmesinden yaklaşık bir sene sonra Alaeddin Camii tahliye dahi ettirilememiştir.' Konya'daki İkinci Ordu Müfettişliği, Milli Müdafaa Vekaleti'ne [Millî Savunma Bakanlığı'na] bir yazı göndererek, camilerin depo olarak kullanılan bazı bölümlerinin 'âsâr-ı atîkadan [eski eserlerden] olmadığı[nı] ve cami olarak da kullanılmadığı[nı]' öne sürmüştür ki, bu da A.Kıvanç Esen'in ifâdesiyle, 'bir caminin hangi kısmının eski eser, hangi kısmının eski eser olmadığına dair kararı, İkinci Ordu Müfettişliği'nin vermiş olduğunu göstermektedir.

Tek Parti rejiminin camiler konusunda aldığı tavır, Reisicumhur Gazi M.Kemal'in yukarıda sözünü ettiğimiz emrinde dilegetirildiği üzere, onarılması gereken eski eserlere, 'sekiz asır evvelki Türk medeniyetinin hakikî mimarî şaheserleri' şeklinde atıfta bulunuyor olmasından çıkarsanabilir. A.Kıvanç Esen, bu tavrı şöyle özetliyor: 'Çalışmamız sırasında özellikle vurgulanması gereken konu, bu korumacı zihniyetin, camilerin "kutsallığından" değil, "Türklüğü"nden kaynaklanmış olmasıdır.' Hiç şüphesiz, bu tavır, anlaşılabilir bir tavırdır;- zira, 1931 yılı Türk Tarih Tezi'nin yoğun bir biçimde hazırlığının yapıldığı yıldır. Nitekim, bir yıl sonra, 1932 yılında, Birinci Türk Tarih Kongresi toplanacak; 'Maarif Vekili Esat Beyefendi'nin Açma Nutku'nda bildirdiği üzere, 'Türkler[in] Ortaasiyadan yayıldıktan sonra gittikleri yerlerde ilk medeniyeti neşretmiş [yaymış] ve böylece Asiyada Çin, Hint ve Mukaddes yurt edindikleri Anadolu'da Eti; Mezopotamya'da Sumer, Elam ve nihayet Mısır, Akdeniz ve Roma medeniyetlerinin esaslarını kurmuş' oldukları[!] açıklanacak ve Esat Beyefendi'nin ifadesiyle, 'bugün yüksek medeniyetlerini takdir ve takip ettiğimiz Avrupa'yı o zamanlar mağara hayatından kurtarmış' olduğumuz[!] duyurulacaktır!

Yorumu size bırakıyorum...

ZAMAN