Sosyolog Farhad Khosrokhavar, Fransa’da laiklik adına yapılan aşırılıkların karşı tepkileri nasıl ortaya çıkarttığını inceliyor. Terör tanımı noktasında eleştirel yaklaşılması gereken makale, Fransa’nın yapmaya çalıştığı şeyin mahiyetini anlamak açısından önemli veriler sunduğu için iktibas ediyoruz.
Tehlikeli laiklik dini
Son dönemde ardı ardına yaşanan cihat yanlısı saldırılar Fransa’yı bir kez daha sarstı.
İslam peygamberinin resmedildiği karikatürleri derste gösterdiği için Paris yakınlarında kafası kesilerek öldürülen öğretmenden yalnızca iki hafta sonra Nice şehrindeki bir kiliseyi hedef alan saldırıda üç kişi öldü. Peki Fransa’nın tekrar tekrar kendini şiddet yanlısı aşırıcıların hedefinde bulmasının sebebi nedir? Almanya, İngiltere, İtalya ve hatta bu tür karikatürlerin ilk yayımlandığı ülke olan Danimarka dahi görece olarak Fransa’dan daha az şiddet olayına sahne oldu.
Bunun nedeni gayet basittir: Fransa’nın benimsediği aşırıcı laiklik ve bu akımın “küfrü” kucaklaması, zaten sürekli dışlanan bir topluluk içinde radikal düşüncelerin yayılmasını sağlamıştır. Geçtiğimiz günlerde şahit olunan son şiddet olayları, İslam Peygamberi ile alakalı küfür içerikli karikatürleri ilk defa yayınlamasının ardından 2015 yılında ofislerinin basılarak çalışanlarının öldürüldüğü Charlie Hebdo dergisinin aynı karikatürleri, saldırıyla alakalı bir mahkemenin başlangıç yıldönümünü hatırlatmak amacıyla tekrar yayınlamasının ardından geldi.
Radikal laiklik ile dini radikallik ikilisi o malum günden beridir son derece ölümcül bir dansa devam etmektedir.
Dini küfrün reklamının yapılması
Aslına bakıldığında Fransız laikliğinin temelinde, din kaynaklı bir tahammülsüzlük ortamının zuhur etmesinin engellenmesi amacıyla devletin dini hususlarda tarafsız olması ve kamuya açık yerlerde dinlerin birbirine saygı göstermesi çağrısı yapması yatar. Fakat laiklik, içinde yaşadığımız modern çağda son derece aşırıcı bir hal almıştır. 1970’li yıllara kadar varlığını sürdürmeyi başaran ılımlı laiklik yerine bu dönemden sonra seküler bir din gelmiştir.
Bu, kendi din adamları (devlet bakanları), papası (cumhurbaşkanı), takipçileri (entelektüeller) ve kafirleri (İslam’a yönelik eziyet edici tavrı azıcık de olsa eleştirenler reddedilerek “islami solcu” olarak damgalanmaktadır) olan bir inanç sistemidir.
Bu yeni laikliğin kendine has özelliklerinden bir tanesi de dini küfrün reklamını yapması, biraz daha özele inilirse, İslam peygamberinin karikatürleri vakasında olduğu gibi dini küfrü ifade etme hususunda aşırıya gitmesidir.
Laiklik dininin bu özelliğine, derste karikatürleri gösterdiği için öldürülen öğretmen vakasının hemen ardından çok sayıda Fransız entelektüelinin farklı platformlarda açık bir şekilde küfrü övdüğü ve devletin ifade özgürlüğünü kayıtsız şartsız savunmasının arkasında durduğu günlerde hep birlikte şahit olduk.
"Bu insanlar laflarını söylemeden önce bir kez daha düşünmeliydi"
Batı Avrupa’da küfür işleme hukuki bir hak olarak devlet güvencesi altındadır. Fakat, küfür işleme hakkını korumak ile Fransa’da yapıldığı gibi ballandıra ballandıra küfrü yüceltmek tamamen farklı şeylerdir.
Küfür, tanım olarak ifade özgürlüğünün “bir görüş ispatlama gayesi taşımayan ve alaycı” bir formudur. Anne babası veya dedeleri Kuzey Afrika’daki Fransız kolonilerinden ülkeye gelmiş olan Müslümanların toplam nüfusun %6-8’ini oluşturduğu bir yerde bu form kullanılsa bile bu aşırıya kaçmadan yapılmalıdır.
Küfrün savunucuları bunu ifade özgürlüğü çerçevesinde yaptıklarını söyler ancak küfür aslında Fransa’yı, ülkeyi her seferinde biraz daha az özgür ve özerk hale getiren cihat yanlısı terörü aktifleştirip duran kısır bir şiddet döngüsü içine hapsetmektedir.
Küfür işleme hakkını uygulamak adına karikatürlerin karşı tarafı incitme amacıyla kullanılması aslında dönüp bu hakka zarar vermektedir zira bu tavır, çoğu, laik Fransızların İslam, yüz örtüsü, namaz veya İslami öğretilere niçin kafayı taktığını dahi anlamayan en ılımlı Müslümanları dahi küçük düşürmekte ve onları yaftalamaktadır.
Sonuç ise son derece zararlı bir döngüdür: provokasyon, karşı provokasyon ve bir toplumun dünya üzerinde cehenneme doğru yol alması. Fransız laikliğinin radikalleşmesi ile birlikte ülkedeki cihat yanlısı saldırıların sayısı da katlanmaktadır.
Fransız laikler, ifade özgürlüğü adına savaştıklarını iddia etmektedir. Onlar savaşadursun, bu arada masum insanlar ölmekte, dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar Fransız değerlerini reddetmekte, mallarını boykot etmekte ve Fransız Müslümanların da hakkı olan ifade özgürlükleri “İslami propagandanın engellenmesi” bahanesiyle kısıtlanmaktadır.
Fransa kökten laikçiliği yüzünden hem içerde hem de dışarda ağır bir bedel ödemektedir.
Kaynak: Farhad Khosrokhavar / Mepa News