MUSTAFA SİEL
Islahta Hikmet ve Tedricilik İle Türbelerin Yıkılması Meselesi
Islahta Hikmet ve Tedricilik
Islah çabalarında hikmetli davranmak ve tedriciliğe riayet çok önemli iki husustur. Nasıl ki bireyden topluma olumsuz yönde değişme (tağyir) genelde merhale merhale – tedricen gerçekleşiyorsa, olumlu yönde değişimde (ıslah) genelde merhale merhale – tedricen (evrim) gerçekleşebilmektedir.
Olumlu yönde de olsa, istisnai olarak gerçekleşen keskin değişimler (devrimler), hem kalıcı olmamakta, hem de genelde faydadan çok zarar vermektedirler. Oysa, hikmetli davranılarak gerçekleştirilen merhaleli – tedrici değişimler, hem çok az zararlar oluşturmakta, hem de kalıcı olmaktadırlar. Islahta hikmetli davranışa ve tedriciliğe dikkat edilmemesi, kaş yapayım derken göz çıkarmaya, yapayım derken yıkmaya sebep olabilmektedir.
Zaten peygamberimizin siyerini, nüzul sırasına göre Kur’anla eşzamanlı olarak okuduğumuzda, islamın hikmetli ve merhaleli ıslah metodunu çok net olarak görebiliriz.
Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus, tedrici - merhaleli ıslahın, imani konularda değil, ameli konularda olduğudur. Tevhid ve şirk gibi imanın temel meselelerinde, kişisel bazda daha ilk günden devrim niteliğinde bir değişim gerekmekte iken, imanın amele yansıtılması demek olan salih amel konusunda tedricilik söz konusudur. Lakin iman meselelerinde bile devrimsel değişim ancak kişisel bazda olabilmekte, toplumsal bazda yine tedricilik söz konusu olmaktadır.
Bu merhalelik, kişisel bazda daha hızlı adımlarla seyrederken, en yavaş bazda devletleşme ve devletlerarası ilişkilerde söz konusudur. Mesela, devrimci bir dönüşle iman eden bir Müslüman en kısa zamanda her türlü fuhuştan uzak durmakla mükellef tutulurken, fuhuşla ilgili kanunlar, Medine İslam Devletinin kurulmasından 5 sene sonra indirilmiştir.
İçki fuhşa göre daha az zararlı olduğundan, Mekki ayetlerde sadece mekruh olarak uzak durulmasına işaret edilmişken, Medine İslam Devletinin kurulmasından 4-5 sene sonra kişisel yasaklama gelmiş, hukuki yaptırımlar ise İslam Devletinin insiyatifine bırakılmıştır.
Faiz yenmesi ilk ayetlerden itibaren mekruh olarak gösterilip vazgeçilmesi tavsiye edilmiş iken, kesin olarak yasaklanması ise, ancak İslam Devletinin faizsiz bir düzeni ayakta tutabilecek duruma geldiği 10. yılında gerçekleşmiştir.
Eğer ıslahta tedricilik - merhalelilik konusunu es geçersek, kaş yapayım derken göz çıkarmamız neredeyse kaçınılmaz olacaktır. Zaten Kur’anın tedrici olarak 23 senede inmesi ve ıslahtaki bu tedriciliği gözetmesi kesinlikle hikmetsiz değildir. Yüce Allah dileseydi Kur’anı ve tüm hükümleri bir anda indirir ve insanları bunlarla mükellef kılabilirdi.
Bunun böyle yapılmamış olması, bizlerinde kendi zamanlarımızda ve ortamlarımızda bu merhaleliliği – tedriciliği gözetmemiz gerektiğini ortaya koymaktadır.
Dikkat edilmesi gereken bir hususta, kişisel, ailevi, toplumsal ve devletler bazında, farklı merhalelerde olunabileceğidir. Yani kişiler, aileler, toplumlar ve devletler ıslahın farklı merhalelerinde olabilirler.
Bu nedenle, bu bazlarda yapılacak ıslah çalışmalarında, öncelikle ıslah seviyelerinin doğru tespit edilmesi, zaman, zemin ve imkanlara göre doğru ıslah projelerinin yapılması gerekmektedir.
Türbelerin Yıkılması Meselesi
Güncel bir mesele olan, türbelerin şirk unsurları haline geldiği kanaatiyle yıkılmaları veya tahrip edilmeleri meselesini, bu esaslar dahilinde tahlil etmeye çalışalım. Malum olduğu üzere tevhid ve ahiret konusu, nebevi mesajın ana temasıdır. Bu konularda ilk günden itibaren açık ve kesin bir mesaj, tavizsiz bir duruş söz konusudur. Lakin, bu duruşun hikmetli ve kişisel bir duruş olduğunu da görüyoruz.