Tecrübe konuşuyor...

Nihal Atsız'ı nasıl bilirdiniz? Bencileyin 'Bozkurtlar Diriliyor' ve 'Bozkurtların Ölümü' romanlarını okumuş olabilirsiniz iyice gençliğinizde, çok meraklıysanız elinize 'Dalkavuklar Gecesi' adlı Cumhuriyet'in kurucu kadrosunu hicveden piyesi de geçmiştir de kahramanların gerçek hayatta kime tekabül ettiğini aramışsınızdır.

Kimine göre 'Türkçü', kimine göre ise 'kafatasçı'dır Atsız. Her şey aklıma gelirdi de, Atsız'ın 27 Mayıs ihtilalinden sonra bir başka kılığa bürüneceği gelmezdi. Sami Küçük'ün anılarından bunu da öğrenmiş oldum. Okuyalım: “Nihal Atsız'ın bana bir mektubu var. Diyor ki mektubunda: 'İdarede, özellikle İçişleri Bakanlığında fikirlerimize aykırı memurlar çalışıyor. Bunları ne zaman def edeceksiniz?' Ben de cevap yazdım: 'Bunları bana bildir ki icabına bakayım.' Cevap gelmedi. Öğrendi ki benim Turancı olmadığımı, cevap gelmedi.” (s. 223)

İlginç buldum bu bilgiyi.

Daha ilginç bulduğum ise, yaptığından ileri yaşında olmasına rağmen bugün bile gurur duyan eski ihtilalci Sami Küçük'ün ihtilallerin nasıl önlenebileceğine dair düşünceleri... Haşim Akman kitap için yaptığı ayrıntılı konuşmanın sonuna doğru darbelerle ilgili görüşlerini soruyor. Mesela 12 Eylül 1980 ile ilgili. Sorusu şu: “12 Eylül kaçınılmaz mıydı?” Güzel bir soru.

Kısa görüş cevabın ilk cümlesinde: “12 Eylül politikacılar tarafından durdurulabilirdi.” Küçük, “Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit işbirliği yapsalardı, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e de durumu anlatarak Kenan Evren'i emekli edebilir, ordunun üst kademesini değiştirebilirlerdi” görüşünde. Kenan Evren de bundan korkuyormuş, anlattığına göre... Korutürk'ün denizciliğine güvence olarak bakıyormuş, “Denizciler atak olmaz” inancıyla... Fakat Demirel ile Ecevit işbirliği yapacağına birbirinin gözünü oydukları, Korutürk de zamanı gelince görevi bıraktığı için...

Korutürk'ün yerine vekâlet eden İhsan Sabri Çağlayangil'e “Geldiğinde Kenan Evren'i sorgula, müdahale edecekler mi?” diye görev vermiş Demirel. Evren Paşa bu, sudan sözlerle geçiştirmiş soruyu. Sami Küçük, “Madem şüphelendin, yok edeceksin” diyor.

Aklına bu noktada daha eski bir öykü gelmiş 27 Mayısçının: Cemal Tural... 1960'ların sonunda Genelkurmay Başkanı idi Cemal Tural. Elinde kırbacıyla teftiş yapardı. Görev süresinin bitmesine yakın teftiş alanını askerî tesislerden sivillere genişlettiği biliniyor: “Merkez Bankası'na teftişe gidiyor, başka yerlere gidiyor. Meclis'te tedirginlik yarattı bu.”

Sonra? “Cemal Tural'ın emeklilik kararını bir sarı zarf içerisinde verdiler. Ankara'dan ayrılırken bir emir subayı vardı yolcu edenler arasında. Ne Kara Kuvvetleri komutanı vardı, ne Deniz, ne Hava. Kimse peşine takılmadı.” Bu tespitte bulunan Sami Küçük'ün son sözleri de önemli: “Demek istiyorum ki, Süleyman Demirel'le Ecevit işbirliği yapıp Kenan Evren'i emekli etseydi, hatta onun en yakını olanı Genelkurmay başkanı yapsalardı, diğerleri de kabul eder ve Kenan Evren'e en kötü muameleyi yapardı. Olup bitenlerden herkes kendisinin kazançlı çıkacağını umuyordu; hepsi gitti ve kaybeden demokrasi oldu.” (s. 234)

Ne diyebilirim: Tecrübe konuşuyor...

Faruk Gürler'i nasıl tanırsınız? 12 Mart'ta Meclis'e muhtıra veren komuta kademesinden; Kara Kuvvetleri Komutanı. Boşa çıkan 9 Mart (1971) sol darbesi başarılı olsaydı 'Selim Bey' kodadlı Gürler cumhurbaşkanı, 'Yavuz Bey' kodadlı Muhsin Batur da başbakan olacaklardı. Son anda bir el müdahale etti, darbenin yönü değişti. Faruk Gürler önce Genelkurmay Başkanı oldu, sonra da cumhurbaşkanı seçilmek için çaba gösterdi.

'Sol fikirli' bilirdiniz değil mi? Öyleyse şu öyküyü dinleyin. “Deniz Gezmiş ve arkadaşları yakalanmış, idam kararı almışlar, idam edecekler. Karar Melis'e gelmiş. Biz karşıyız idama. (..) Faruk Gürler geldi yanımıza. Kara Kuvvetleri Komutanı o sırada. Yanımıza gelir gelmez, 'Yahu' dedi bana, 'Bu anarşistleri neden idam etmiyorsunuz?' (..) 'Ama' dedi 'Bir gece baskın yaparlar, devleti ele geçirirler.” (s. 228)

Anılarda başka öndegelen asker kişilerle ilgili bilgiler ve anekdotlar da yer alıyor. Okuyunca, Sami Küçük'ün tanıklık ettiği dönemlerde TSK mensuplarının bayağı 'muhafazakâr yapıda' olduklarını öğreniyorsunuz. “Sol düşünceyi durdurmak için ne yapalım?” sorusu yöneltilen Cevdet Sunay'ın görüşü şuymuş: “İmam Hatipleri çoğaltalım. Çünkü üniversitelerde okuyan, çalışan solcular 20 yıl sonra devletin kadrolarını ele geçirecekler ve Türkiye'yi komünist yapacaklar. Bunu durdurmak için imam hatiplere önem verelim, onların yerine bunu getirelim.” (s. 227)

Nereden nereye gelmişiz, görüyorsunuz.

Yeni Şafak gazetesi