Tebliği Esnaf Hassasiyeti ile Yapmak

MUHLİS KILIÇ

İslam’ı tebliğ sorumluluğu, her zaman ve mekânda yerine getirilmesi gereken bir sorumluluktur. Müslüman, bu sorumluluğunun bilinciyle hareket etmeli ve bu bilinci diri tutmanın yollarını aramalıdır. Bu bilinci diri tutmanın yollarından biri, bu konuyu sürekli gündemde tutmaya çalışmaktır. Ancak bu durum, böyle bahsedildiği gibi kolay değildir. Dünya sevgisinin yüreklerimize işlediği şu devirde davet sorumluluğumuzu hatırlamak ve daveti hayatımızın merkezine almaya çalışmak sanıldığı gibi kolay olmayacaktır. İhalelerin, belirli bazı kadroları ele geçirmeye çalışmanın, reel siyasetin(!), devletin nimetlerinden faydalanmaya çalışmanın, bazı maslahatların, partileşmenin yani aslında dünyanın ve dünyalıkların konuşulduğu ortamlarımızda; sırayı, İslami davete, davetin nasıl yapılacağına, davet faaliyetlerinde hangi araçların kullanılabileceğine getiremiyoruz.

Gündemin çok hızlı değiştiği bir ülkede yaşıyoruz. İnsanlar, gündemi takip etmeye çalışırken gündemi belirleme çabası içerisinde olanların hızına, çoğu zaman yetişemiyor. Gündemi takip edelim derken medya ağababalarının belirlediği gündemlerde boğulmaya karşı, uyanık olmak durumundayız. Suni bir şekilde oluşturulmaya çalışılan gündemi takip etmeye çalışmak, çoğu zaman yarardan çok zarara sebep olabiliyor. Bu durum sorunun bir tarafını oluştururken, dünyanın nasıllığından bihaber Müslümanların varlığı, sorunun diğer tarafını oluşturuyor. Her konuda olduğu gibi bu konuda da dengeyi tutturmaya çalışmakta fayda var.

İslami daveti gündemimizde tutma adına, etrafımızda gördüğümüz bazı durumları faydalı olmasını dileyerek paylaşmayı ibadet bilen bir anlayışa sahip olduğumuzu belirtmek gerekir. Yazdıklarımız arasında isabet ettiremediklerimizin olduğunu biliyor ve bu durumlar için Rabbimizden af diliyoruz.

Bu yazıda esnafların bazı hassasiyetleri üzerinden, İslami davet çalışmalarında nelere dikkat etmemiz gerektiği konusuna değinmeye çalışacağım.

Bir arkadaş anlatıyor:

‘’Yeni bir dükkân açacağım fikri bende oluşmaya başlayınca, kendimde birçok ‘değişim’in gerçekleştiğini gördüm. Farkında olmadan ‘daha fazla insana selam verme’ye başlamıştım. Sanırım bu yaptığımı, ‘herkesi potansiyel bir müşteri’ olarak gördüğümden yapıyordum. Ne de olsa onlarla kuracağım’ iletişim’in bana ilerde faydası olabilirdi.

Yeni bir işe başlamanın, herhangi bir ‘plan’ belirlemeden yapılamayacağını öğrendim ilkin. Sonra komşu esnafları ‘tanıma’yla devam ettim işe.

Yapacağım ‘işi en iyi şekilde yapmaya çalışmak’ benim için önemliydi. Bunun için en son gelişmeleri takip etmeye çalışıyor ve kendi alanımda ‘donanımlı biri olmak’ için çabalıyordum.

Gülmeyen yüzüm, birden ‘gülme’ye başlamıştı.

İnsanları memnun etmeye çalışmaktandı sanırım. Onların eksiklikleri gözüme batmıyordu. İnsanlara karşı daha ‘müsamahakâr’ olmaya başlamıştım. Bu durum, onları benim daimi müşterilerim yapıyordu.

Yaptığım iş gereği, müşterilerim daha iyi anlasınlar diye onlara her aşamayı ‘sabır’la anlatıyordum.

Sonrasında yolunda gitmeyen durumları ‘muhasebe edip’ bu durumlar üzerine kafa yorduktan sonra eksikliklerimi gidermeye çalıştım.’’

Şimdi bu örnek üzerinden bazı çıkarımlarda bulunmaya çalışalım.

1-İslam davetçisi, insanları davet ettiği gerçekleri her şeyden önce kendisi yaşamalıdır. Bunun için üzerindeki kirlerden arınıp, halis bir niyetle Allah’a yönelmelidir.

2-İslam davetçisi, etrafında bulunan insanlarla iletişim kurmanın çabası içerisinde olmalıdır. Bir esnaf için etrafındaki insanlar nasıl ki birer potansiyel müşteri ise; bu insanların kendisi için birer potansiyel muhatap olduğunun bilinciyle hareket etmelidir.

Yaşadığı toplum içerisinde selamı yaymaya çalışmasının, o toplumdaki bireylerle daha iyi bir iletişim kurmasına vesile olacağını bilmeli ve aralarındaki bağların gelişmesi için bu konuya dikkat etmelidir.

3-Bir ağabey çok güzel bir söz söylemişti. ‘’Eğer çalışmalarınızı bir plan ve program dahilinde yapmıyorsanız, başarılı olsanız dahi bu başarınız, tesadüfen meydana gelmiş bir başarı olur.’’ Bir esnaf nasıl ki bir işe girişmeden önce oturup her şeyin planını yapıyorsa, İslam davetçileri de yaptıklarını bir plan ve program dahilinde yapmalıdırlar.

4-İçerisinde bulunduğu toplumun dinamiklerini bilmek, etrafındaki insanları tanımak davetçinin işini kolaylaştıracaktır. Davetçi bu konuya dikkat etmelidir.

5-Bir esnaf işini iyi yapmadığında, insanların kendisini değil de başka esnafları tercih edeceğini bilir ve bu yüzden işini en güzel şekilde yapmanın çabası içersinde olur.

Bunun için sürekli kendini yeniler, gelişmeleri takip eder ve kendi alanında donanımlı biri olmaya çalışır. İslam davetçisi de bu anlamda, okuyanlardan, araştırıp ilim öğrenme konusunda kendini yetiştirmeye çalışanlardan olmaya özen göstermelidir.

6-Güler yüzlü olmak bir davetçinin olmazsa olmazıdır. Yüzü turşu satan adamın satmaya çalıştığı balı satması çok zordur. Somurtkan bir İslam davetçisinin de insanlara İslam’ın güzelliklerini anlatmaya çalışması, insanlar üzerinde çok tesirli olmayacaktır.

7-Müsamahakâr olmak insanlarla olan iletişimimizin kalitesini artırır. Bu bağlamda davet çalışmalarında bulunurken, özellikle kendi nefsimize karşı yapılan hataları, ya görmemezlikten gelerek ya da bu hataları affetmeyi bilerek hareket etmemiz faydamıza olacaktır.

8-Bazen öyle anlar olur ki, esnaf müşterisini adeta kovmak ister. Çünkü müşterisi artık onu canından bezdirmiştir. Ama yine de, ‘Ne yapalım? Bu duruma, ekmek parası için, çocuklarım için katlanacağım.’’ diyerek çoğu zaman yutar bazı şeyleri. Bazı durumlarda, bazı şeyleri yutabilmeli davetçi. Acele etmemeyi öğrenmeli. Sabır onun yol arkadaşı olmalı.

Davetçi bilmeli ki; bu yolun sonu cennettir. Ve cennete giden yol dikenlidir.

9-Ve son olarak önemli noktalardan birine de değinerek yazımızı nihayete erdirelim.

Muhasebe konusu.

Davetçi, kendini ölmeden önce öldürebilmeli, kendini muhasebe ederek eksiklerini giderebilmelidir.

Beraber iş yaptığı kardeşleriyle değerlendirmelerde bulunarak daha hayırlı olanı arzulamalıdır.

Rabbimizin bizlere hayırlar üretebilmeyi nasip etmesi duasıyla.