Bülent Gökgöz, tebliğ yapılırken uygulanması gereken usul ve üslubu yazdı:
Tebliğde Usul ve Üslup Nasıl Olmalı? Diyaloglarımızdaki Eksikliklerimiz Nelerdir?
Tebliğ yalnızca Müslim olmayanları İslam’a davet etmek değildir, Müminleri yeniden Kur’an ile uyarmak, yanlışlara işaret etmek, imanların tazelenmesini sağlamaktır.
Tebliğ, hem akidevi ve ameli tüm İslami doğruları insanlığa aktarmanın aracı hem de kitleler nezdinde Allah-u Teâlâ’nın razı olabileceği toplumsal bir değişimin gerçekleşmesi için namaz, oruç, hacc, zekât gibi tüm Müslümanların ibadi sorumluluğudur.
Dolayısıyla tebliğ, müminlerin hayat içinde temel bir kulluk vazifesidir. İmkânlar, gündemler değişse de tebliğ ve uyarı sorumluluğu değişmez.
Tebliğ çabamızın anlamlı ve etkili olabilmesi için öncelikle tebliğimize kimi neye çağırdığımıza ve hangi konuları gündeme taşıdığımıza dair ‘öncelik’ mesesine dikkat etmek durumundayız.
İslam mesajına kulak veren ve talep eden insanları; fıtratları bozulmamış diğer yandan insani erdemlere önem veren insanları öncelemek tebliğ çabasının ilk etapta somutlaştırması gereken hedeflerindendir. Nahl Suresi 82. Ayette zikrolunduğu üzere müstağnileşmiş, mütekebbirleşen insanlar tebliğin öncelikli hedef kitlesi değildir. Tersine müstağnileşen birey, kurum, devletlerin tutum ve politikaları, Müslümanların tebliğlerinde kamuoyunun gündemine taşımak zorunda oldukları konular olmalı.