Sözlerine modern sistemin insan üzerindeki etkilerine değinerek başlayan Kaya; içerisinde bulunduğumuz çağın, insanları adeta her birini bir merkez konuma oturtarak, fikirlerine, zevklerine tapar hale getirdiğini, bireyciliği ve egoist tutumu öne çıkardığını dille getirdi. Ayıp, günah, haram gibi ahlaki anlamda toplumu ıslah etme gücü olan kavramların alanının daraltıldığını, bunların karşısına istediğini düşünme ve yapma putunun dikildiğini ifade etti.
Mesleki bir bağlılık ve ticari bir kaygı söz konusu değil ise kimsenin bir diğerinden gelecek olan eleştiriye tahammülü olmadığını ifade eden Kaya ,insani ilişkilerin gün geçtikçe seküler, laik bir tarza büründüğüne dikkat çekti.
Müslümanlar olarak bizler ne ile meşgulüz peki?
Rıdvan Kaya,hayatı şekillendiren ve öncelikleri belirleyen vahyi, ittiba eden bir yaşam biçiminden ziyade bugün Müslümanların, vaktini büyük oranda dünyevi kaygı ve beklentiler ile tükettiğini, yapıp etmelerini piyasa şartlarına göre belirlediğini ifade etti. Kişinin inancına hizmet eden, Allah'a daha çok yaklaştıran muttaki duygular yerine büyüme iştahının ön plana çıktığını belirten konuşmacı, statü arayışının yükseliş çabasının kalplerimizi büyük ölçüde kirlettiğini dile getirdi.
Müslümanlar indinde, çağın kirlerinden ari kalabilmek adına geçmişi tekrarlamak, düşünceyi dondurmak algısının kurtuluş olarak görülmesinin sahih ölçülerden uzak olduğunu ifade eden Kaya; bu zihniyetin Müslümanlara sorunlar karşısında hakkaniyetli bir duruş kazandırmayacağını ve bir yerden sonra sorumluluklarını terk etmeye sevk edeceğini belirtti. Kaya, geleneksel tavrı reddederken tam tersi bir istikamette bilgi ve malumat sahibi olmayı meziyet görüp müstağni bir hale bürünmenin sadece kaos ve cedel ürettiğini, Müslümanlar arasında birliği ikame etmek yerine kutuplaştırdığını dile getirdi.
Allah ne ister?
"Akıllı olmak önemlidir, belirleyicidir ama akılcılık bir tuzaktır."
Akıl olmazsa din olmaz ancak akılcılığın, rasyonalizmin tek başına felaketin kendisi olduğunu belirten Kaya; vahyin de ifade ettiği gibi 'Allah'ın ismi zikredildiğinde, ayetleri anıldığında kalpleri titreyenler' yerine ayetlere karşı ürperti duymayan bir algılayış biçimine bürünüldüğünü ifade etti.
Müslümanların Kuran'ı doğru anlaması ve yaşaması için mutlaka sahih bir usule sahip olmaları gerektiğine dikkat çeken konuşmacı; hayatlarımızı inşa ederken Resul'e ittiba etmenin en güvenilir yol olduğunu dile getirdi.
"Emrolunduğun gibi dosdoğru ol" ayetinin gerektirdikleri bilindiği halde bu doğrultuda hareket etmeme hastalığının Müslümanlar arasında yaygınlaştığını ve Müslümanları adil şahitlik vazifesinden alıkoyduğunu belirten Kaya; son zamanlarda iktidarın bekasını tehdit eden bir durumla karşılaşıldığında problemleri görmezden gelme tavrının bunun en şedit örneklerinden biri olduğuna dikkat çekti.
Hz Aişe'den rivayet edilen "Kim insanların gücenmesini göze alarak Allah'ın rızasını gözetirse insanlardan gelen sıkıntılara karşı Allah ona yeter. Kim de Allah'ın gücenmesini göze alarak insanların rızasını gözetirse Allah onu insanların insafına bırakır." hadisi ile sözlerine devam eden Kaya, temel ölçüler noktasında tavizkar bir konuma düşülmemesi gerektiğini ve en temelde odaklanılması gereken hususun Allah'ın hilâfına iş tutmamak olduğunu belirtti.
Dildeki sapmanın basit bir vaka olmadığını ifade eden Kaya; batı menşeili bir takım kavramların dilimize eklemlendiğini, çoğu Kuran-i kavramın sadece teorik bir kalıba sokulduğunu ve Müslümanları edilgenliğe mahkum ederek Kuran'ı, Resul'ü anlamanın imkansız kılındığını ifade etti.
"Emri bil maruf, nehyi anil münker" şiarının Müslümanlar açısından en temel görev olduğunu ifade eden konuşmacı; bu bilincin hayatlarımıza mutlaka yansıtılması gerektiğini ve herhangi bir söz ve çabanın bu kaygıyı taşımaması halinde doğru bir hedefe varmasının imkanı olmadığını belirterek konuşmasını sonlandırdı.
Program Ünye,Görele,Eynesil,Beşikdüzü,Şalpazarı ve Trabzon’dan gelen misafirlerle gecenin ilerleyen vakitlerine kadar çay sohbeti şeklinde devam etti.