TCK 301’deki değişiklik, nihayet TBMM’ye getirildi.
Ama görünen o ki; aylardır konuşulan değişiklik teklifi, aceleye getirilmiş.
Nasıl olmuş bu, anlatayım..
TCK301’e aykırılıktan dolayı gelişigüzel dava açılamaması için, izin şartı getirilmiş. İzin makamı olarak da, Cumhurbaşkanı gösterilmiş. TCK 301’de izin makamı olarak Cumhurbaşkanı gösterildiğinden, paralellik olsun diye, TCK 305’teki izin makamı olan Adalet Bakanı da, aynı teklifte, Cumhurbaşkanı olarak değiştirilmiş..
Değişikliğin gerekçesinde bu husus şöyle izah ediliyor: “... bu suçtan dolayı kovuşturma yapılabilmesini Cumhurbaşkanı’nın iznine tabi tutmak ve izin konusunda 301'de yapılan değişikliğe paralellik sağlamak için 305'inci maddenin üçüncü fıkrasında değişiklik yapmak amacıyla iş bu kanun teklifi verilmiştir.”
Demek ki neymiş?
TCK301 değiştirilirken, dava açılabilinmesini Cumhurbaşkanı’nın iznine bağlı kılma kuralı, planda olmayan TCK305 için de öngörülmüş.
Kurallarda paralellik sağlansın diye..
Bir suçta cumhurbaşkanı izin verecek. Diğer suçta Adalet Bakanı.. Pek makul bir düzenleme şekli olmadığı açık. Kanundaki bütünlüğü bozduğu tartışmasız..
İyi de, bu teklifi hazırlayan milletvekilleri, Türk Ceza Kanunu’nda, Adalet Bakanı’na verilen başka “izin yetkisi” var mı yok mu, hiç bakmamışlar mı?
Öyle ya, 301. maddenin takibi için Cumhurbaşkanı’na yetki veriyoruz diye, TCK 305’deki Adalet Bakanı’nın izin yetkisini de,“Cumhurbaşkanı’nın izin yetkisi” şekline dönüştürüyorsanız, kanundaki başka maddelere de bakıp, onları da benzer şekilde düzeltmeniz gerekmez mi?
Mesela?
Mesela, TCK 299.. (Başka da yok zaten)
TCK 299 da, cumhurbaşkanına hakareti düzenliyor.. O da sonuçta düşünce suçu..
Ve Adalet Bakanı’nın izni ile dava açılabilineceği maddede belirtiliyor.
Şimdi 301’de değişiklikle, davanın açılması Cumhurbaşkanı’nın iznine bağlanmak istendiğine göre, hatta hiç planda olmayan TCK 305’teki izin yetkisi de Adalet Bakanı’ndan alınıp Cumhurbaşkanı’na verildiğine göre, aynı değişikliğin TCK299’da da yapılması gerekmez mi?
Bence gerekli.
Hatta zorunlu..
Ama görünen o ki; AK Parti milletvekilleri, kendilerine sunulan değişikliği, pek ayrıntılı incelemeden, TBMM’ye sunmuşlar.
Umarım, TBMM’deki görüşmeler sırasında, bu uyumsuzluk giderilir.
Verilecek bir ek önerge ile, TCK 299’daki Adalet Bakanı’nın izin şartı da, Cumhurbaşkanı’nın izin şartına dönüştürülür.
Aksi halde, kanunda bir uyumsuzluk ortaya çıkacaktır.
Bir maddede Adalet Bakanı izin verecek, iki maddede Cumhurbaşkanı..
Hatta, 301 için Cumhurbaşkanı’nın izin vermesi öngörülürken, kanunda bütünlük olması amacıyla 305’teki izin makamı da değiştirilecek, ama 299’daki izin makamı unutulacak!
Bu abes bir durumdur..
Madem ki düşünceyi açıklama yoluyla işlenen suçların takibi konusunda cumhurbaşkanı yetkili kılınmak isteniyor, bu konunun hakemi olarak cumhurbaşkanı görülüyor, o halde TCK 299’daki düzenleme için de aynı kural getirilmelidir.
Aksi düşünce, kanun içinde karışıklığa sebeb olacaktır.
Aslında TCK 299, bence TCK301’deki değişiklikten daha önemli.
Çünkü TCK 301’de zaten ceza miktarı, 6 ay ile başlıyor. Dolayısıyla, para cezasına çevrilme imkanı var, ayrıca tecil imkanı var.
Oysa TCK 299’daki öngörülen ceza, asgari 1.5 yıl. Para cezasına çevrilme imkanı da yok.
Bu durumda, düşünceyi açıklama hürriyetinin önündeki engeller kaldırılmak isteniyorsa, bence öncelikle TCK 301 değil, TCK 299 değiştirilmeli idi.
Ama bu olmadı.
Bari TCK 301 sebebiyle değişiklik yapılırken, TCK 299’daki düzenleme de, 301’deki prosedürle paralel hale getirilsin.
Aksi takdirde, bir kaç ay sonra, bu sefer de 299 sebebiyle yaşanacak krizlere hazır olmamız gerekir.
Vakit gazetesi