Tayyip Erdoğan’ı İslamcı Siyaset İzlemekle Suçlamak!

Gülen cemaatinden Tayyip Erdoğan’a yönelik İslamcılık eleştirileri ve laiklik tavsiyeleri ilginç boyutlara ulaştı.

Zaman gazetesinin yorum sayfasında bugün yayınlanan değerlendirmesinde Ahmet Kuru Tayyip Erdoğan’ın bürokratik vesayet engelini aşmasından sonra farklı tutum geliştirdiğini söylüyor. Erdoğan’ı İslamcı söylem ve siyaset izlemekle eleştiren yazar Türkiye toplumunda ne katı laikliğin, ne de İslamcılığın geniş kesimlerce benimsenmeyeceğini iddia ederek AK Parti’yi yeniden ılımlı laiklik çizgisine dönmeye çağırıyor. 

***

Pasif laik Türkiye modeline ne oldu?

AHMET T. KURU* - 4 Şubat 2014

AK Parti’nin laiklik karşıtı olmadığı, aksine laikliğin özgürlükçü versiyonu olan pasif laikliği savunduğuna dair ilk akademik çalışmam 2006’da yayımlandı.

O yıllarda bu tür bir argüman ABD ve Türkiye’de birçok sosyal bilimci tarafından “AKP’ci” olarak yaftalanmayı göze almak demekti. Takip eden yıllarda AK Parti’nin kamusal alanda dini öğelere hürriyet tanıyan pasif laikliği savunduğunu gerek kitabımda gerekse diğer yayınlarımda vurgulamaya devam ettim.

Arap Baharı’nın başlaması ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Mısır, Tunus ve Libya’da yaptığı tarihi önemi haiz laiklik çağrısı Türk modeli konusunda bir ilgi uyandırdı. Ben de önemli bir düşünce kuruluşu tarafından İngilizce ve Arapça yayınlanan bir raporumda AK Parti’nin pasif laiklik ile Mısır’daki Müslüman Kardeşler, Tunus’taki Nahda ve diğer Arap İslamcılara model olabileceğini iddia ettim. Daha geniş manada Türkiye’nin pasif laiklikle Arap ülkelerine bir ilham kaynağı olduğunu savundum. Bu fikri Türkiye, Katar, Tunus, Mısır, Kazakistan, Avustralya, Kanada ve ABD’deki akademik ve siyasi toplantılarda anlattım.

Fakat son iki yılda, özellikle de geçen sene, Başbakan Tayyip Erdoğan pasif laiklikten İslamcı bir söyleme doğru yöneldi. Arap ülkelerine yönelik laiklik çağrısını -ihtimal İslamcı tepkilerin etkisiyle- bir daha tekrarlamadı. Aksine dindar nesil yetiştirme adına imam-hatipleri merkeze alan, Diyanet’i artan bir şekilde bir iktidar aracı olarak kullanan, anamuhalefet lideri hakkında “biliyorsunuz o bir Alevi” diyen, cemevlerinin ibadethane olmadığında ısrar eden ve kendini bu konuda yetkili gören, içki içenleri alkolik olarak niteleyen ve evlerinde içmeye çağıran, kız-erkek karışık evlere karşı kanun çıkarmayı düşünen, Heybeliada Ruhban Okulu’nun bir an önce açılması gerektiğini reddeden, pasif laikliğe ters ve makul İslamcıları bile rahatsız edecek bir söylemi benimsedi. Hayrettin Karaman, Yeni Şafak’taki köşesinde Erdoğan’ın bu tarz çıkışlarının önemli bir kısmını destekleyen yazılar ve fetvalar kaleme aldı. Son dönemde gündeme gelen ihale, yolsuzluk ve vakıflara bağış konularında bile bir kısım fetvaların etkili olduğu iddiaları laiklik konusundaki savrulmayı net bir şekilde ortaya koydu. Katı İslamcı yaklaşım demokratik hak ve hürriyetler noktasında endişelere yol açtı. Böyle bir yaklaşım, bırakın Arap ülkelerine model olmayı, Türkiye için bile toplumun tercihlerini temsil eden bir siyasi model olamaz.

Erdoğan ve onu fikirleriyle destekleyen Karaman, Türkiye’de çoğunluğun, en azından yüzde 50’nin, kendileri gibi düşündüğünü zannederek yanılıyorlar. TESEV tarafından yayınlanan anketlere göre Türkiye’de İslamcı bir devlet isteyenlerin oranı en fazla yüzde 10’dur. Diğer bir deyişle toplumun en çok onda biri şu fikirleri kabul edebilir: “Müslümanlar kamuya açık alanlarda ayıp ve günah olan fiillerde bulunamazlar, özel mekânlarında ne yaptıkları -topluma zararlı olmadıkça- araştırılmaz” (Karaman, Yeni Şafak, 23 Eylül 2011). Toplumda yüzde 20 civarında bir kesim ise dini kamusal alandan dışlamayı hedefleyen dışlayıcı laikliği destekliyor. Bu kesim uzun yıllar üniversitelerde başörtüsü yasağını savundu. Geri kalan yüzde 70 oranındaki büyük çoğunluk ne İslamcı ne de dışlayıcı laik olarak tanımlanabilir. Bu kesim pasif laik olarak adlandırılabilecek, din hürriyetini kısıtlamayan ama dini kuralları da devlet gücüyle empoze etmeyen, bir devlet istiyor. Bu yaklaşımın fikir babalarından Ali Fuat Başgil, 50 yıl önce Din ve Laiklik adlı eserinde dini konularda devletten ne beklenilmesi gerektiğini şöyle ifade etmişti: “Gölge etme başka ihsan istemem...”

Bu sosyolojik gerçekliğin devlet organlarına yansıması olarak Anayasa Mahkemesi 18 Nisan 2013’te Resmî Gazete’de yayımlanan kararında eski katı laiklik yerine özgürlükçü laikliği referans aldığını 17 üyeden 15’inin oyuyla ilan etti. Toplumun büyük çoğunluğunun bir orta yol istediği gerçeği AK Parti’ye ve diğer partilere şu mesajı vermektedir: İslamcılığa veya dışlayıcı laikliğe yönelmek oylarınızı azaltır ve sizi uzun vadede marjinalleştirir. Türkiye’de çoğunluğun partisi olmak istiyorsanız adres pasif laikliktir. Türkiye’nin Arap ülkelerine pasif laiklikle ilham kaynağı olabileceğine dair öngörü kısa vadede doğru çıkmadı. Ama uzun vadede bunun gerçekleşmesi hâlâ söz konusudur, zira siyasiler savrulma yaşasalar bile toplumun çoğunluğu pasif laikliği talep etmeye devam etmektedir.

*DOÇ. DR., SAN DIEGO EYALET ÜNIVERSITESI; “PASIF VE DIŞLAYICI LAIKLIK: ABD, FRANSA VE TÜRKIYE” KITABININ YAZARI.

Yorum Analiz Haberleri

Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!