Geçen hafta "Bu, benim gireceğim son seçim." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, MHP Kongresi'nde yaptığı uzuun konuşmasında seslenen MHP lideri Bahçeli, "Buradan Cumhurbaşkanımız Tayyib Erdoğan'a diyorum ki: Ayrılamazsın, Türk milletini yalnız bırakamazsın. Cumhur İttifakı olarak yanındayız. Yeni yüzyılın kurtarıcı lideri olarak sizi görmek istiyoruz." dedi.
Devlet Bey'in bu sarih açıklaması, sadece siyasî çevreleri değil, hemen herkesi bu konuda düşünmeye şevketti.
Mevcud Anayasa'da, 'Cumhurbaşkanlığı'na seçilen bir kişinin üst üste iki devreden fazla vazife yapamayacağı' hükmü olsa da; Erdoğan'ın Ağustos-2014'de başlayan ilk dönem Başkanlığı'nın, Anayasa'daki 2 dönem kaydına dâhil olmadığı karara bağlanınca. Erdoğan'ın o ilk cumhurbaşkanlığı, mevcud Anayasa'da 2017'de yapılan değişiklikle, 2 dönem şartı dışında kalmış oldu ve 2 dönem şartı, yeni başlamış oldu.
Böylece 2 dönemlik süre, 2028'de bitmiş olacak ve Tayyib Bey'in 3. bir dönem için daha seçilmek için aday olamayacak. Yani, Tayyib Bey'in, 'son seçimim' dediği konu bu.
Ancak, yine de iki çözüm yolu var.
Birincisi, Anayasa'da bir değişiklik yapılarak 2 dönem şartı kaldırılabilir. (Amerika'da da 2 dönem şartı bulunuyordu ve 1933'de iktidara gelen Franklin Roosevelt'in 2 dönem şartı, '2. Dünya Savaşı' gerekçe gösterilerek kaldırılmış, 4 dönem seçilmiş ve 4. dönemdeyken vefat etmesi üzerine de, Yardımcısı Truman 'Başkan' olmuş ve o da savaşı, Japonya'nın Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine attığı 2 Atom Bombası ile 300 bine yakın sivil insanı katlederek sona erdirmişti.)
İkinci çözüm yolu ise... Mevcud Anayasa'nın 116. maddesine göre, Cumhurbaşkanı'nın 2. Dönemi sona ermeden Meclis, genel seçimlerin vaktinden önce yenilenmesi için, '5'te 3' ekseriyetle (yani 360 oyla) karar verip, Meclisi feshedilmesi ve seçimlerin yenilenmesi kararı alırsa; 2. dönemi henüz sona ermemiş olan Cumhurbaşkanı da, yeni bir 5 yıllık dönem için, 3. kez başkan seçilmek üzere tekrar aday olabilir.
*
Anlaşılıyor ki, Devlet Bey, Tayyib Bey'in devam etmesini istiyor ve onu, 'Türkiye'nin yeni yüzyılının kurtarıcısı' olarak niteliyor. Ve muhtemelen bu hukukî imkânların harekete geçirilebilmesine için şimdiden, daha 2028'e 4 yıl kadar bir süre varsa da, 'yeşil ışık' yakıyor.
*
Bu, işin siyasî tarafı. Bahçeli, 'Türkiye'nin bir Kürd sorunu yoktur, terör sorunu vardır. Kürd kökenli kardeşlerimizin sorunlarını konuşmak başka, yapay sorunları konuşmak başkadır. Türk ile Kürd, Alevî ile Sünnî arasında uçurumlar oluşturmaya hizmet edenler hainlerin en hainidir. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne hançer saplayanlar Türk'ün de Kürd'ün de, Alevî'nin de Sünnî'nin de düşmanıdır.' dedikten sonra... Daha önce bu netlikte söylemediği bazı noktalara da açıklık getirdi ve 'ırkçı olmadıkları'na dair görüşleri tekrarlarken, 'Bizde soy ve ırk üstünlüğü yoktur, ırkçılık yoktur, üstünlük taqvâlı olmaktadır. Gerisi, ayaklarımızın altındadır...' diyerek, övülesi güzel bir ifade kullandı ve böylece, Hucûrât Sûresi, 13. âyetinden, "Ey insanlar... Allah katında en değerliniz- üstününüz, O'na karşı gelmekten en çok sakınanızdır." mealindeki mânayı tekrarladı.
Müslümanlar, bütün insanlara, ırklarına, renklerine, cins ve dillerine, bakmadan evet, bu gözle bakarlar. Ve Müslüman olan herkesi aynı potada eritip kaynaştıran bütünleştiren mübarek ölçüyü kim ifade edenler, kim olursa olsun, bu yolda daha da ilerlemeleri ümidiyle, destekler ve hayırla anarız.
*
Ve bir netâmeli konu:
Trabzon'da oynanan bir futbol maçında bu şehrin takımı, bir İstanbul takımına yenilince, ortalık karışmış.
Trabzon'un yenildiği hemen her maçtan sonra bir şeyler olacağını, futbolla hiç ilgisi olmayan bu satırların sahibi bile yıllardır, bilirken, Emniyet'in bu durumu düşünememiş olması şaşırtıcı değil mi? Anlaşılıyor ki, tedbirde alınmasında ihmaller var. O büyük kargaşa, birçok ölümle, büyük bir faciaya da dönüşebilirdi.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya Bey'in sessiz ve başarılı uygulamalarına haksız yere bir nâkıse teşkil eden, bu gibi kargaşa konularında daha hassas olunması ve güvenlikte hatası olanlara da idarî tedbirlerin alınması gerekli görülmektedir.
Birkaç söz de -kendim de bir Karadenizli olarak- Trabzonlulara olacak. Kendinize sorun bir, Allah aşkına. Sizin şehir takımınızın maçları kadar, böylesine 'ısırıcı' durumda görülen başka bir örnek var mı?
Bu çılgınlıkları yapan çocuklarınızı veya yaşlılarınızı utandıracak şekilde idraki olmaya daveti akletmez misiniz?
Kezâ Siyonist haydutlar çetesi İsrail rejiminin Gazze ve bütün Filistin'de işlediği korkunç barbarlığına karşı, dünyanın her tarafında, her inanç grubundan yüzbinler, protesto gösterilerini sürdürürken, sizin bir 'meşin yuvarlığın tekmelenişi'nden ibaret bir 'futbol âyini'ne kendilerini çılgınca kaptıranlardan, şehirlerinin böylesine cinnet geçirmişçesine tanıtılmasına yol açanlardan rahatsız olanlarınız yok mudur?
Şu mübarek Ramazan günlerinde olsun, bu çılgınlıklara nasıl engel olabileceğiniz konusunda, biraz sükûnetle çareler düşününüz; Allah rızası için...
STAR