Tatvan’da “Kur’an’da Mümin Kadın” Semineri

Özgür-Der Tatvan Şubesi seminerleri devam ediyor. Bu hafta Ramazan Çelikal, “Kur’an’da Müslüman Kadın” konusunu anlattı.

Tatvan Özgür-Der’de bu hafta Ramazan ÇELİKAL tarafından “Kur’an’da Müslüman Kadın” konulu bir semine verildi. Kadının İslami mücadeledeki yerini üç başlık halinde ele alan ÇELİKAL, özetle şunları söyledi:

1.Kadın sorunlarına bakışta perspektif bakış

2.Kadının yozlaşması

3.İslami çerçevede kadın

Genellikle kadın, aile ve onunla bağlantılı sorumlulukların dışındaki tüm alanlarda bir erkek kadar katkısı, başarısı olabilecek bir yapıya sahip olmadığı düşüncesi dini, ideolojisi ne olursa olsun tarihi bir ön yargıdır. Ve bu ön yargının tarihi, gücün kaba kuvvete dayandırılarak zayıf olanın ezilmesi kadar eski. Bu ataerkil birikim kadın konusunda bütün düşünce ve kültürleri etkisi altına almış, son Rasul'ün tüm farklı uygulamalarına rağmen gelenek, Müslüman kadın konusundaki algılayışları da kendi potasında şekillendirmiştir.

Gerçi gelenekte İslami mücadele kavramının da bizlerin anladığı anlamda bir yeri yoktur. Fitne olarak görülen, cehennemin çoğunluğunu oluşturacağı düşünülen, aklı ve dini eksik algılanan bir varlık olarak görülmüştür.

Hiç günahı olmadan diri diri toprağa gömülen kız çocuğu müjdelenen ebeveynin durumunu bizlere anlatan Kur’an’dır. Cahiliye döneminde aşağılanan ve değersiz görülen kızlar Allah’a layık görülmüştür. Hiçbir miras hakkı olmayan tam tersine miras olarak bırakılan kadın, toplumda ikinci sınıf insan olarak görülmüştür. Kadının zayıf olarak yaratılması hep bir eksiklik olarak algılanmış, günümüzde bu algı maalesef devam etmektedir.

İslam’la beraber peygamber toplumda kadına gereken önemi göstermiş ve buna gereken önemi vermiştir. Peygamber’le birlikte kadın toplumsal hayatta kendine düşen rolü oynamış, hayatın her alanında görev almıştır. Peygamberden hemen sonra toplumsal hayattan soyutlanmaya başlayan kadın, Emeviler ve Abbasiler dönemi başta olmak üzere günümüze kadar toplumsal hayatta hep ikinci planda bırakılmıştır.

Kadın mescitlerden uzaklaştırılmış, toplumda bir fitne aracı olarak algılanmıştır.

Siyer ve hadis kaynaklarında geçen bazı rivayetlere göre kadın şöyle ifade edilmiş:

“Erkeklere kadınlardan daha büyük bir fitne bırakmadım.”

“Erkeklerden kemale eren çoktur. Kadınlardan yalnızca Meryem ve Asiye kemale ermişlerdir.”

“Eğer bir kimsenin başkasına secde etmesini emretseydim, kadına kocasına secde etmesini emrederdim.”

Anlaşılan o ki Resül’ün vefatından sonra kadın hakkında yanlış algılamalar hadis diye aktarılmaya başlanmıştır.

Gelinen süreçte kadın, Allah’ın kendisine verdiği değeri ve önemi kaybetmiş, hayatın her alanında bir meta olarak görülmüş, alınan satılan bir mal gibi algılanmış ve günümüz kapitalist dünyasında bir eğlence ve reklam aracı olarak algılanarak yozlaşmaya terk edilmiştir.

Peygamberimiz döneminde kadınları hayatın her alanında görmek mümkün. Kadın mescitte, sokakta, savaşta, eğitimde ve her alanda karşımıza çıkıyor. Kadın, Allah’ın kendisine emrettiği şekilde örtündüğü ve davrandığı sürece hayatın her aşamasında rol almıştır.

Kadının erkekten daha zayıf yaratılması bir kusur değil tam tersine bir rahmet olarak algılanması gerekir. Hâlbuki mücadele, düşüncenin tohum aşamasından ekilmesine, büyüyüp yetişmesine, yayılmasına kadar bütün aşamaları kapsayacak genişliktedir. Zayıflıktan kasıt kas gücü ise evet kadın zayıftır ancak İslami mücadele tümüyle kas gücüne dayanmaz. Mücadele toplumu dönüştürme, yeni yetişen nesillere yön verme, bilinç uyanıklığı ve bütün bunlar için gerekli takva donanımı ise herkes adanmışlığı oranında karşılığını alacaktır. Ve mücadele içinde Müslüman kadına mücadelenin her aşamasında ihtiyaç duyulmaktadır. Çünkü toplumsal değişim zorlu bir yolculuktur ve çok boyutluluk, süreklilik, kuşatıcılık istemektedir. Müslüman kadının yer almadığı bir mücadele ister istemez eksik bir yapılanma oluşturacaktır.

Tesettür kadın için bir kimliktir, hayatın her aşamasında Müslüman kadın örtüsü ile var olması gerekir. Zalimlerin istediği şekilde değil Rabbimizin istediği ve emrettiği şekilde örtünmelidir. 28 Şubat’ta yaşananları kimse unutmamalı! İslami mücadelede kadın her zaman başörtüsü ile kendine düşen sorumluluğu yerine getirebilmelidir.

Sonuç olarak Allah kullarına zulmetmez. İnsanların etnik kökenleri, soyları, cinsiyetlerin farklı olması bir zulüm değil tam tersine birer rahmettir. Bu tür farklılıklar kimseyi kimseden üstün kılmaz imtiyazlı yapmaz. Üstünlük şanda, şöhrette, parada, kadında, erkekte, güzelde, çirkinde aranmaz. Allah katında üstünlük takvada aranır.

Hz. Peygamber (s) tarihe ciddi anlamda müdahale edip güç algısını ters yüz etmiş, ilgili ayetleri en güzel şekilde örneklendirerek her alanda tek başına şahsiyet kabul edilen bir örnek insan konuma yükselmiştir. Ne var ki o, hayatta iken bile kolayca sindirilemeyen bu durum, onun vefatıyla birlikte eski alışkanlıklara doğru evirilmeye başlanmıştır.

HAKSÖZ-HABER / Tatvan

 

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi