Tatvan Özgür-Der'de "Kur'ân'da Günah" Semineri Yapıldı

Tatvan Özgür-Der’in “Yolumuzu Aydınlatan Kur'ânî Kavramlar” üst başlığıyla devam eden cuma seminerlerinde bu hafta “Kur'ân'da Günah” konusu işlendi.

Haksöz Haber

Her hafta farklı bir Kur'ânî kavramın işlendiği seminerlerin bu haftaki konuğu, Tatvan Özgür-Der üyelerinden İbrahim Aykan idi. Sabahattin Günay moderatörlüğünde yapılan seminer, Tatvan Özgür-Der binasında gerçekleştirildi.

Seminer; Özgür Çocuk Kulübü’nden Enes Ece’nin okuduğu Kur'ân-ı Kerîm ve Türkçe meâliyle başladı.

İbrahim Aykan, sunumunda şu noktalara değindi:

“Günah kelimesi Farsça bir kelimedir. Aynı kelimeye Arapça'da çok yakın olan kelime ise cunah kelimesidir. ‘Meyletmek’, ‘yönelmek’ manasına gelen bu kelime Kur'ân'daki kullanımı bakımından hem ‘darlık’, ‘sıkıntı’ hem de günah anlamında kullanılır. Kur'an'da günah kavramını ifade eden birçok kelime vardır. Bunlar arasında genel anlamıyla günah yerine kullanılanlar, ‘ism’, ‘zenb’, ‘vizr’, ‘hub’, ‘ma'siye’ ve ‘cürm’ kelimeleridir.”.

Kur'ân-ı Kerîm'de Günah Anlamında Kullanılan Kelimeler

İsm: ‘İşleyene ceza gerektiren insanı hayır ve sevaptan alıkoyan fiil veya bundan doğan sorumluluk’ anlamına gelir. Kur'ân'da otuz beş yerde geçen ism kelimesi, genel anlamından başka küfür ve inkârı, düşmanlığı, yalan, içki, kumar, faiz gibi günahları nitelemek için de kullanılmıştır.

Zenb: Sözlükte ‘arka’, ‘geri’, ‘kuyruk’ anlamlarına gelen zeneb'den türetilmiş olup ‘sonu kötü olan fiil’ demektir. İsm kelimesinin eş anlamlısı olarak kabul edilen zenb ‘mükellefin gayr-i meşru işi’ olarak tarif edilmiştir. Kur'ân-ı Kerîm'de ise otuz yedi yerde geçen zenb kelimesi; küfür, şirk, katl, zina gibi günahlar için de kullanılmıştır.

Zenb kelimesi; hem kasıtlı hem de kasıtsız olarak işlenen günahı gösterirken, ism kelimesi; özellikle kasıtlı olarak işlenen günahı gösterir.

Vizr: Kur'ân'da on âyette ‘ağırlık’ manasında geçer. Bu âyetlerin çoğunda manevî yük ve sorumluluk ilgisiyle ism yerine kullanılmıştır.

Cünah: ‘Kişiyi haktan saptıran fiil veya davranış’ anlamındadır. Kur'ân'da geçtiği yirmi beş yerde daha çok insanlar arasındaki münasebetler için kullanılmaktadır.

Hub: Kur'ân-ı Kerîm'de yetim malı yiyenler için doğrudan günah anlamında kullanılmaktadır.

Fuhş/Fahşa: Sözlükte ‘aşırı derecede çirkin söz ve davranış’, ‘iğrenç işler’, ‘büyük günah’, ‘edep ve ahlaka aykırı her türlü kötülük ve çirkinlik’ demektir. Normal ölçülere sığmayan bütün çirkin işlere bu isim verilir.

Öncelikle fahşa/fahişe şeytanın kendini izleyenlere emrettiği ve güzel gösterdiği ölçüsüzlük ve çirkinliktir. ‘O, size ancak kötülüğü, hayâsızlığı (fahşa) ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.’ (Bakara - 169).

Nisa suresinin 15. ve 25. âyetlerinde geçen ‘fahişe’ kelimesi zina anlamında kullanılmıştır. Aynı surenin 19. âyetinde geçen ‘fahişe’ sözcüğü ise ‘çirkinlik ve hayasızlık’, ‘serkeşlik’, ‘geçimsizlik yapma’, ‘aileyi bozacak denli bir edepsizlik veya zina etme’ şeklinde anlaşılmıştır.

Kur'ân babaların evlendiği kadınlarla evlenmeyi kesinlikle yasaklamakta, cahilîye döneminden kalma bu âdeti yine ‘fahişe’ kelimesiyle nitelemekte ve onun çok çirkin bir iş olduğunu vurgulamaktadır.(Nisa - 22)”.

Günahın Çeşitleri:

“İslâm'da günah, biri niteliğine göre diğeri de hakkı çiğnenen muhatabına göre olmak üzere iki kısımda gruplandırılabilir.

1- Niteliği açısından günahlar, küçük (sağire) ve büyük (kebira) olmak üzere ikiye ayrılır. Bu ayrım Kur'ân-ı Kerîm'de yer almakla birlikte, küçük ve büyük günahların nelerden ibaret olduğu hakkında fazla bilgi verilmediğini görmekteyiz.

‘Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.’ (Nisa - 31).

‘Büyük günahlardan ve çirkin fiillerden kaçınanlara gelince, onlar arada bir hataya düşseler de (bilsinler ki) Rabbin bağışlamada cömerttir.’ (Necm - 32).

İşte yüce Allah bize bu âyetlerle büyük ve küçük günahların olduğunu belirtmektedir.

a) Büyük günah: İşleyen kimsenin, kitab ve sünnette şiddetle tehdit edildiği her fiil büyük günahtır. Kur'ân-ı Kerîm'de günah olan şeyler yasaklanmakla beraber bunlar belli bir sayı ile sınırlandırılmamıştır. Allah Resûlü (S.) bir hadîs rivayetinde; ‘Şu yedi helak edici şeyden sakınınız: Allah'a şirk koşmak, büyü yapmak, haksız yere Allah'ın yasakladığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaş günü geri dönüp kaçmak, masum kadınlara zina suçu isnad etmek.’ diye buyurmuştur.

‘Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; ondan başka günahları dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa büsbütün sapıtmıştır.’ (Nisa - 116).

b) Küçük günah: Kur'ân'da ‘lemem’ ve ‘seyyie’ kelimeleriyle ifade edilen küçük günah, İslâm âlimleri tarafından şöyle ifade edilmektedir: ‘Büyük günah tarifi dışında kalan, yani hakkında bir ceza bulunmayan, cehennem ateşi ile de tehdit edilmeyen günahtır.’.

Küçük günahları önemsememek, bunlarda ısrar etmek, insanı büyük günah işlemeye hazır hâle getiren psikolojik ve rûhî bir değişikliğe uğratır. Bu sebeple müslümanlara düşen şey, günahın her türünden sakınmaktır.

2- Muhataba göre günahlar ise ‘Allah'a karşı’, ‘insanlara karşı’ ve ‘kişinin kendine karşı işlediği’ günahlar olmak üzere üçe ayrılabilir.

a) Allah'a karşı işlenen günah: Kur'ân-ı Kerîm'de Allah'a karşı işlenen günahı belirten birçok âyet vardır. Şirk ve küfür bu günahların başında gelir ki bu durum âyet-i kerîmede şöyle ifade edilir: ’Hani Lokman; oğluna öğüt vererek demişti ki: Oğulcuğum; Allah'a şirk koşma, doğrusu şirk, büyük bir zulümdür.’ (Lokman - 13).

b) İnsanlara karşı işlenen günah: Kur'ân-ı Kerîm'de insanlarla ilgili günahlara oldukça fazla yer verilmiştir. Bu günahların çirkinlikleri bize anlatılmakta ve insanların bu günahlardan sakınmaları istenmektedir. Tıpkı şu âyette olduğu gibi: ‘Ey inananlar! Zannın çoğundan sakının, zira zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin suçunu araştırmayın; kimse kimseyi çekiştirmesin; hanginiz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır? Ondan tiksinirsiniz; Allah'tan sakının, şüphesiz Allah tevbeleri daima kabul edendir, acıyandır.’ (Hucûrat - 12).

c) Kişinin kendisine karşı işlediği günah: Günahların kötü âkıbeti bizzat yapanları ve buna sebep olanları ilgilendirdiğinden neticede insanlar, günahları bizatihi kendilerine karşı işlemiş olurlar. Dolayısıyla Kur'ân'da insanın günah işlemek suretiyle kendi nefsini tehlikeye atmaması istenmektedir. ‘Bir de Allah yolunda harcayın ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın! Hep iyilik edin, Allah iyilik edenleri sever.’ (Bakara – 195.)

Kişinin kendi nefsine karşı günah işlemesi, selim fıtratını bozması demek olup Kur'ân-ı Kerîm'de ‘kendine zulmetme’ tabiriyle ifade edilmiştir: ‘Ve üstünüze bulutları gölge yaptık. Kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin iyilerinden, güzellerinden yeyin. Onlar bize değil ancak kendi nefislerine zulmekteydiler.’ (Bakara - 57).”

İnsanı Günaha Sevk Eden Faktörler

“a) Dâhilî faktörler: İslâm’a göre insan yapısında bulunan kötülüklerin kaynağı ‘nefis’tir. Çünkü nefis ‘alabildiğine kötülüğü emreder’ ve kişiyi günaha yöneltmek için fısıltılar hâlinde sürekli telkinde bulunur. O insanı daima kötülüğe sürükler, kulağa vesvese verir, isteklere ve kötü arzulara meyleder, insanın onu yenmesi, sabırlı olması ve açgözlülüğünden korunması lâzımdır. (Bkz: Kaf - 16, Naziat - 40, Kehf - 28, Haşr - 9).

b) Haricî faktörler: İnsanı günaha sevk eden bir başka faktör de ölümsüz bir dünya hayatı içgüdüsü ve âhireti düşünmeme tavrıdır. Kendini bu psikolojiye kaptıran insan, hayat sadece bu dünyadan ibaretmiş gibi pervasızca hareket etme arzusuna kapılır.

İnsanı günaha götüren haricî sebepler içerisinde insanın manevî yücelişine karşı mücadele etmeye ahdetmiş olan şeytanın tahrikleri de önemli yer tutar. Aldatıcı vaatlerine kulak verdiğimizde ve onun isteklerine uyduğumuzda bizi cehenneme sürükleyen şeytan, insan ile Allah arasında ilişkilerde daima insanın önüne engel koymaktadır: ‘Siz ey Ademoğulları, size demedim mi? Şeytan'a tapmayın, o sizin apaçık düşmanınızdır!’ (Yâsîn - 60).”

İslâm'da Günahlara Karşılık Verilen Cezalar

“İslâm'da günah işlemekten doğan ceza şahsî olup kişi kendi yaptığından sorumludur. Hiçbir kimse başkasının cezasını üstüne alamadığı gibi atalarının işlediği günahtan dolayı da sorumlu tutulmaz. (Bkz: İsra - 35, Necm - 38).

Ancak gayr-i meşru bir fiil ve harekette bulunanlar, bununla yetinmeyerek başkalarını da etkilemiş ve kötü bir çığır açmışlarsa aynı davranışta bulunan herkesin günahından onlarla birlikte sorumlu olurlar. (Bkz: Nahl - 24/25, Sebe - 31/33).

İslâm'da işlenen günahtan kurtulma yolu, o işlenen günahtan dolayı pişman olup Allah'a tövbe etmektir. Tövbe ile insan, yapmış olduğu günah ve kusurdan kurtulur ve o günahı, hataları hiç yapmamış gibi olur.

Kur'ân'da yüce Allah, daima kullarını tövbeye çağırmaktadır. Çünkü Allah çok bağışlayan ve acıyandır. Bundan dolayı kullar, Allah'ın azabı gelmeden önce Allah'a yönelmeli, o'na teslim olmalı ve günahlardan dolayı tövbe etmelidir.

‘Her kim de işlediği zulmünün arkasından tövbe edip durumunu düzeltirse kuşkusuz, Allah onun tövbesini kabul eder. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.’ (Maide - 39).”

Seminer, soru-cevap faslının ardından sona erdi.

Etkinlik-Eylem Haberleri

Akademi Beyoğlu'nda Barbie filmi üzerinden haz, beden ve tüketim ilişkisi söyleşisi
Gazze yürüyüşüne şahit olan vicdanlı Norveçliler gözyaşlarıyla destek oldular!
“Yükselen yeni milliyetçilik”
Bursa'da Gazze Dayanışma Platformu çağrısıyla Gazze için eylem gerçekleştirildi
Peygamber dostu dört güzel insan