Tartışmanın da bir adabı olmalı.. Belden aşağı vurmak olmaz..
“Ağız dalaşı”na dönmemeli bu iş..
Erdoğan’ın “Kiralık kalem”, Doğan’ın “Biat kültürü” benzetmeleri, arada savrulan yumrukların başkalarının suratına isabet ettiğini de gösteriyor..
Erdoğan kasdettiği kişinin adını söyleyebilir.. Yoksa bu ifade orada bulunan herkesin bu suçlamayı üzerine alınmasına sebeb olur.. Bir de işin ciddiyetini ortadan kaldırır..
Doğan ise “biat kültürü” diye bir laf ederek din konusundaki cahilliğini göstermiş olur..
Biat “cenneti satın alma” anlamına gelen, Allah’ın rızası gözetilerek yapılan sözleşme demektir.. Burada esas olan bir kişinin bir başka kişiye itaati değil, verilen söze itaat, sözde durma, birlikte hareket etme, cemaatleşme anlamına gelmektedir.. Din konusunda bir sürü yanlış anlama ve uygulama var. Bu konuda da yanlış uygulama ve anlamalar sözkonusu. Ama hemen hatırlatalım ki, “su-i misal misal olmaz”.
Bu bir kültür değil, dini bir müessesedir..
Doğan, Erdoğan’a saldırırken aslında bütün Müslümanları karşısına aldığının farkında değil..
Bu memlekette “hukuk” diye, “yargı” diye bir şey yok mu? Yargının ne durumda olduğunu biliyorum, ama yine de o sürecin sürdürülmesi gerektiğini düşünüyorum..
Herkes elindeki bilgi, belge, iddiası ne varsa koyar savcının önüne, yargı hakem olur..
Bu işleri hukuk yolu ile çözmeliyiz.
Bu tartışmaların bu şekildeki seyri toplumu geriyor. Ayrıca kötü bir örnek oluşturuyor..
Bu savaşı Aydın Doğan başlattı. Aklınca Başbakan’a ders verecek, güç gösterecek. Çünkü Başbakan onun istediğini yapmıyor.. Tam da böyle bir zamanda Başbakan’a saldıracak ki, ulusalcılar, darbeciler kendi arkasında dursunlar..
Aydın Doğan bu savaşı başlatırken herhalde Erdoğan’ın kendine vereceği cevabı hesaba katmıştır ve kendisi de bir sonraki adımını planlamıştır..
Erdoğan ise zaten fevri bir kişiliğe sahip.. Aniden patlayabilir. Doğan’ın taleplerine hayır derken, bir gün bu işin hesaplaşmaya döneceğini hesab etmiştir..
Erdoğan’ın Aydın Doğan’a meydan okuması sanırım planlı bir meydan okuma değil. Bildiğim kadarıyla parti kongresindeki patlaması, o anlık bir şey. Hazırlanan konuşma metninde öyle bir şey yok.. Son dakika gelen bir haber, bir duyum, bir bilgi onu rutin dışına çıkmaya sevketti.
Aydın Doğan’ın da geri adım atmaya niyeti yok ki, anında cevap verdi..
Aydın Doğan’ın eli de boş değil. Aylar öncesinden bu konuda Almanya’ya gidip orada çalışmalar yapan bir ekibi var.. Daha önce bunu yazdım. AK Parti yöneticileri, bakanlar, milletvekilleri, belediyeler hakkında bir sürü dosya hazırladılar.. Şimdi onları tek tek servise koyacaktır.. Ergenekoncular da servis yapacaklardır, ellerindeki bilgi ve belgeleri.
Tabii, Erdoğan da boş değil.. Mali denetim, petrol konusu Doğan’ı Uzan’dan beter edebilir..
Doğan’ın bu aşamada ve bu yöntemle dışarıdan destek bulabileceğini pek sanmıyorum.. Zaten sektörel rakibleri aç kurt gibi bekliyorlar Doğan’ın ayağının kaymasını..
Bu büyük bir hesaplaşma. Belki birileri araya girip tansiyonu düşürmeyi deneyebilir ama ben geri dönüşü zor görüyorum..
Her iki taraf da bu işin böyle gitmeyeceğini biliyor.. Kimse de geri adım atmaya niyetli değil.. Erdoğan’ın bu saatten sonra Doğan’ın taleplerine onay verecek hali yok..
Zaten bu iş, bu noktaya geldikten sonra Doğan’ın işi zor. Borsada hisseler düşmeye başladı bile.. Bir süre sonra da yabancı ortakları durumu gözden geçireceklerdir.
Doğan Media hızla reklam, tiraj, rating kaybediyor..
Bana kalırsa Erdoğan’ın Doğan’la bu üslubla tartışması doğru değil.. Baykal’ın düştüğü yanlışa düşmemek gerek. Her zaman öfke ve hırçınlık prim yapmayabilir. Sonra ortalık çamur deryasına döner. Kirli çamaşırlar dökülür ortaya. AK Partili belediyeler ya da Hükümet içindeki bazı ilişkilerin çok da temiz olduğundan emin olabilir misiniz?. Bu seviyenin üzerinde kalmak, hatta gerçekten bir olumsuzluk ortaya çıkarsa onun da üzerine gitmek gerek. Zaten Dişli olayı bu anlamda güzel bir örnekti. Arınç’ın uyarıları da yerindeydi..
Keskin sirke küpüne zarar verir..
Kimsenin karşı taraftan “ay korktum” deyip cayacak hali yok.. Biri iktidar, ötekisi çok kuvvetli ilişkiler içindeki gizemli bir güç..
Erdoğan’ın şansı sürüyor. Doğan acemice, zayıf bir çıkış yaptı.. Belki Erdoğan’ın cesaretle, kararlılıkla konunun üzerine gideceğini göstermek açısından sesini yükseltmesinin bir mantığı olabilir. Ama işi ağız dalaşına döndürürse, bu, kendine zarar verir..
Doğan da Erdoğan’ı hep bu sahaya çekmeye çalışacaktır..
Erdoğan petrol kaçakçılığı konusunda düğmeye basacak mı?
Çeşitli bakanlıkların masasında bekleyen raporlar, dosyalar ne zaman işleme konacak?.
Bu arada Doğan’ın elinde bilgi-belge varsa, onlar da yargıya gitsinler..
Hukuk devre dışı bırakılarak hesaplaşma başka sahalara kaydırılır, meydan okumaların ardından illegal yollarla iş halletmeye varılırsa o zaman bu iş Kurtlar Vadisine döner..
Gerilim düşürülmeli. Ağız dalaşına son verilmeli ve konu yargıya taşınmalı..
Bu iş böyle parti parti olmayacak.. Türkiye’nin gündemi böyle her adımda sansasyonel operasyonlarla kesilmemeli. Petrol, uyuşturucu ve silah kaçakçılığının üzerine topyekun gidilmeli..
Doğan savunma refleksi içinde. Ama aba altından sopa göstermeden de edemiyor. Bazı yazarlar da Hürriyet grubu ile inatlaşan Çiller’in sonunu hatırlatıyor..
Bu tartışma, media, siyaset ve iş dünyasında kamplaşmalara da sebeb oldu bu arada.. Sonuçta Doğan yalnız!
“Topyekun savaş” manşeti ile çıkan Hürriyet’i hatırlayın. 28 Şubat’ta rolü neydi?.
İş, gelinen noktada Erdoğan-Doğan inatlaşmasının çok ötesinde bir anlam ve ciddiyet taşıyor.. Bu iş bu şekilde sürecek olursa siyasi krize dönüşür.. “Bozacının şahidi şıracı” misali, Doğan ve Baykal iddialar konusunda paslaşıyorlar.. Baykal’ın çıkışları, durumdan vazife çıkarma eğilimindeki derin refleksi harekete geçirebilir.. Doğan Baykal için ya da Baykal Doğan için bir şans mı, değil mi zaman gösterecek, ama ikisinin aynı yerde buluşacakları kesin. Bu ittifak, sonuçta Erdoğan’ın elini zayıflatmayacak, güçlendirecektir..
Benim canımı sıkan en önemli husus şu: Sistem sürekli suç ve suçlu üretiyor. Dürüst insanlara yükselme hakkı tanıması şöyle dursun, yaşama şansı bırakmıyor sanki. Dürüst insanların pek azı canını dişine takarak ve eğer şansı da yaver giderse piyasada, bürokraside ve siyasette yükselebiliyor.. Sonuçta bir suç dengesi oluşuyor.. Sonuçta suç ve suçlu her zaman, her yerde var.. Bize düşen ise her olayı tek tek ele alıp, her olayda kim haklı ve kim suçlu ise onu tesbit edip, ona göre tavır koymak..
Tayyip Erdoğan bu piyasaya hızlı bir şekilde girdi ama, yeni girdi. Bacadan indi. Doğan dediğin kaçın kurrası. Kaç iktidar gördü.. Hele bir de Doğan’ı Doğan yapan gücü hesaba katarsanız, Erdoğan da kim oluyor, öyle Kasımpaşa’dan gelip, babalarının çiftliğinden çıkarmaya kalkıyor adamları..
Selam ve dua ile..
Vakit gazetesi