Tarihten Günümüze Tartışmalı İnanç Meseleleri (Kitap Kritiği)

İFAV yayınlarından çıkan "Tarihten Günümüze Tartışmalı İnanç Meseleleri" isimli kitabı Usame Beyazyüz kardeşimiz Haksöz-Haber için değerlendirdi.

TARİHTEN GÜNÜMÜZE TARTIŞMALI İNANÇ MESELELER

USAME BEYAZYÜZ / HAKSÖZ-HABER

 “Tarihten Günümüze Tartışmalı İnanç Meseleleri” isimli eser, 2012-2013 yıllarında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelam Anabilim Dalı tarafından düzenlenen ilmi toplantılardaki tebliğlerin kitaplaştırılması sonucu ortaya çıkmıştır. Editörlüğünü Mehmet Bulğen'in üstlendiği çalışma, toplantılardaki tebliğler ve müzakerelerden oluşmaktadır. Tartışılan meselelerin, İslam geleneğinde bir vakıa olarak yer alan ancak haklarında kat'i deliller bulunmayan, herkesin hakkında en azından sathi düzeyde bilgi sahibi olduğu meselelerden seçilmiş olması çalışmanın önemini arttırmaktadır. Kitapta hem İslam'daki hem de diğer mukaddes dinlerdeki ''kurtarıcı'' inançlarının incelenmesi bağlamında mehdilik ve nüzûl-i İsa konuları, kadim bir gelenek olan sihir konusu ve son olarak tasavvufla birlikte ortaya çıkan rical'ul- gayb meseleleri ele alınmıştır.

Tarihten Günümüze Mehdilik Meselesi

Yusuf Şevki Yavuz, İslam dünyasında mehdilik düşüncesinin oluşumunda asıl etkenin Şia olduğunu ve Ehl-i Sünnet'in kendi mehdilik anlayışını oluşturmasıyla bu fikrin daha geniş kitleler tarafından kabul edilir hale geldiğini belirtmektedir.[1] İslam dünyasındaki mehdi inancını dört farklı görüşte toplayan Yavuz, mukaddes kitaplar arasında mehdinin geleceğine dair bilgi vermeyen tek kitabın Kur'an olduğunu belirterek Mehdi'nin Hz. Muhammed olduğunu ve başka bir mehdi beklemenin yanlış olacağını ifade etmektedir. [2]

Ahmet Yücel, konu hakkındaki tartışmaların genellikle ‘hadislerin mütevatirliği’ hususunda kilitlendiğini söyleyerek; mehdiliği kabul edenlerin konuyla ilgili mütevatir hadislerin bulunmasını, reddedenlerinse mütevatir hadislerin bulunmamasını delil gösterdiğini ifade etmektedir.[3] Mütevatirlik hususundaki kavram kargaşasını ve muhaddislerin mütesahil-müteşeddid yaklaşımlarını inceleyen Yücel, sonuç olarak rivayetlerin mütevatirlik bir yana sahihlik bakımından dahi tartışmalı olduğunu ifade etmektedir.[4]

Meseleyi din sosyolojisi bağlamında ele alan Ali Coşkun ise tebliğinde özellikle mehdiliğin siyasi iddialar için dini bir dayanak olarak kullanıldığını ve böylece insanların dini duygularının harekete geçirilmesi suretiyle yüzlerce ayaklanmanın başlatıldığını ifade etmektedir.[5] Ayrıca Coşkun, “Hurafe Değil Gerçek: Mehdi” kitabını kaynak göstererek, mehdiliğin reddedilmesi durumunda peygamberin birçok hadisinin de reddedilmesi gerekeceği ve peygamberin gaybi haberler verebileceğine olan güvenin sarsılacağını ifade etmiştir.[6] Mehdiliğin reddedilmesinin peygamberin ''muhbir-i sadık'' olma vasfının yalanlanması anlamına geldiğini söyleyen Coşkun, diğer katılımcılar tarafından ‘talihsiz bir açıklama’ olarak değerlendirilen bu ifadesiyle gelenekten faydalanma ve ilmi eserlerin nitelikleri hususunda değerli eleştirilerin dile getirilmesine vesile olmuştur.[7]

Tarihten Günümüze Nüzûl-i İsa Meselesi

Ömer Faruk Harman, Yahudilik ve Hıristiyanlıktaki Mesih inancını anlattığı tebliğinde Yahudilerin M.Ö IV. yüzyıldan beri Mesih beklediğini ve Hz. İsa'nın gelmesiyle birlikte Hz. İsa'yı Mesih olarak kabul edenler ve etmeyenler olarak ikiye ayrıldıklarını belirtmiştir.[8] Murat Sülün, meseleyi makâsıd açısından inceleyerek nüzûl-i İsa meselesinin tıpkı diğer kurtarıcı fikirleri gibi İslam'da yeri olmadığını ifade etmektedir. Nüzûl-i İsa’nın Allah’ın dilemesi halinde gerçekleşebileceğini dile getiren Sülün, bu hususta Sünnetullah'ın göz ardı edilmemesi gerektiğini de belirtmektedir.[9]

Bünyamin Erul, nüzûl-i İsa meselesini hadisler açısından incelediği tebliğinde mevzû olarak gösterilen bazı hadislerden hareketle nüzûl-i İsa ve Mehdilik tartışmalarının yüzyıllardır devam eden tartışmalar olduğunu belirtmektedir.[10] Ayrıca konu hakkındaki hadislerin ahad hadisler olduğunu dile getiren Erul, ahad hadislerle itikad tespit edilemeyeceğini ancak inanıp-inanmamanın tercih meselesi olduğunu söylemektedir.[11]

Sihir: Gelenek mi İnanç Problemi mi?

Hasan Elik tebliğinde sihir meselesinin şefaat konusuna benzetilebileceğine dikkat çekerek herhangi bir şeyin Kur'an'da geçmesinin o şeyin varlığına delil olamayacağını ifade etmektedir. [12] Kur'an'ın dönemin inançlarına göre kendisini ifade ettiğini söyleyen Elik, siyak-sibak ilişkisi göz önünde bulundurulduğu takdirde anlaşmazlıkların ortadan kalkacağını söylemektedir.[13]

Mustafa Ertürk tebliğinde Hz. Muhammed'e sihir yapılması hususundaki hadisleri inceleyerek hadislerin maktu ve mürsel olduğuna, ilk geçtiği kaynaklardaki metinlere sonradan eklemeler yapılması suretiyle hadisin hacminin zamanla arttığına dikkat çekmektedir.[14] Konuyu bilimsel açıdan inceleyen Enis Doko, bilimsel olarak sihrin, büyünün varlığının kanıtlanabilmesi için çok sayıda deney yapılarak ortaya çıkan verilerin incelenmesi gerektiğini ifade ederek kendilerini sihirbaz, büyücü olarak tanımlayanların dahi yüklü bir ödül vaat edilmesine rağmen yıllardır böyle bir çalışmaya sıcak bakmadıklarına dikkat çekmektedir.[15] Bununla beraber sihir ve büyünün insanlar üzerinde etkilerinin olduğunun da yadsınamayacağını ifade eden Doko, meselelerin özellikle psikoloji açısından değerlendirilmesi gerektiğini söylemekte ve tıbbi literatüre “Psikojenik Ölüm” olarak geçen vakalar olduğunu dile getirmektedir.[16]

Rical'ül Gayb Meselesi

Esra Şahyar rical'ül- gayb meselesini hadisler üzerinden incelediği tebliğinde meseleye dair hadislerin genel olarak cerh edilen ravilerden geldiğini, mevzû olarak nitelendirildiklerini ve senetsiz hadisleri içeren kitaplarda yer aldığını ifade ederek gerek Hızır gerek Abdal hakkındaki rivayetlere ihtiyatla yaklaşılması gerektiğini ifade etmektedir.[17]

Osman Demir rical'ül- gaybın mahiyetinin bilinmediğini, insanlardan belaları uzaklaştırma kabiliyetine sahip olduklarını, Allah'ın imkân vermesi halinde yağmur yağdıran, göz açıp kapayıncaya kadar denizleri çölleri aşan, zalimleri cezalandıran varlıklar olduğunu ifade etmektedir.[18] Ancak bu bilgilerin tasavvuf kaynaklı bilgiler olduğunu söyleyen Demir, tasavvufun bilgi teorisinde sübjektif bilgilerin tuttuğu yekûn göz önünde bulundurulduğu takdirde meseleye ihtiyatla yaklaşılması gerekeceğini belirtmektedir.[19]

Tarihten Günümüze Tartışmalı İnanç Meseleleri kitabı meseleleri farklı ilmi disiplinler çerçevesinde ve alanlarında uzman kişiler tarafından incelemesi dolayısıyla okuyucunun konuları çok yönlü ve bütüncül olarak görebilmesine katkı sağlamaktadır. Ancak tebliğ sürelerinin kısa olması nedeniyle katılımcıların ekseriyetinin sunumları, konular hakkındaki tezlerinin ve makalelerinin özeti niteliğindedir. Bununla birlikte kitapta çok az sayıda dipnota yer verilmesi de eserin konularla akademik olarak ilgilenenlerin beklentilerini karşılayamamasına neden olabilecektir. Sonuç olarak Tarihten Günümüze Tartışmalı İnanç Meseleleri kitabının, okuyucuyu ayrıntı olarak kabul edilebilecek noktalarla meşgul etmeden meselelerin özünü incelemesi bağlamında giriş mahiyetinde faydalı bir kitap olduğu kanaatindeyiz.

 

 

[1]  Mehmet Bulğen, Tarihten Günümüze Tartışmalı İnanç Meseleleri, İFAV, 2016,  s. 26.

[2]  a.g.e. s.27-28.

[3]  a.g.e. s.36.

[4]  a.g.e. s.38-43.

[5]  a.g.e. s.50-51.

[6] a.g.e. s.53

[7] a.g.e. s.75-87

[8] a.g.e. s.98

[9] a.g.e. s.110-115

[10] a.g.e. s.123

[11] a.g.e. s.125

[12] a.g.e. s.164

[13] a.g.e. s.165

[14] a.g.e. s.171-177

[15] a.g.e.  s.184-185

[16] a.g.e. s.183

[17] a.g.e s.266-280

[18] a.g.e. s.294-302

[19] a.g.e s.302

Kitap Haberleri

Norman Finkelstein’ın kaleminden Gazze direnişi
Ellinci yılında Filistin Şiiri antolojisi
Ümmetin gündemine katkı: Zeydîlikten Husîliğe Yemen
Filistin için kelimelerden bir anıt: Diken ve Karanfil
Orhan Alimoğlu’nun Gazze anıları