Reel olarak yaşanan, yaşadığımız bir şey bu.
Evde annesinin terliği, babasının tokadı, Camide Hoca’nın Haydar’ı; sıra dışı davranışları için yola getirici argümanlardır. Diklenme kültürü yoktur, ne çevresinde ne de duyduğu herhangi bir menkıbe de. Olsa olsa yer yer kaçamakları, gizlice aşırdığı çökelekleri, bostandan aşırdığı iki hıyar bir domatesin ötesinde suç haznesi de kalabalık değildir.
Şehirde kenar mahalledeki yaşantısı hafifçe değişime uğrar. Annesinin terliği yerini psikolojik baskıya dönüşen ağlamaya, babasının tokadı yerini çatık kaşlara terk eder. Haydar’ın yerini okul sıralarında öğretmeninin mütemadiyen hakaretleri almıştır. Sokaktaki akranları artık farklı suç unsurları öğretmektedir. Menkıbelerin yerini, şehir efsaneleri ve kitle iletişim araçları almıştır artık.
Bir sonraki süreç, şehirleşmenin/medenileşmenin(!) içerilere kadar nüfuz etmesidir. Anne artık çalışmaktadır, baba geçim kaygısında, işini kaybetme korkusunda ya da daha iyi bir hayat şartları için çabalamaktadır. Evde baskı unsurları ortadan kalkmıştır, ancak ayyuka çıkan krizlerde patlamalar istisna. Okuldaki Öğretmenleri pek umursamazlar artık, onların derdi ders saatinin onu nasıl gelecek, hafta ne zaman bitecektir. Zaten kişide öz güven hayli de ilerlemiştir; her şeyi bilen kendisidir. Belki de sokakta devrimci bir duruşla dünyayı bile değiştirebilir, farklı bir şehir efsanesi.
Post modern süreç başka türlü de işleyebilir. Baba işinde iyi, sosyal hayatında elittir. Anne’nin artık Baba’dan farkı da kalmamıştır. Kendisi ya toplumsal hiyerarşide üst sıralarda yer almak için bir yarış atına ya da pes etmiş Hippiye dönüşmüştür. Bence ikisi de Hedonik dünyanın farklı yansımaları.
Tahmin etmediğimiz, edemediğimiz farklı birçok olasılık, varyans mevcut. Ama sonuçta çevresinin şekillendirdiği Kıssa’lar/entelijans, bir ceza hukuku, sosyal davranış formu, ahlaki oluşum, ekonomik, hiyerarşik vs vs oluşumlar içerisinde tarihsel olarak yaşamaktadır bunlar da bu süreçte oluşmaktadır.
Aile büyükleri yalan ama sosyal yaşamı oluşturmak için zaruri olan leylek kıssaları ile eğitmektedir onu. Hukuk/yaptırım gücü çevresel ortamla şekillenmekte ve değişkendir. Cami ya da okul, sadece iyi vatandaş/koyun olarak yetişmesi için yalanlarla müfredat oluşturmuştur. Okuyunca zengin olacağı, toplumda saygın bir yere sahip olacağı yalandır. Zira bu vasıfları kazanmışlar okumadan piyasada yetişen kişilerdir. Tabi bu sosyal bir zorunluluktur yoksa herkes piyasada kazanmaz çoğu kaybeder, daha büyük çoğunluğun ise eğitim, din/ahlak, medya, STK bilmem nelerle oyalanması gerekir. Gerçekte tarihsellik; tarihsel yalanlar üzerine kuruludur.
Kendisinin şekillendirmediği bir dünya,hele de kendisinin şekillendirmek için hiçbir kutsal(!)’ının olmadığı bir dünya. Yani varsa bile etkisiz, kendi de değişken kutsallar…
Gerçekten böylemi?!!
Ya da öyle mi olmalı?
Varsa eğer etkin bir kıstas, böyle olmayacaktır.
Bir mesnet varsa öyle değildir. Mesnedin gerçekte senet ise sağlamdır da. Tabi gören olursa, görmeyen “Tarihselci” diyecektir; sen ne olsan da…