Evet, artık "Ergenekon"a "terör örgütü" denebilir. Mahkeme o kararı verdi ve örgütle bağlantılı olduğuna kanaat getirdiği isimlere ceza yağdırdı.
Ağırlaştırılmış müebbet cezası alanların içinde bir Genelkurmay Başkanı (İlker Başbuğ) da var, dönemin Birinci Ordu Komutanı (Hasan Iğsız) da... Şener Eruygur, Hurşit Tolon, Dursun Çiçek'in isimleri de müebbetler arasında yer alıyor. Ayrıca birçok general ve yüksek rütbeli subay da, "darbeye teşebbüs"ten müebbet veya ağırlaştırılmış müebbete mahkûm olmuş bulunuyor.
Doğu Perincek de ağırlaştırılmış müebbet alanlar arasında, Veli Küçük de, Tuncay Özkan da. Yine Kemal Kerinçsiz, Fikri Karadağ, Muzaffer Tekin ve Alparslan Arslan (her ikisine iki kez ağırlaştırılmış müebbet) ve Mustafa Özbek müebbetler arasında yer aldı. Mustafa Balbay, 34 yıl küsurla geçti karar metnine. Mehmet Haberal da ceza aldı, Sinan Aygün de... Kemal Gürüz de Kemal Alemdaroğlu da...
Hiç şüphesiz "tarihi" diye nitelenebilecek bir karar.
Tabii ki henüz sonuçlanmış değil, Yargıtay safhası var, sonra Anayasa Mahkemesi ve belki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi safhası var.
Benzeri bir nitelik taşıyan ve birçok mahkûmiyetin yer aldığı Balyoz Davası kararları, şu anda Yargıtay'da temyiz safhasında.
Tarihi bir karar, evet
Türkiye, son Yüksek Askeri Şûra'yı izlerken de sivil irade ve askeri teamüller konusunu tartıştı. Demek konu, 2013'e kadar sarktı. Ergenekon Davası başlayalı altı yıl olmuş, 2002-2003'teki sivil iradeye karşı asker-sivil işbirliği ile gerçekleşen hareketlenmeleri yargı önüne taşımış Ergenekon Davası.
Bir yandan askeri müdahale yargılamaları sürmüş, bir yandan asker bünyesindeki normalleşme süreci işlemiş. Öyle bir zaman olmuş ki, tüm komuta kademesi, sivil iradeyi içine sindiremediği için istifaya yönelmiş.
Türkiye, darbeyi yargılayacak bir sivilleşme noktasına gelebilmiş.
Kolay değil.
Kararın açıklanacağı gün için, "Silivri'yi basma" yani "mahkemeyi basma" çağrısının yapıldığı bir ülkede gerçekleşiyor bu yargılama.
Bu tür siyasi yargılamaları yürüten hakimler-savcılar ciddi tehdide maruzdur ve büyük risk altındadır. Bir anlamda bundan sonraki ömürleri bu tehdidi hisseder. Kelle koltukta bir iştir bu tür davalarda yargıçlık. Ana muhalefet liderinin ve parti sözcülerinin kaç kere "Silivri yargıçları"nı tehdit ettiğini sayabilmiş değiliz.
Kaldı ki, Ergenekon bir terör örgütü ise, bu örgütün sivil-medya-iş dünyası ayaklarının henüz yargı huzuruna çıkmadığı da biliniyor.
Başbuğ gerçekten örgütte ise...
Başbuğ, son zamanlarda davaya dahil edildi ve tutuklandı. Yargıçların kararına göre Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde örgütün içinde, belki başında idi. Yani tüm Genelkurmay Başkanlığı'nı örgüt bünyesi içinde iken sürdürmüş oldu.
O takdirde sivil iradenin nasıl bir tehditle iç içe yaşadığını düşünmek gerekiyor. Sivil iradenin böyle bir tehdidi hissedip hissetmediği de bir soru.
Hep tekrar ettiğim gibi henüz dava sonuçlanmış değil, dolayısıyla bu kararlar da temyize açık. Belki de müebbet istenenler içinde beraat edenler olacak. Bilmiyoruz. Burada İlker Başbuğ'un kararın açıklanmasından sonra söylediği şu sözleri de kayda değer buluyorum:
"Bir de unutulmasın ki ilahi adalet vardır.
İlahi adaletin varlığını yüreğinde hissedenler ve er geç bir gün tecelli edeceğine inananlar:
'Bir topluluğa karşı duymakta olduğunuz kin sizi adaletten ayırmasın! Hep adaletten yana olun' şeklindeki Yüce Allah'ın buyruğuna da uymak zorundadırlar.
Ve inanıyorum ki, hak hiçbir zaman yerde kalmaz.''
BUGÜN