Mavi Marmara'mız geri dönüyor. Üstünde şehitlerimizin bereketli ve tertemiz kanlarını taşıyarak geliyor. Mavi Marmara tarihe bir not düşmüştür. Zulmün çarkının müminlerin samimi ve kararlı çabalarıyla mutlaka kırılacağını göstermeyi başarmıştır. Dünyanın dikkatini Gazze'ye toplamış, ambargonun hafiflemesini sağlamıştır. Asıl sorumluluğumuz bundan sonra başlamaktadır. Yaşadığımız coğrafyalarda, dünya halklarına kan kusturan müstekbirlerle yapılan yerli işbirlikçiliğe karşı hakkın ve adaletin canlı şahitliğine de çabalamanın zamanıdır şimdi.
Duyarlılıklarımız kalıcı olmalı ve bu duyarlılığımızı sosyal ortamlarda gündemleştirmeliyiz. "Siz insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz. İyilikleri emreder, kötülükleri men eder ve Allah'a iman edersiniz…" düsturu gereği yeniden doldurmalıyız gemileri. Şehitlerimizin kanının yerde kalmaması için bu ambargonun kayıtsız şartsız ortadan kalkması sağlanıncaya kadar seferlerimiz sürmelidir. Yalnızca Gazze'de değil, dünyada insanlığı tehdit eden zulüm noktaları tamamen yok oluncaya kadar bitmemeli yolculuğumuz.
İsrail'in saldırı tehdidine rağmen gaz maskesi kucağında gemideki banklar üstünde uzanan kardeşlerimizin üstüne Allah huzur ve güvenlik duygusunu indirmiştir ve onları görünmez ordularıyla desteklemiştir. Tıpkı Mekke'den çıkarılan iki kutlu yolcunun mağaraya sığındıklarında üzerlerine indirilen huzur ve güvenlik duygusu gibi, tıpkı Bedir'de, Huneyn Günü'nde ve başka pek çok günde olduğu gibi Allah inananlara yardım etmiştir. Yol gösterici yıldızlar ve ay, tehlike dolu okyanus kutlu yolcuların sükûnetine şahit olmuştur. Tüm dünya şahit olmuştur canlı yayında ölümü öldüren kardeşlerimizin şanlı direnişine. Şehitlerimizin pak alnından öpen ölüm meleği bile imrenmiştir içimizden pek azımızın nasiplenebildiği bu lütufa. Şimdi şehitlerimiz için yalnızca ağlamak vakti değildir.
Kardeşlerimiz üzerlerine düşeni yaptılar. Peki, ya biz ne yapacağız?
Yazarımız Günay Bulut'un yazısını okumak için tıklayınız: