Özgür-Der Üniversite Gençliği’nin düzenlemiş olduğu kitap forumunda Fazlur Rahman’ın “Tarih Boyunca İslami Metodoloji Sorunu” kitabı, üniversite öğrencilerinden Sevranur Ayar ve Ömer Semerci tarafından tahlil edildi.
* * * * *
Sunumuna Fazlur Rahman’ın İslami camianın yanı sıra gayrimüslim camiada da oldukça tanınan bir yazar olduğunu söyleyerek başlayan Sevranur Ayar, Fazlur Rahman’ın “İslam’da metin yoktur yorum vardır.” söyleminin İslam’a tarihselci bakış açısıyla yaklaştığını gösterdiğini ifade etti. Fazlur Rahman’a göre sünnetin normatif bir yaşama şekli olduğunu ifade eden Ayar, bu yaşama şeklinin irade sahibi insana ait olması durumunda ahlaki normatif; peygambere ait olması durumunda ise vahyi normatif olduğunu söyledi.
Fazlur Rahman’ın sünnet anlayışının müsteşriklerin anlayışına oldukça benzer olmasının çokça eleştirildiğini ifade eden Ayar, Fazlur Rahman’ın nebevi sünnet tanımının müsteşriklerin sünnet anlayışından farklılaştığını söyledi. Fazlur Rahman’ın nebevi sünnet kapsamına aldığı yaşayan sünnet ile peygamber, sahabe ve ilk nesil Müslümanların tatbikatını sünnet tanımı içine aldığını belirten Ayar, Fazlur Rahman’ın bu noktada müsteşriklerden farklı bir sünnet tanımı yaptığının göz ardı edilmemesi gerektiğini söyledi.
Fazlur Rahman’ın yaşayan sünnet kavramını az sayıda rivayet üzerinden temellendirmeye çalışmasının eleştirilebileceğini ifade eden Ayar, yaşayan sünnetin temellendirildiği içtihad etme hususunun ise oldukça önemli olduğunu belirtti. Fazlur Rahman’ın, yaşayan sünnet için Hz. Ömer’in içtihatlarını sıkça gündeme getirdiğini belirten Ayar, yaşayan sünnetin içtihad hususundaki önerilerinden Müslümanların faydalanabileceği düşündüğünü söyledi.
Fazlur Rahman’ın hadisleri teknik ve tarihi hadis olarak ikiye ayırdığını söyleyen Ayar; Fazlur Rahman’ın özellikle teknik hadisi, peygamberin muhteva olarak söylemiş olabileceği hadisler olarak ele almasını eleştirerek bu durumda çeşitli maksatlarla uydurulmuş hadislerin ayrımının yapılamayacağını belirtti.
Fazlur Rahman’ın, yaşayan sünneti ilk nesil gibi yaşamanın mümkün olmadığını ancak bizim de Kur’an ve sünneti yeniden yorumlayabileceğimizi söylediğini ifade eden Ayar, Fazlur Rahman’ın yorumlamanın sınırını kimin belirleyeceği ve Allah’ın maksadını ne ölçüde anlayabileceğimiz sorularını cevapsız bıraktığını söyleyerek sunumunu sonlandırdı.
* * * * *
Sunumuna Fazlur Rahman’ın metodolojiye verdiği anlama değinerek başlayan Ömer Semerci, yazarın günümüzdeki problemlerin kaynağına metodolojiyi oturttuğunu ifade ederek yazarın çözüm önerisi olarak yeni, sağlam ve güvenilir bir metodoloji üretilmesi gerektiği kanaatini taşıdığını söyledi. Ancak Semerci, metodolojinin kendi doğasında-tabiatında zaten bir sınırlılığı, bir kısırlılığı barındırdığını ifade ederek alternatif olarak üretilen metodolojinin de mevcut metodolojiden pek farklı olamayacağını söyledi.
Metodolojinin paradigmalaşması sürecinde müsteşriklerin, sünnetin devam edegelen Arap örf ve âdeti olduğunu söylediğini ifade eden Semerci, Fazlur Rahman’ın ise sünneti peygamberi sünnet ve nebevi sünnet olarak ikiye ayırdığını söyledi. Fazlur Rahman’ın bu ayrımında Arap örf ve âdetini peygamberi sünnet içinde değerlendirdiğini söyleyen Semerci, nebevi sünnetin ise vahyin öncülüğünde oluşan yaşayan sünnet olarak tanımlandığını belirtti. Fazlur Rahman’ın yaşayan sünnetin içtihad ile mümkün olacağını söylemesine değinen Semerci, içtihadın sınırlarının ve içtihad yapabilecek kişilerin tam olarak belirlenmemiş olmasının sıkıntılar oluşturabileceğini söyledi.
Fazlur Rahman’ın metodoloji sorununun temeline Şafii’nin hadis anlayışını oturttuğunu söyleyen Semerci, Fazlur Rahman’a göre Şafii dönemine kadar fıkıh-hüküm içtihad ile belirlenirken Şafii ile beraber içtihadın yerini hadislerin aldığını ve ciddi bir donuklaşma sürecinin başladığını söyledi.
Fazlur Rahman’ın, hadisin paradigmalaşmasından önce İslam’ın büyük başarılar elde ettiğini, büyük gelişmeler kaydettiğini söylediğini ve bugün yaşanan problemin temel saikinin hadisin paradigmalaşması olduğu tespitini yaptığını ifade eden Semerci, bu tespitin hakkaniyetli bir tespit olmadığı kanaatinde olduğunu söyledi. Fazlur Rahman’ın modernizmle beraber ortaya çıkan sorunların kaynağı olarak hadis paradigmasının otoriterliğini göstermesini eksiklik olarak ifade eden Semerci, Fazlur Rahman’ın Batı’nın emperyalist, sömürgeci anlayışını gözden kaçırdığını söyleyerek İslam coğrafyalarında yaşanan sorunun temel saikinin Batı’nın emperyalist ve sömürgeci tutumu olduğunu söyledi.
Şafii’nin paradigmasının oluşmasında İmam Malik’in ve Ebu Hanife’nin etkisinin göz ardı edilmemesi gerektiğini ifade eden Semerci, felsefi hareketlerin de hadis paradigmasına etki ettiğini söyleyerek hadis paradigmasının teşekkül sürecinin incelenmesi gerektiği kanaatinde olduğunu belirterek böylece peşin hükümler vererek İslam düşüncesini mahkûm etmektense sorunun asıl kaynağını bulabileceğimizi söyledi.
Tarihselcilerin Muvakafât-ı Ömer meselesi üzerinde çokça durduklarını söyleyen Semerci, tarihselci anlayışın bu durumu hikmet olarak tanımladığını ifade etti. Tarihselcilerin hikmeti içtihad ile yakalayabileceklerini düşündüklerini söyleyen Semerci, Şafii’nin ise hikmetin ancak peygamberin hadislerinden elde edilebileceğini söylediğini belirtti. Semerci, hikmet tanımlarındaki farklılıklardan dolayı Şafii’nin perspektifinin dar ve donuk, tarihselcilerin perspektifinin ise rölatif ve flu olduğunu söyleyerek sunumuna son verdi.
* * * * *
Program soru cevap faslının ardından sona erdi.