Lahika 1
2'incisini de bekleyin, 3'üncüsünü de.
Beni bu tür lahikalar, andıçlar şaşırtmıyor. Bunlar hep oldu, oluyor ve bu gidişle de olacak.
Her ülkede bu tür işler olabilir. Önemli olan bu işler olduğunda idarenin, iktidarın ve yargının bu işi soruşturması ve gerekenin yapılmasıdır..
O zaman bu işe teşebbüs edenler bir daha cür’et ve cesaret edemezler.
Eğer bu işler yapanın yanına kâr kalıyorsa o zaman olacak olan budur!
Komuta kademesinde onaylansın ya da onaylanmasın, böyle bir belge varsa sorumlular neden gereğini yapmıyorlar?. Asıl soru ve asıl sorun bu! Bu konuda sessiz kalanlar, en az bu işleri yapanlar kadar suçludur. Haksızlıklar karşısında susanlar kimlerdi, hatırlasanıza!
Böyle bir belgenin nasıl ve kim tarafından sızdırıldığının soruşturulmasından önce bu belgeleri kimin hazırladığının, ne amaçla hazırlandığını ve bu operasyonun siyasi ve finans destekçilerinin kim olduğu ortaya çıkartılmalıdır.
Beni asıl rahatsız eden GKB'nın ilgisizliği ve sessizliği, aynı şekilde askeri yargı ve adli yargının bu konu karşısındaki ilgisizliği ve iktidarın olayı görmezden gelmesidir..
Yargıtay'ın Danıştay'ın muvazzaf ve emekli yargıçları, savcıları neden susuyorlar bu olay karşısında?..
Malum media niye susuyor?..
Malum sermaye yoksa bu işin arkasındaki kayıtdışı finansör mü? Petrol kaçakçılığı kayıtdışı siyasetin kayıtdışı sermayesini mi oluşturuyor?.. Görünen devlet ve görünmeyen devlet, o yüksek ÖTV ve KDV'yi aralarında paylaşıyor mu yoksa? Kayıtdışı ekonomi sektörü, örtülü KİT mi? Ahmet Ertürk bunlara da el koyup satabilecek mi? Sıra ne zaman taşeronlardan patronlara gelecek?
Bu işin finans kaynağı kamu bankalarındaki batık kredilerden, hazine arazilerinin yağmasından mı kaynaklanıyor yoksa! Ya da bazı ballı ihalelerden mi mesela!
Yoksa bu zafer çılgınlığı bu tartışmanın üstünü örtmek için mi kullanılmak isteniyor?..
Sadece lahika mı tartışılması gereken? Sarıkız olayı ne oldu? Özden Örnek dosyasını daha ne kadar raflarda bekleteceksiniz?
Bu işbirlikçi media, işbirlikçi sermaye, işbirlikçi STK'lar hangileri dersiniz.. İşbirlikçi proflar. Hani şu özel jürilerden geçirilip bir gecede profesör yapılan beşik kertmesi ya da yeni tabirle derin devlet kertmesi ulema.. kim bunlar dersiniz..
Çevrenize bakın iş dünyasında, siyaset dünyasında en önde hep onları görürsünüz. Kimi dinci, kimi laik gözükürler. Şeyh ve fahişe aynı kadroda rollerini oynarlar! Papazlık da yaparlar imamlık da! Maksat vatan kurtulsun, dostlar alışverişte görsün ayakları!
Siz gözünüzü ekrandan ayırmayın, Hadi maça maça!
Taraf'a bu belgeleri kim verdi!
Taraf'ın yayınından kim kârlı çıkar?
Herkes bu soruların cevabına yönlendirilmeye çalışılıyor.. Varsayalım ve mümkün olan en kötü ihtimalin gerçek olduğunu düşünelim.
Tamam da, bu belge ortaya çıktı ve şimdi siz o sorunun cevabına ilişkin ihtimalleri de not ederek neden bu işin gereğini yapmıyorsunuz?
Taraf, sağcı, solcu, globalist, neyse ne, yani bu belgeleri TSK içinde birileri bu darbe sürecini engellemek için vermiş olamaz mı? Olay bir gazetecilik işi olamaz mı?
Kaldı ki, sağcı, solcu olmak, bu anlamda uluslararası kuruluşlarla dayanışma içinde olmak ve o kaynakları kullanarak bazı bilgilere ulaşmak niye suç olsun ki!
Varsayalım bu bilgiyi yabancı bir ülke istihbaratı ve tamamen kendi çıkarları için sızdırdı..
Peki o zaman bu işi görmezden mi geleceğiz!
Satrançta bir kural vardır, önüne konulanı yersin. Onu yersen de birileri seni yiyebilir. Ama oyunun kuralı bu.
Birileri o taşı önüne koymadan senin o muhtemel taşı yemen gerekirdi. Senin öğrenmen gerekirdi, bulman gerekirdi..
Eğer iktidar 1. Lahika ile harekete geçmeyecek olursa 2'incisi de gelecek göreceksiniz, 3'üncüsü de.
Bu durum karşısında birileri yeni planlar yapacak..
Bir kere macun tüpten çıktı..
Bir şeyler yapmak zorundasınız..
Ne yapacağınız belli olmadıkça karşınızdakiler belli, ama dostlarınızın yardımı size ulaşmayacak.. Hele siz, sizden yana ötekilere karşı olanların üzerine giderseniz, o zaman rakibleriniz karşısında çaresiz ve yalnız kalırsınız, kara bulutlar, güneş doğmadan sizi yutar!
Allah aşkına, bu sefer topu taca atmayın. Yoksa o gölgeler güneşin önünü kapatır ve göz gözü görmez olur..
Zaman kaybetmeyin..
Hele şu Almanya maçının tartışmaları bitsin.. Temmuz gelsin bir, bakın görün daha neler olacak..
Temmuz ayında Türkiye'de siyaset fırtınalı gözüküyor.
Düşünsenize bu içerikte bir andıç ya da lahika adına ne derseniz deyin iktidar tarafından hazırlandığı ortaya çıksaydı, CHP, yargı, ordu, laikçi “STK”lar, malum media ne yapardı?! Tamtamlar çoktan çalmaya başlamıştı. Şofar’lar, savaş baltaları çıkartılmış “topyekun savaş” başlatılmıştı değil mi?
Bana kalırsa tüm erdemli insanlar, haksızlığa, zulme, sömürüye, insan haklarına ve hukuk devletine taraf olmalı ve haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun mazlumdan yana zalime karşı tavır almalı.. Sağcı-solcu demiyorum. Hele ben hiç muhafazakâr biri değilim. İki günü birbirine eş olan aldanmıştır diyen biri nasıl muhafazakâr olabilir ki? Taassub/Mutaassıblık desen benim gözümde küfürdür! Akıllı, dürüst ve cesur olsun yeter. Dürüst dediğim de söz verdiğinde sözünde dursun o kadar!
Selâm ve dua ile..
NOT: Dün yine maç vardı değil mi? “Sözkonusu olan futbolsa gerisi teferruattır” değil mi? “Bugün için doğmuşlardı” değil mi? Beklenti çılgınca idi; “Varlık sebebleri futbol olduğuna inananlar” kazanacaklar!
Bu arada dünkü yazıda eksik kalan bir bölüm vardı: Bir yılda serseri kurşuna 700 can veriyoruz. Güneydoğudaki çatışmalarda ölenlerin sayısı bu kadar değil.. Bu maliyeti de yazın bir kenara! Bu, zafer kutlarken, düğün, asker uğurlarken ve eğlenirken öldürdüğümüz İNSAN sayısı.. Bu eğlence filan değil vahşet. Yaralı sakat kalanları, trafik kazası yapanları saymıyorum! Hapse girenler hariç!
Sahi silah sıkmadan, sokağa çıkıp trafik terörü estirmeden futbol zaferi başka nasıl kutlanır ki?!
Vakit gazetesi