Bir fıkra var.. Saf bir köylümüz, şehire gelmiş..
Daha önce hiç görmediği trene binmiş.
Trende uyanık iki genç, köylü vatandaşı kafakola almışlar.
“Amca, şu kırmızı kol var ya.. O, ‘kuvvet sayacı’dır. Biz uğraşıyoruz, iki elimizle bile çekemiyoruz bu kolu.. Bizim gücümüz yetmiyor.. Sen güçlü birisine benziyorsun. Acaba senin gücün yeter mi, o kolu çekmeye?”
Pazusu şişik saf köylümüz nerden bilsin, gösterilenin, “imdat fren kolu” olduğunu..
Şöyle bir deneme yapmış, anında kolu çekmiş.
Tabii; tren de durmuş..
Uyanık gençler tornistan..
Saf köylümüz şişinmeye devam ediyor..
Bir denemede çekti ya..
Hemen ardından görevliler gelmiş, sinirli bir şekilde “Kim çekti bu kolu” diye sorarak bakınırken.. Olan bitenden habersiz saf köylümüz, büyük bir iş başardığını sanarak, “Ben ben.. Ben çektim.. Hemi de tek kolumla” deyivermiş..
28 Şubat darbesinde yaşananlar da, işte tam bu tür, fıkralık “şişinik itiraf”lara sebep oluyordu, eski dönemlerde...
Meşru hükümeti, gelen geçen tokatlıyordu ya.
Kartel medyası, komutanları el üstünde tutuyor, onları böyük kahramanlar gibi takdim ediyorlardı ya..
Onlar da, yaptıklarının “çok açık bir suç” olduğunun belki farkında olarak/belki farkında olmayarak “kahramanlık taslıyorlar”dı..
“Darbe tehdidi” anlamında yaşanan hangi gelişme olsa, her biri “Ben yaptım, ben yaptım” diye ortalıkta şişine şişine geziyordu..
Bunların içinde benim hiç unutmadığım en komik “suç itirafı” ise, Sincan’da yürütülen tanklarla ilgili olanı idi.
Sincan’da tankların yürütülmesini, kim üstlenmemişti ki?
Bir bakıyorsunuz, Çevik Bir büyük kahraman edası ile “tankların yürütülmesi”ne sahip çıkıyor... Taa ABD’delerden “Balans ayarı yaptım” diyor, Türkiye’ye teşrif ettiğinde de, “emri kendisi vermiş” havası ile açıklamalar yapıyordu.. Sanıyordu ki, bu şişinmelerle, cumhurbaşkanlığı yolu kendisine açılacak..
Bir bakıyorsunuz dönemin tümgenerali Erdal Ceylanoğlu, “Sincan’da yetkili olan esas bendim. Tabii ki tankların yürütülmesi emrini de ben verdim” diyordu.. Onun da amacı, darbeciler lehine esen rüzgardan yararlanarak, korgeneralliğe terfiye, referans oluşturmak..
Yıllar sonra, dönemin korgenerali İzzettin İyigün isimli bir paşa ise devlet gazetesi Hürriyet’in sürmanşetinden hepimizi şaşırtan açıklamayı yapmıştı: “Onların hepsinin, tankların yürütüleceğinden sonradan haberleri oldu. Tankları esas yürüten benim!”
Eee. O zamanlar, Sincan’da tankları yürütmek, büyük bir kahramanlık göstergesi idi..
Onlar da, bu kahramanlığa sahip çıkıyorlardı, akıllarınca..
Oysa o günlerde de hatırlatmıştık, kendilerine.
Bu ülkeye, bir gün akl-ı selim hakim olursa, bu itiraflarınız sizleri yakar.
Meşru hükümete karşı, siz nasıl tank yürütürsünüz?
Seçimle işbaşına gelen bir başbakana karşı, tank yürütmek ne demektir? Bu çok açık suçtur.
Bırakın “Ben yaptım. Hayır ben yaptım” tartışmalarını da, gerçek fail kimse, o kara kara düşünmeye şimdiden başlasın; “Darbeler soruşturulursa, ben ne savunma yapacağım” diye..
İşte o gün geldi..
Saf köylü vatandaşımızın, “Ben çektim ben.. Hemi de tek kolumla” itirafındaki gibi, tankları yürütmeyi birer-ikişer üstlenen komutanlar, şimdi hesap veriyorlar..
Tankları yürütmekle suçlanan emekli Orgeneral Erdal Ceylanoğlu, dün savcı önünde idi.
Tutuklanma isteği ile, hakime sevkedildi.
Bilemiyorum, “Ben yürüttüm ben.. Hemi de tek başıma” mı dedi..
Yoksa, “Bizi kandırdılar savcı bey. Bizi aldattılar. Yoksa biz, meşru hükümete karşı tank yürütür müydük? Tüm suç, bu kartel medyasının.. Fatih Çekirge’lerin.. Ertuğrul Özkök’lerin.. Zafer Mutlu’ların..” mı dedi?
“İmdat freni”ni çeken köylü vatandaşımızı, kimsenin tahkir etmeye hakkı yok..
Ama, koca koca komutanlar.. Şöyle üstün öğretim, böyle modern eğitimden geçmiş komutanlarımız, “Bizi gazeteciler kandırdılar” derlerse..
Kartel medyasının avukatlığını yapmak için söylemiyorum ama..
Böyle bir savunmayı kimsenin haklı görmesi mümkün değil..
Bir zamanlar şişindikleri “suç”ları için... Şimdi yatacaklar, kuzu kuzu!
YENİ AKİT