Tank Palet Fabrikasının Özelleştirilmesine Dair Sorular Cevap Bekliyor!

Aburrahman Dilipak, Adapazarı Arifiye’de kurulu tank palet fabrikasının özel bir şirkete satılacağı iddiasına yer verdiği yazısında bunun şuyuu vukuundan beter olduğunu söylüyor.

Abdurrahman Dilipak’ın Yen Akit’te yayımlanan konuyla alakalı yazısı (09 Ocak 2018) şöyle:

Bazı Şeylerin Şuyuu Vukuundan Beterdir

AK Parti’nin ve adaylarının dikkat etmesi gereken birkaç konu var.

Yolsuzluk ve ahlaki zaaf üzerinden adayları vurmaya çalışacaklar. Torpil, rüşvetgibi konular hep gündemde olacak.

İş aleminin, esnaf ve vatandaşın ekonomik açıdan sıkıntıları halk arasında en çok konuşulan konular arasında.

Ve tabii gençlik ve aile hayati öneme sahip bir konu. Her iki alanda ciddi bir zafiyet söz konusu. Özellikle de aile ile ilgili konuşulanlar, yaşananlar ciddi bir sıkıntı sebebi.

Aile ile ilgili TBMM’de komisyonda konuşulan konulardan tutun da, Aile bakanlığı ve MEB’deki uygulamalar, (Neyse ki MEB yıllar sonra yanlış bir uygulamaya son verdiğini açıkladı), Aile mahkemelerinde yaşanan rezaletler ve yasalardaki çarpıklıklar ciddi bir problem. 6284’nolu yasa, adeta toplumda felaketin kod numarası gibi anılmaya başladı. Unutmayalım ki, hukuka ve maslahata uygun olmayan yasa suç aletidir!

Bir de başımızın belası “İstanbul Sözleşmesi” var. 11.5.2011’de İstanbul’da imzalanmış. Meclis 14.3.2012’de kabul etmiş aslında. 1 Ağustos 2014’de yürürlüğe girmiş. Şimdi bu sözleşme hükümleri iç hukuka yansıtılmaya çalışılıyor. Bugünkü tartışma aslında geç kalmış, ertelenmiş bir tartışma. Öte yandan da son kavşaktayız.

Tabii şu “Toplumsal cinsiyet eşitliği” tartışması da, bu tartışmanın bir parçası olarak gündemde. Proje MEB’de ETCEP olarak birkaç yıldan beri uygulanıyordu ve zaten sona gelinmişti. Bizim “Yeşil Laikler” işi bitirmişlerdi. Bu bizim Yeşil Kemalistler, laikler, artık ADD ve ÇYDD’ye gerek bırakmadılar. FETÖ’ye de BÇG’ye de gerek kalmayacak bu gidişle. “Bizimkiler”(!) bu işi daha iyi yapacaklar sanki!

Toplumu dönüştürmek için yola çıkanlar, sanki farkında olmadan dönüştürüldüler. Ava gidenler avlandılar! Aslında devleti ele geçirip toplumu dönüştürmek fikri “Jakoben Kemalistler”in fikri idi. Bizimkiler de aynı tuzağa düştüler sanki, farkında olmadan. Onlar da bir bakıma “Metodik Kemalist” oldular. Bunların başlarında hâlâ başörtülüleri var ama, artık o sadece bir aksesuvar ve de o başörtüsünün altındaki beyinleri ve kalpleri sanki bir dönüşüm sisteminde dönüştürülmüş ve yeniden yapılandırılmış gibi.

Adalet, FETÖ davaları ile ilgili yaşanan sorunlar, bazı kripto FETÖ’cüler itibar görürken, suç oluşturmaması gereken eski ve dolaylı ilişkiler bahane edilerek görevden uzaklaştırılan ya da sanık sandalyesine oturtulanlarla ilgili yaşananlar toplumun önemli bir kesiminde ciddi bir rahatsızlık sebebi.

Bir de Yeşil Kemalistlerimiz, Yeşil Kapitalistlerimiz, Yeşil Feministlerimiz var. O kesimlerden oy devşirme uğruna yapılanların götürüsü getirisinden daha fazla. “Bu şekilde dostlarınızı kaçırırsınız, ama aynı zamanda size diş bileyenler de dost olmazlar”. Unutmayın “eldeki bir kuş, daldaki üç kuştan çok daha değerlidir.”

“Şuyuu vukuundan beter söylentiler” dolaşıyor ortalıkta. Söylenti, eğer tatmin edici bir açıklık, şeffaflık ve güven verici bir açıklama ile zamanında önlenemez ise, bazan en tehlikeli “gerçek”ten bile daha tahripkar olabilir.

Şehir bizim evimizdir. Gelenekten gelen kural şu: “Evinizin anahtarını kendine emanet edemeyeceğiniz kişiler”e şehrin anahtarını emanet edemezsiniz! Hangi partinin adayı olursa olsun, adayınız böyle biri ise, dünya ve ahiret açısından sonuç size fayda vermeyecek. Ya siz de öylesiniz, onun gibi birisiniz, ya da cahillik ediyorsunuz. Unutmayın, “Allah cahil ve zalim bir topluluğa, müfsitler topluluğuna yardım etmez.” Onların “üzerine pislik ve bela yağdırır”, “işlerini sarp dağlara sardırır”. Zalimlere herhangi bir şekilde yardım edenler, “zalimleri yakacak ateşin kendilerine de dokunacağını” bilmeleri gerekir..

Spor maskesi altında, artık bir kumara dönüşen futbola, futbolculara, futbol takımlarına verilen destek, aktarılan kaynak ve kitlelerin uyutulması için adeta beşik görevi gören stadyumlara harcanan para da artık sinir bozucu bir boyuta ulaştı. “Ne sağcı, ne solcu, futbolcu” bir nesil geliyor, bu şekilde özendirilince devlet ve Media tarafından. Yazık bu gençlere. Futbol bir spor da değil. Zaten spor ne ki, bu işin güzellemesini bir kenara bırakıp tarihine bakın, etimolojisine bakın, felsefesine bakın, psikolojisine bakın, pratik uygulamasına ve arkasındaki güçlerin kim olduklarına bakın. Geçen gün “Herkül” filmini izledim de, filmin orta yerinde, diyor ki “Her spor bir savaştır, her savaş bir spor!”. Barışmış, gençlerin ıslahı imiş. Geç efendim! Bu konuyu tekrar, ayrıca yazmam gerekecek! Ezberlerin bozulması için konunun ayrıntılı bir şekilde ele alınması gerek!

Şimdi de batmak üzere olan sanayiciyi kurtarmayıp, batık futbol şirketlerinin borçlarını bir kamu bankası üzerinden yapılandırmaya kalkarsanız, bundan ne Allah razı olur ne de yurdum insanı, kanaatime göre. Bu “süper akıl”(!)lar kimin aklı ise.

Bakın, Varlık fonu ile ilgili abuk - subuk iddialar dolaşıyor ortalıkta. Mesela Etibank’ın özelleştirilmesinden ve boraksın işletme imtiyazının yabancılara satılacağından söz ediliyor, hem de komik bir fiyata! Aman ha! Bu işlerin şakası bile olmaz. İçimizden birileri böyle manyakça hayaller kurup, birilerinin haberi olmadan iş kotarmaya çalışıyorsa da, bu “Dahlan akıllı”lara meydanı boş bırakmayın. Sonra bunlar her haltı yer. Bunlardan içimizde yok değil!

Birçok siyasi ve idari kadrodaki atamalar toplum vicdanından rahatsızlık uyandırıyorsa, bu konuda daha dikkatli olmak gerek.

Adapazarı Arifiye’de kurulu tank palet fabrikasının özel bir şirkete satılacağına dair sosyal mediada çıkan haberlerin anında cevaplandırılması gerek. Bakın geç gelen hakikat hükmünü icradan aciz kalır. Meydan müfsitlere kalır.

Yönetim hem bu haberlerin kaynağını bulmak ve ortaya çıkarmak, hem de eğer bu yönde birtakım girişimlerde bulunanlar varsa, onların kim oldukları, hangi ilişkilerle bu tür tezgahlarda rol aldıklarının ortaya çıkarılması gerek.

Öte yandan; Sağlık ve Gıda Tarımda hâlâ devam eden, çözülemeyen bir sürü şikayet konusu var.

“Ben yaptım oldu” olmaz. Politikacıların ne söyledikleri kadar, toplumda o sözlerin ve işlerin nasıl anlaşıldığının da hesaba katılması ve istismara sebeb olacak söz ve eylemlerden kaçınılması gerek.

Diğer bakanlıklar ile ilgili konular da gündemde, adaylarla ilgili söylentiler ve yerel yönetimlerde hâlâ devam etmekte olan işler de.. Damlaya damlaya göl oluyor, haberiniz olsun. Selâm ve dua ile.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!