Sabahın erken saatlerinde otelden çıkıp Titvan şehrini dolaşmaya başladım. Önce uzun sokakları ve geniş bulvarları adımladım.
Şehir gece ne kadar kalabalıksa sabahın bu saatlerinde de o kadar ıssızdı. Daha sonra ise Titvan’ın tarihi Medinası’na girdim. Medina’da da in cin top oynuyordu. Medina’nın tarihi kapılarından birinden surların dışına çıkıp Tanca arabalarının toplandığı garaja doğru yürümeye başladım ve yarım saatlik bir yürüyüşün ardından Tanca’ya gitmek için bir taksiye bindim. Dolmuş olarak kullanılan takside benim dışımda 3 Faslı teyze daha vardı. Titvan’da oturan teyzeler bir tanıdıklarının düğününe iştirak etmek için Tanca’ya gidiyorlardı. Teyzelerle Titvan-Tanca yolunda neşeli bir sohbete koyulduk. Benim Arapçayı fusha yani kitabi konuşmam Faslı teyzelerin komiklerine gidiyor, teyzeler daha çok ammiceyi yani mahalli Arapçayı kullanmayı tercih ediyorlardı. Fakat her şeye rağmen rahatça birbirimizle anlaşabiliyorduk. Yaklaşık 45 dakikalık bir yolculuğun ardından Tanca’ya ulaştık ve genç taksici bizi Tanca’nın girişinde arabadan indirdi. Buralar daha çok Tanca’nın banliyöleriydi ve şehir merkezine gitmek için tekrar bir taksiye binmem gerekiyordu. Etrafı adeta ince bir tül gibi beyaz bir sis kaplamıştı ve sabahın bu erken saatinde şehir yavaş yavaş uyanmaya başlamıştı.