Afganistan'da iktidara gelen İslam Emirliği yönetiminin ana gündem maddelerinden biri de ülkede uyuşturucuyla mücadele oldu.
Bu kapsamda İslam Emirliği yönetimi uyuşturucu bağımlılarını rehabilite etmeye yönelik adımlar atarken bir yandan da ülke genelinde uyuşturucu üretimini yasaklayacak girişimlerde de bulundu. Haşhaş ve kenevir ekiminin yasaklanması sonrasında Afganistan genelinde uyuşturucu üretimi ciddi oranda düşmeye başladı.
Afganistan'daki uyuşturucuyla mücadele kampanyasının ayrıntılarına ilişkin Samuel Lovett, Sarah Newey ve Ben Farmer'ın The Telegraph için bir analiz kaleme aldı. Söz konusu sürecin ayrıntılarına yer verilen analiz Mepa News tarafından Türkçeleştirildi.
Amerika'nın 1971 yılında Başkan Richard Nixon tarafından başlatılan "uyuşturucuya karşı savaşı" yarım yüzyıldan fazla sürdü ama Afgan afyon ticaretine neredeyse hiç darbe vuramadı.
Ülkenin çiftlikleri dünya afyon üretiminin yüzde 80'inden fazlasını karşılıyordu ancak 2001'deki Amerikan işgali bile ülkeden uyuşturucu akışını engelleme konusunda çok az şey yapabildi.
Ancak şimdi, dünyanın uyuşturucuyla mücadele çevrelerinin başarısız olduğu yerde, Taliban'ın kendisi başarılı oluyor.
"İnsanlık tarihinin en başarılı narkotikle mücadelesi"
Geçen yıl Nisan ayında grubun dini liderleri Afganistan genelinde haşhaş ekimini yasaklayan bir emir yayınladı. Aradan 12 aydan fazla bir süre geçtikten sonra bu yasak uzmanlar tarafından "insanlık tarihinin en başarılı narkotikle mücadele çabası" olarak tanımlanıyor.
Bunun sahadaki etkisi ise dramatik oldu. Taliban kolluk güçlerinin tarladan tarlaya dolaşarak ekinleri yok etmesi ve suçluları cezalandırması nedeniyle Afgan haşhaş üretimi geçen yıl tahminen yüzde 80 oranında düştü.
Uydu görüntülerine dayanan tahminlere göre, bir zamanlar Afganistan'ın haşhaş üretiminin yaklaşık beşte dördünü gerçekleştiren ve 2001-2015 yılları arasında ülkedeki İngiliz operasyonlarının merkezi olan Hilmend vilayetindeki ekim, bir önceki yıl 320 bin akre (yaklaşık 130 bin hektar) iken bu yıl yaklaşık 2 bin 500 akreye (yaklaşık 1000 hektar) düştü.
Uzmanlar, haşhaş üretimine getirilen yasağın devam etmesi halinde Afganistan sınırlarının çok ötesine uzanacak derin ve öngörülemez sonuçların ortaya çıkabileceği uyarısında bulunuyor.
Myanmar ve Meksika gibi ülkelerdeki afyon üretimi, Taliban'ın yarattığı boşluğu dolduracak şekilde patlama yapabilir ve bu da kaçakçılık yolları, çeteler ve tedarik zincirleri üzerinde her türlü etkiyi beraberinde getirebilir.
Bu arada haşhaş ticaretine bel bağlayan Afgan çiftçiler ve diğerleri ülkeyi terk etmek zorunda kalabilir, bu da yerel ekonomiyi daha da zayıflatabilir ve Avrupa, Asya ve Amerika'nın birçok bölgesi üzerindeki düzensiz göç baskısını artırabilir.
Ayrıca dünyanın en büyük afyon pazarının çökmesiyle ortaya çıkan boşluğun fentanil ve diğer sentetik uyuşturucular tarafından doldurulması da olasıdır. Bu maddeler aşırı doz nedeniyle kanser, kalp hastalığı ya da silahlardan daha fazla sayıda genç ve orta yaşlı (18-45) Amerikalının ölümüne neden olmaktadır.
İngiltere'de narkotik alanında 45 yıllık deneyime sahip bir uzman ve DrugsWise'ın direktörü olan Harry Shapiro, "Bence sorun şu ki eroin arzı önemli ölçüde azalırsa -ki önümüzdeki yıla kadar bunun etkilerini hissedemeyeceğiz- pazara çok fazla fentanil girecek" dedi ve ekledi:
"Ve eğer pazarda çok fazla fentanil ya da benzeri maddeler olursa bunun muhtemel sonucu daha uzun bir bağımlılık döngüsünden ziyade daha fazla ölüm olacaktır. İnsanlar birkaç gün sonra eroin bağımlısı olmazlar, ancak ilk fentanil vuruşunuz son vuruşunuz olabilir."
Taliban, kendisi de uzun süredir eroin bağımlılığıyla mücadele eden Afganistan'da haşhaş üretimini kısıtlamaya ilk kez çalışmıyor. Grubun iktidarda olduğu son dönem olan 2000 yılında da benzer bir yasak uygulanmış ancak ertesi yıl ABD öncülüğündeki işgalle birlikte bu sona erdirilmişti.
Bu deneyim, arzdaki bir kesintinin uluslararası alanda kendini hissettirmesinin biraz zaman alabileceğini gösterdi. Uzmanlar, afyonun depolanmasının nispeten kolay olduğunu ve Afganistan'dan çıkan kaçakçılık rotası boyunca istiflenen malzemelerin tükenmesinin bir yıl ila 18 ay alacağını söylüyor.
Üretime getirilen son yasağın ardından uluslararası afyon fiyatları yükselmiş ve İngiltere'de sokaklarda satılan eroinin saflığı yüzde 55'ten yüzde 34'e düşmüştü.
Bay Shapiro, "O zamanlar yasak oldukça kısa ömürlü oldu" diyor ve devam ediyor: "Ancak Afganistan'dan İngiltere'ye haşhaş yolu o kadar uzun ki, herhangi bir zamanda ne kadar eroinin transit geçtiğini asla bilemezsiniz. Gerçek şu ki o yasak arzı gerçekten etkilemedi."
Uzmanlar bu kez Taliban'ın yasak kararının, her Kasım ayında haşhaş tohumlarının ekilmesiyle başlayan bir sezonun ötesine geçip geçmeyeceğini görmek için bekliyor.
En azından dini açıdan, yasak kesinlikle kalıcı olabilir gibi görünüyor.
Taliban'ın en üst düzey lideri Molla (Mevlevi) Hibetullah Ahundzade tarafından Nisan 2022'de yayınlanan emir, "Tüm Afganlar şu andan itibaren haşhaş ekiminin ülke genelinde kesinlikle yasaklandığı konusunda bilgilendirilmiştir" diyor:
"Kendi topraklarına haşhaş ekmeyecekler. Eğer herhangi biri arazisine haşhaş ekerse, haşhaş imha edilecek ve eken kişi hakkında hakkında yasal işlem başlatılacak."
Ancak yasak ekonomik yönden pek mantıklı değil.
"A State Built on Sand: How Opium Undermined Afghanistan?" (Kum Üzerine Bina Edilmiş Bir Devlet: Afyon Afganistan'ın Altını Nasıl Oydu?) kitabının yazarı Dr. David Mansfield, Birleşik Krallık parlamentosuna yakın zamanda verdiği bir brifingde, yasağın tarımda 450 bin tam zamanlı işe eşdeğer bir istihdamı ortadan kaldırdığını tahmin ediyor ki bu da hala kuraklık, çatışma ve kalkınma programlarındaki kesintilerle sarsılan bir ekonomi için büyük bir darbe.
Afgan afyon ekonomisi, iç tüketim ve ihracat da dahil olmak üzere, 2021 yılında ülkenin gayrisafi yurtiçi hasılasının yüzde 9 ila 14'ünü tek başına oluşturuyordu.
"Global Initiative Against Transnational Organised Crimes"da çalışan ve kısa bir süre önce Afganistan'a seyahat eden ve ülkedeki bağlantılarını tehlikeye atmaktan korktuğu için isminin açıklanmasını istemeyen kıdemli bir analist, sahadaki tablonun "oldukça karmaşık" olduğunu söylüyor.
Analist, "Taliban liderinin emri tek tip olarak uyguladığı kanaatini analiz etmemiz ve doğru bir şekilde değerlendirmemiz gerekiyor" diyor: "Biraz şüpheci olmak zorundayız. Karmaşık siyasi ekonomi nedeniyle yerel toplulukları karşılarına alamazlar."
Analist, yasağın Batı'nın diplomatik tanımasını sağlamak için uygulandığını öne sürüyor ve bu görüş yerel Afganlarca da dile getiriliyor. Hilmend'ın Nad-i Ali bölgesinden olan ve cezalandırılma ihtimaline karşı ismini vermek istemeyen bir aşiret lideri "Taliban'ın haşhaş yasağı bir şeriat kararı değil, daha ziyade uluslararası toplumla siyasi bir etkileşimdir" diyor.
Ancak diğerleri yasağın mutlak olduğuna inanıyor - en azından şimdilik. Crisis Group'ta Afganistan uzmanı olarak çalışan Graeme Smith, bunun "Piyasadan kalkan uyuşturucunun hacmine göre, insanlık tarihinin en başarılı uyuşturucuyla mücadele çabası" olduğunu ifade ediyor.
Çiftçiler mallarını satıyor
Hilmend'in Nevzad bölgesinde bir çiftçi olan Muhammedullah şunları dile getiriyor: "Taliban kesinlikle liderlerinin kararlarını uyguluyor. Az da olsa afyon eken herkesin topraklarını gözetim altında tuttular. Tarlalarını tahrip ettiler ve bazı çiftçileri hapsettiler."
Gelirleri ellerinden alınan Muhammedullah gibi insanlar yeni fırsatlar aramak için Afganistan'ı terk edebilirler. Dr. Mansfield'e göre, şimdiden, ellerinde haşhaş stoku kalmayan çiftçiler arasında "ihtiyaçtan satışlar" yaşandığına dair haberler geliyor.
Bu ayın başlarında milletvekillerine verdiği demeçte Mansfield "Bu yüzden aile altınlarını, eşlerinin çeyizlerini ve bazı toprakları satıyorlar" şeklinde konuştu ve şöyle devam etti: "Dışarıya göç de var. Haşhaşın yokluğunda, uzun bir süre boyunca uygulanabilir başa çıkma stratejilerinden biri ülkeyi terk etmek olacaktır."
Şimdilik, küresel piyasanın yasağa nasıl tepki vereceğini söylemek için ise çok erken, ancak bundan sonra neler olabileceğine dair erken belirtiler var.
Myanmar'daki istikrarsızlık haşhaş ekiminde bir patlamaya yol açtı. Cunta ve ona muhalif olan muhalif milislerin çoğu, önemli bir gelir kaynağı olduğu ve alternatif seçenekler sınırlı olduğu için yetiştiricileri zımnen destekliyor.
Ocak ayında yayınlanan bir BM raporuna göre, cuntanın yönetimi ele geçirmesinden bu yana ilk tam yetiştirme sezonu olan 2022'de haşhaş yetiştirmek için kullanılan arazi miktarı yüzde 33 artışla 40 bin 100 hektara çıkarken, üretim neredeyse iki katına çıkarak 795 metrik tona ulaştı.
Crisis Group'ta Myanmar uzmanı olan Tom Kean, Myanmar'daki afyon patlamasının Afganistan'daki kuraklıktan kaynaklanmadığını ancak kuraklığın bu patlamayı körükleyebileceğini söyledi.
Kean, "Myanmar'ın dünyanın en büyük üreticisi olup olamayacağına gelince, bu çok daha geçmişten başlayan bir konu" diyor. "Ancak, yasak 2000-2001'deki kadar katı olursa, bu gerçekleşebilir."
Daha genel olarak, yasağın uzun vadede uygulanması, özellikle uluslararası stoklar tükendikçe afyon fiyatlarını artıracak ve yeni aktörleri pazara girmeye teşvik edecektir.
İngiltere merkezli bir yardım kuruluşu olan Transform Drug Policy Foundation bu ay yayınladığı bir analizde, afyon üretiminin Hindistan, Türkiye ve Orta Asya dahil olmak üzere uygun iklime sahip birçok ülke ve bölgeye doğru genişleyebileceğini söyledi.
Ancak raporda, Afgan afyonunun yerini alacak, onu eroine dönüştürecek laboratuvarlar kuracak ve diğer bölgelerden gelen kaçakçılık rotalarının kapasitesini artıracak yeni ya da yönü değiştirilmiş üretimin hemen gerçekleşmeyeceği belirtiliyor.
Hollanda merkezli bir düşünce kuruluşu olan Transnational Institute'de Uyuşturucu ve Demokrasi Program Direktörü olan Martin Jelsma "Stoklar tükenirse piyasada buna uyum sağlayacaktır" diyor ve sözlerini şu şekilde sürdürüyor "Ancak kaçakçılık rotalarının yeniden oluşması muhtemelen birkaç yıl alacaktır."
Eroinden daha zararlı
Belki de en endişe verici ihtimal, Taliban'ın yasağının eroin kıtlığına yol açması halinde sentetik uyuşturuculara erişimde ani bir artış yaşanmasıdır.
2022 tarihli bir raporda BM, yasakların "eroin ya da afyonun yerini kullanıcı düzeyinde, bazıları eroin ya da afyondan bile daha zararlı olabilecek (fentanil ve benzerleri gibi) başka maddelerin almasına yol açabileceğini" ifade ediyor.
Derme çatma laboratuvarlarda kolayca üretilebilen ve eroinden 50 kat daha fazla potansiyele sahip olan fentanil, organize suç grupları için cazip bir alternatif oluşturacaktır: Bir kilo uyuşturucuyu piyasaya sürmek 50 kilo eroinden çok daha kolay olacak, ancak bu aynı geliri sağlayacaktır.
Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi Bilimsel Direktörü olan Paul Griffiths, aynu zamanda, eroine olan talebin piyasalarda artık azaldığını söylüyor ve 1980'lerde, 90'larda ve 2000'lerin başında görülen bağımlılık dalgasının büyük ölçüde geçtiğini ekliyor.
Bu çerçevede Taliban'ın yasağı suç gruplarını bu uyuşturucudan tamamen uzaklaştırabilir ve bunun yerine yeni yasadışı pazarlar kurmaya teşvik edebilir.
Griffiths, 2001'deki "eroin kuraklığı" tecrübesinin -ve afyonunun yüzde 95'ini Afganistan'dan alan Avrupa pazarının tepkisinin- ileride neler yaşanabileceğine dair bazı tasvirler ortaya koyduğunu söylüyor.
Daha sonra "opioid (afyondan da elde edilen bir tür uyuşturucu kimyasal bileşeni) temelli pazarda, özellikle Baltık ülkelerinde zaman içinde devam eden derin değişiklikler oldu" diyor. Estonya gibi ülkelerde opioid bağımlılarının tercih ettiği uyuşturucu olarak eroinin yerini fentanil aldı. Bu durum günümüzde de devam ediyor.
Griffiths, "Önceki deneyimlerimizden biliyoruz ki bu bozulma uyuşturucu pazarının dengesini değiştirebilir ve yeni ürünler bir kez yerleştikten sonra zaman içinde kalıcı olabilirler" diye ekliyor: "Dolayısıyla sentetik opioidlerin yükselişe geçmesi kesinlikle potansiyel bir tehdit."
Jelsma, Batı Avrupa'nın üstün sağlık sistemleri ve zarar azaltma servislerinin, bölgeyi fentanilin ani bulunabilirliğine karşı koruması gerektiğini, ancak bu tür bir altyapının mevcut olmadığı Doğu Avrupa'da durumun böyle cereyan etmeyebileceğini söylüyor. "Eski Sovyetler Birliği ülkeleri için daha fazla risk var" diye de ekliyor.
Diğer pek çok uzman gibi Jelsma da önümüzdeki iki yıl içinde neler yaşanacağını kesin olarak söylemenin imkansız olduğunu kabul ediyor. Ancak Taliban'ın yasağının devam etmesi halinde "hazırlıklı olmamız gereken" ciddi sonuçlar doğabileceğini belirtiyor.