Taksim Meydanı Ne Zaman Kutsallaştı?

"DİSK ve KESK’in, tüm çalışanları temsil ettiği gibi bir algı oluşturması ve 1 Mayıs’ı her yıl tartışılır hale getirmesi diğer konfederasyonları ve emekçileri rahatsız ediyor."

Taksim’de ısrar eden DİSK ve KESK yanına diğer sol kuruluşları alarak ille de bağcıyı dövmek istiyor. DİSK ve KESK’in, tüm çalışanları temsil ettiği gibi bir algı oluşturması ve 1 Mayıs’ı her yıl tartışılır hale getirmesi diğer konfederasyonları ve emekçileri rahatsız ediyor.

BEM-BİR-SEN Genel Başkan Danışmanı Tarkan Zengin, 1 Mayıs Taksim tartışmalarını Star gazetesine değerlendirdi.

***

Taksim Meydanı Ne Zaman Kutsallaştı?

Tarkan Zengin / BEM-BİR-SEN Gen. Bşk. Dan.

Eski Türkiye’nin ideolojik sendikalarının 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama ısrarlarının arkasında neler var? Birçok sendika başka alanlarda kutlama yaparken sol sendikalar neden gerginlik politikası gütmekteler? Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Taksim ısrarının arkasında DİSK, KESK, TMMOB ve TTB var. Bu kuruluşlar aynı zamanda geçen yıl bize halk hareketi olarak sunulan gezi eylemlerinin arkasındaki kurumsal yapılardı. 

Türk-İş 770 bin, Hak-İş 191 bin ve DİSK 107 bin üyeye sahip işçi konfederasyonu, Memur-Sen 707 bin, Kamu-Sen 444 bin ve KESK 237 bin üyeye sahip memur konfederasyonudur. Görüldüğü gibi temsil noktasında en fazla üyeye sahip iki işçi, iki memur sendikası 1 Mayıs kutlamalarını sorunsuz yapmaktadırlar. Bu yıl Türk-İş İstanbul Kadıköy’de, Hak-İş Kayseri’de, Memur-Sen Diyarbakır’da, Kamu-Sen Ankara’da 1 Mayıs kutlamalarını yapacaklar. Demek ki niyeti gerçekten kutlama olanlar için alanın nerede olduğu önemli değil. Taksim’de ısrar eden DİSK ve KESK yanına diğer sol kuruluşları alarak ille de bağcıyı dövmek istiyorlar. DİSK ve KESK’in tüm çalışanları temsil ediyor gibi bir algı oluşturması ve 1 Mayıs’ı her yıl tartışılır hale getirmesi diğer konfederasyonları ve emekçileri rahatsız etmektedir.

1 Mayıs’a darbeci yasağı  

Tarihte 1 Mayıs ilk olarak 1909’da Osmanlı döneminde Üsküp’te, İstanbul’da ise ilk olarak 1910’da kutlanmaya başlandı. 1925’te İnönü hükümeti tarafından çıkarılan Takrir-i Sükun Kanunu ile emekçi bayramını kutlamak zorlaştı. O yıl 1 Mayıs broşürü yayınlayan bir dergi kapağında “Bütün Dünya İşçileri Birleşiniz” yazdığı için derginin yöneticileri ile Amele Teali Cemiyeti yöneticileri tutuklandılar. İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanan yöneticilere 7 ila 15 yıl hapis cezası verildi.

1935 yılında 1 Mayıs, işçi bayramı olarak değil de “Bahar ve Çiçek Bayramı” olarak ücretsiz tatil günü ilan edildi. Dönemin hükümeti 1 Mayıs’ın adından “işçi” kelimesini çıkararak “bahar ve çiçek bayramı” adını getirdi. Görünen o ki sendikalara olumsuz bakanlar işçilere ait olan bir bayramın adını bile değiştirmişlerdi. 1951’de Menderes hükümeti döneminde çıkarılan bir yasayla işçilere 1 Mayıs tatilinde yarım ücret, 1956’da ise tam ücret ödenmesi sağlandı. 27 Mayıs darbe dönemi sonrasında, her ne kadar 60 Anayasası’nın özgürlükler getirdiği söylense de, 1975 yılına kadar toplu kutlamalar yapılamadı. İstanbul’da 1976 1 Mayıs’ı yoğun bir katılımla gerçekleşti. 1977 yılı kutlamaları ise tarihe kanlı 1 Mayıs olarak geçecekti. 12 Eylül darbesinden sonra kutlamalara yasak getirildi. Özallı yıllar kutlamaların olduğu yıllar oldu.

Taksim ısrarının nedeni? 

DİSK ve KESK’İN 1 Mayıs’ı 1991 yılından bu yana nerede kutladıklarının cevabı aslında bugünkü tartışmaların niyetinin ne olduğunu gösterecektir. Zira 1991’den 2007 yılına kadar Taksim talebine rastlamıyoruz. 1991-1995 yılları arasında iktidarda hükümetler değişmesine rağmen DYP ve SHP koalisyonları (bir dönem CHP) vardı. 1991’de İstanbul Saraçhane’de, 1992?de Türk-İş, DİSK ve Hak-İş İstanbul Gaziosmanpaşa’da,1993’te Türk-İş İstanbul Abide-i Hürriyet Meydanı’nda, DİSK ise Pendik’te, 1994’te Türk-İş, DİSK, Hak-İş ve Kamu Çalışanları Sendikası Platformu Abide-i Hürriyet Meydanı’nda, 1995’te Demokrasi Platformu İstanbul, İzmir, Adana ve Ankara’da kutlamalar yapılıyor. Sosyal demokratların hükümette olduğu 5 yıl içinde ne Taksim talebi ne de ısrarı var.

Mesut Yılmaz’ın Başbakan olduğu 1996’da 1 Mayıs’ı Türk-İş, DİSK, Hak-İş ve KESK Kadıköy’de, Erbakan’ın Başbakan olduğu 1997 1 Mayıs’ı, Türk-İş, DİSK ve KESK Şişli Abide-i Hürriyet Meydanı’nda, ANAP-DSP-DTP koalisyonunun olduğu 1998 1 Mayıs’ı, Türk-İş, DİSK, KESK ve Hak-İş Abide-i Hürriyet Meydanı’nda kutlanıyor. Ecevit’in Başbakan olduğu 1999 1 Mayıs’ı, DİSK ve KESK Abide-i Hürriyet Meydanı’nda, 2000, 2001 ve 2002’de Türk-İş, DİSK, KESK ve Hak-İş Abide-i Hürriyet Meydanı’nda, 2002 1 Mayıs’ı Abide-i Hürriyet Meydanı ve tüm Türkiye’de kutlanıyor. Sosyal Demokrat Ecevit’in üç yıllık iktidarı döneminde de Taksim talebine ve ısrarına rastlamıyoruz.

Bu yıldan sonra Ak Parti Hükümetlerinin olduğu dönemler var. 2003 1 Mayıs’ı Türk-İş, DİSK, Hak-İş ve KESK Abide-i Hürriyet Meydanı’nda, 2004’te Türk-İş Abide-i Hürriyet Meydanı’nda, DİSK, KESK, TTB, TMMOB ise Saraçhane Meydanı’nda, 2005’te Türk-İş, Hak-İş, DİSK ve KESK Kadıköy’de, 2006’da DİSK ve KESK Kadıköy’de kutlamalar yapıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılacağı 2007 Taksim ısrarının başladığı yıllar oldu. 

Uzun yıllar başka alanlarda kutlama yapan DİSK ve KESK’in Taksim alanının kutsallığını 2007’de hatırlamasını tesadüf ya da iyi niyetle telif etmek için çok iyi niyetli olmak gerekir. Bu yapıların maraza çıkarma niyetiyle Taksim ısrarına İstanbul güvenlik bürokrasisinin inadı eklenince 2009’da dahil istenmeyen olaylar yaşandı. Demokratikleşmede önemli adımların atıldığı bu dönemde çalışanlar için 2009’da 1 Mayıs “Emek ve Dayanışma Günü” olarak resmî tatil yapıldı. Hükümet işçilerinin önemli bir talebini yerine getirmesine rağmen, bir kısım sendikaların “hükümet karşıtı” politikaları nedeniyle ve güvenlik bürokrasisinin gereksiz inadıyla bu tarihsel dönüm noktası şiddet görüntüleriyle gölgelendi. Tüm çalışanlar bu tarihi günü kutlamaya giderken özellikle sol sendikalar sanki bu durumu sabote edercesine gerginlik politikası izlediler ve polis şiddeti ile bu tarihi güne gölge düşürüldü. 2010 yılında ise 33 yıl aradan sonra Taksim’i ilk kez kutlamalara açan bu Hükümet oldu, 2011 ve 2012’de ise 1 Mayıs Taksim’de kutlandı. 

Sol’un savaş dili  

1 Mayıs eylemleri sol fraksiyonların kendilerini gösterme aracıdır. Çünkü binlerce insanın katıldığı bir eylemde çok küçük gruplar bile açtıkları flamaların arkasındaki kitleyi kendi taraftarları olarak gösterirler. Geniş kitlelerin alanlarda olduğu bu zaman dilimleri sol fraksiyonlar için kaçırılmayacak fırsatlardır. Sol sendikalar, odalar ve barolar Ak Parti iktidarlarında1 Mayıs’ı araçsallaştırarak ille de maraza çıkarılan bir güne dönüştürdüler. Sol örgütler 1 Mayıs çağrılarında “savaş dili” kullanıyorlar. Bildirilere yansıyan bazı cümleler: “AKP’ye karşı üniversiteliler isyanda, 1 Mayıs’ta alanlarda”, “AKP’ye gününü göstereceğiz”, “Komünistler, sendika militanlarının yetişmesi için var güçleriyle işçi yataklarında, fabrika ve işliklerde uzun erimli bir savaşımın içinde, görevlerinin başındadır”, “Liseliler Alanlarda Savaşmaya Hazır”. Bu dil 1 Mayıs’ta şimdiye kadar yaşanan görüntülerin nedeni olduğu gibi bundan sonra yaşanacak olaylarında habercisidir. Bu dil provokasyon ihtimallerini düşündürmektedir. Bu çağrılar amacın emekçilerin haklarını dile getirmek ve sorunlarına çözüm bulmak olmadığını gösteriyor. Ölen tersane işçileri, madenlerde can verenler, hala cenazesine ulaşılamayan enerji işçileri, kamu çalışanlarının sorunları, sefalet ücretiyle çalışmak zorunda kalanlar bu örgütlerin gündeminde yok.

Taksim Meydanı’nın kendileri için kutsal olduğunu ve ölenleri anmak istediklerini söyleyen sendikalar, katledilen 34 kişinin kaç tanesinin isimlerini biliyor? Onların ailelerini tanıyorlar mı? Bayram Çıtak, Mürtecim Oltulu, Meral Özkol ve Kadir Balcı kimdir? Samimi olsalar ölen işçileri hatırlarlar.

Geçen yılki görüntüler bazı sendikalar tarafından bilinçli olarak yürütülen bir strateji sonucu ortaya çıkmıştı. Ülkemizi dünyaya farklı göstermek için ve uluslararası alanda kendilerine destek bulmak için bu yılda aynı görüntülerin çıkması için gerginlik politikası yürütmektedirler. Aslında Taksim kutlama alanı olarak ilan edilse bile bu sefer başka sorunlar çıkarılacaktır. Aslında Türkiye’nin diktatör bir yönetim tarafından idare edildiğini gösterecek bazı görüntüler ortaya çıkarılmak istenmektedir. Zira DİSK ve KESK, yurt dışı sendikalara gönderdiği raporlarda Ak Parti iktidarının ne kadar otoriter olduğu iddiasını destekleyecek görüntüler için Taksim ısrarını sürdürmekteler. Zaten geçen yıl Taksim’e davet ettikleri Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) Genel Sekreteri Sharan Burrow, ülkemizden ayrılırken şunları söylemişti: “Taksim Meydanı’nın kapatılması demokrasinin hakiki olmadığını göstermiştir”, “Türk hükümeti dünyanın gözünde ayıplandı”, “demokrasi tehdit altındadır”. Bu hanımefendinin, geçen yıl Yunanistan’da kamu çalışanlarının yüzde 25’i işten çıkarılırken, İspanya ve İtalya’da çalışanlara kriz nedeniyle büyük bedeller ödetilirken, Bangladeş’de 400’e yakın emekçinin hayatını kaybetmesinin sıcaklığı taze iken, Güney Afrika’da İngiliz maden firmasında çalışan emekçilere polisin ateşi sonucu 37 emekçi katledilmişken, 1 Mayıs’ta bu ülkelere gitmeyip, ülkemize gelmesi ve bu açıklamaları yapması iyi niyetle açıklanamaz. Bu yılda farklı ülkelerden sendikacılar davet edilip bunlar polisle karşı karşıya getirilirse, DİSK ve KESK’in uluslararası alanda yürüttüğü karalama kampanyasında destekleri artacaktır. Yabancı sendikacıların biber gazı ve toma hikayeleri epeyce müşteri toplar. Bu provakasyona dikkat edilmeli.

 

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!