Taksim Gezi Parkından İzlenimler...

Taksim Gezi Parkı eylemleri kültleştirilecek kadar değer içerikli mi gerçekten? İşte gözlemler...

Taksim Gezi Parkında başlayan gösterilerin ilk gününden itibaren meydanda gözlemde bulunan Yılmaz Bilgen, gördüklerini sitemizle paylaştı...

Göstericiler Gerçekten Kahraman mı? 

YILMAZ BİLGEN / HAKSÖZ-HABER

Cuma gecesinden bu yana göstericileri içlerinden izliyorum. Öncelikle ifade edeyim ki, AK Partili değilim ve hiçbir zamanda olmadım. Objektif bir gazeteci olarak ilk günden bu yana gösterileri izlemekteyim.

İlk gün kısmi bir merak ve ilgiyle karışık duygularla meydana gittim. Daha meydana ilk girdiğimde meydanda bulunan bir reklam panosunun camlarını kırarak yaptıkları Tayyip Erdoğan maketini temsili olarak asmaya çalışan grupla karşılaştım. İstisnasız tüm göstericiler şarap ve bira şişeleriyle koşuşturmaktaydı. Sık aralıklarla meydanın ortasına giren yüzleri maskeli sırt çantalı gençler  ‘Aktivist aranıyor!’ diye bağırarak meydanı turluyorlardı. Yaklaşıp ‘Aktivsit aranıyor’un içeriğini öğrenmek istedim ve cevap olarak “Eylem koyacak ölümden korkmayan devrimciler arıyoruz!” cevabını aldım. Cuma, Cumartesi ve Pazar günü de devam eden bu durumun Pazar gecesinden itibaren sürmediğini gördüm. Bu şahıslar sonrasında izlemeye devam ettiğim günlerde ortadan kayboldular…

Göstericilerin kahramanlığına gelince…

11 gün boyunca  istisnasız her gün tanıklık ettiğim Tayyip Erdoğan’ın annesi, eşi ve çocuklarına toplu edilen sinkaflı küfürler gösterilerin ilk gününden bu yana sistematik olarak devam etti. İlk iki günü ıskalayan ve oyuna sonradan girip hırçın bir gezi yandaşlığı  yürüten ‘iri’ medyada meydanlarda  sergilenenlere destan muamelesi yapanlar acaba duymamak için sağır olmanın bile yetmeyeceği bu küfürleri edenlerin aynı gençler olduğunu görmemekteler mi? Çok boyutlu yağmalamaları zaten toplum izlemekte. Polis ve orantısız güç tespitini haklı olarak yapanların sistemli bir biçimde halen sürdürülmekte olan küfürlere karşı sergiledikleri vurdumduymazlığı ise şaşkınlıkla izlemekteyim.

Şımarık ve soylu bir savaş kazanmış edayla medyada sergilenen ‘Gezi Parkı’ desteğinin taraftarlarına sorum şu: Şayet önümüzdeki günlerde Atatürk’e ve ailesine karşı  ülkenin herhangi bir yerinde bu ve benzeri küfür eden gruplar ya da kişiler çıkarsa bu meydanlardaki “direnişçiler” ve medyadaki destekçileri  bu durumu da anlayışla karşılayacaklar mı? 

İlk günden bu yana izlediğim gösterilerde egemen olan alkol, küfür, yakma, yıkma, yağmalama arzusuna yönelik efsane gençlik elbisesi giydirilmesini şaşkınlıkla izliyorum. En sakin denilen gün bile atılan sloganlarda dışa vurulan tehlikeli ve tahripkâr öfkeyi görmezden gelenlerin bu öfkeyi ve söylemi kutsal gençlik, bilinçli nesil, özgürlük savaşçıları jargonuyla açıklamaları ne kadar gerçeğe hizmet ediyor?

Özgürlük alanlarına müdahale olduğunu düşünenler  11 gündür  her türlü İslami değere (din, Kur’an, cami, Peygamber, şeriat, tesettür) küfrettiklerini bilfiil izlemekteyim. Tayyip Erdoğan’dan ve ailesinden hareketle  yapılan küfürlerin vardığı boyutlar meydanların İslam’ın değerlerini aşağılamak için nasıl bir fırsat kollandığının da göstergesi durumundadır. Bu gençlerin kutsallığı acaba içtikleri içkinin yüksek promilli ve ettikleri küfürlerin ne kadar kallavi olduğundan mıdır??

Gürültüye boğulmuş bir Türkiye görüntüsüyle kendileri gibi düşünmeyen ve yaşamayanların haklarına karşı işledikleri hak ve hukuk katliamı halen net bir biçimde ortaya konulamayan bu amorf (şekilsiz, omurgasız) gösterilerin amacını kutsal gösteren, medyanın hokus pokusu değilse nedir?

Bir vatandaş namuskarlığı ile yansıttıklarım bu meydanların gerçekleri… Sokağa dökülenlere bu toleransı gösterenlerin bir halkın değerlerine, bir başbakana ve ailesine karşı böylesine kirli bir küfür kampanyasını maskeleyerek sergiledikleri ikiyüzlülüğü ve bu ahlaksızlığın romantik yorumlarla kültleştirilmesini, efsaneleştirilmesini şiddetle kınıyorum.

Yine ilk günden bu yana meydanlara egemen olan inisiyatifin atılan sloganlardan ve ortaya konulan aşırılıklardan hangi dünya görüşünü yansıttığı çok açık ve nettir. Meydanlara gelen her sıradan bireyin gördüğü ve göreceği bu gerçekliği müthiş bir illüzyonla halk hareketi olarak gösterenlerin Türkiye’de yaşayan halkı bu manzaranın muhataplarına indirgemeleri de ayrı bir handikaptır. İstisnasız hepsinin ellerinde içki şişeleriyle devrim türküleri söyleyip sosyalizm naraları attığı bir kalabalıktan Türkiye genellemesi yapılması Türkiye gerçeğiyle ne oranda gerçekçi bir yaklaşımdır?

Tayyip Erdoğan’a mektup yazan bir göstericiden hareketle olayın bir hak ve halk  hareketi olduğu tezini savunan yaygın medya aktardığım bu aleni gerçekliğe rağmen ötekileştirip 11 gündür inancına, yaşam biçimine küfredilen bir kitlenin hassasiyetlerini görmezden gelmeye ne kadar devam edecektir?

Bu söylediklerimi test etmek isteyenler  gösterilerin sürdüğü meydanlara uğrayarak söylenenlerin hakikat olup olmadığını kolaylıkla anlayabilirler…

 

Yorum Analiz Haberleri

"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye