'Takdire Şâyân' Konuşmadaki Şâyân-ı Dikkat Hayal Kırıklığı!

Gürkan Zengin New York’tan yazdı.

Ahmet Davutoğlu, Obama’nın dün BM genel kurulundaki konuşmasını “takdire şâyan” diye nitelendirmişti. Obama’nın Beşar Esed’i “tiran” diye nitelendirmesi, Suriye’nin geleceğinde Esed’in olamayacağını belirtmesi elbette Türkiye açısından “takdire şâyan”dı.

Ancak Obama’nın konuşmasının arka planında Ankara’da çok ciddi rahatsızlık yaratan unsurların da olduğu anlaşılıyor.

Obama’nın bilhassa, “Amerika Irak’ta dersini aldı, artık dünyayı Amerika kurtarmayacak.” yollu mesajlarını Ankara’da Suriye dosyasını takip eden diplomatlar, “Amacını aşan, bir ham stratejik söylem.” olarak nitelendiriyor.

New York’ta görüştüğümüz bir diplomat, bu söylemi değerlendirirken, “’Hiçbir yere karışmayacağım, müdahil olmayacağım.’ gibi bir yaklaşımı Amerika olarak sürdürebilecek misin? Peki, bunun sonuçlarına katlanmaya hazır mısın?” sorularını soruyor.

Irak-Suriye Karşılaştırmasına Tepki

Obama’nın yaptığı Irak-Suriye karşılaştırması da ciddi tepki çekmiş görünüyor. Aynı diplomat bu karşılaştırmayı, “Çok kötü, yanlış ve haksız.” diye nitelendirdi ve bunu da şöyle gerekçelendirdi:

“Irak’a müdahalenin gerekçesi de, yapılış şekli de yanlıştı. Amerika Irak’a girdiğinde orada ne 300 bin insan ölmüştü, ne 6 milyon insan mülteci durumuna düşmüştü. Buna rağmen, bugün orada Saddam Hüseyin’in ruhuna rahmet okutan bir müdahale yapıldı oraya. Suriye öyle mi? Bugün Suriye’de senin müdahalenin ertesinde ‘Biz Esed ile daha iyiydik.’ diyecek tek bir kişi yok!”.

Amerika, 2003 Mart’ında Irak’a, Saddam Hüseyin’in elinde kimyasal silahlar bulunduğunu, bunun bölge ve dünya barışı için tehdit olduğunu ileri sürerek askerî müdahale bulunmuştu.

Bugün Suriye’de kimyasal silahların, varil bombalarının kullanıldığı, 200 binden fazla insanın katledildiği bir sahaya müdahale için bin dereden su getiriyor, karar alamıyor.

Nereye Müdâhil Olacağını Bilemeyen Siyasi İrade

Amerika’nın dünyaya liderlik yapma konusunda, deyim yerindeyse meflûç hâlde olduğunu artık herkes görüyor. Olağanüstü bir ekonomik güç, muazzam bir askerî kapasite, ama uluslararası sahnede ne zaman, nereye, ne şekilde müdahil olacağını bilemeyen bir siyasî irade!

Amerika’da önümüzdeki yıl, kasım ayında başkanlık seçimleri var. Dolayısıyla mevcut başkan Barack Obama artık bir ‘topal ördek’ konumuna girmiş durumda. Yeniden seçilmesi de mümkün değil. Ancak Suriye dosyasında dört yıldır gözlediğimiz Amerikan politikaları Beyaz Saray’da sadece bir topal ördeğin değil, aynı zamanda ‘gözüne far tutulmuşcasına olduğu yere mıhlanmış, donmuş kalmış bir tavşan’ın olduğunu gösteriyor.

Özellikle Ortadoğu politikalarında donukluk ve kararsızlık hâlinin ağır bedelleri oluyor. Hâl böyle olunca, Vladimir Putin’in Rusya’sı, New York’taki başka bir Türkiyeli diplomatın ifadesiyle uzunca bir süredir Amerika ile “kedinin fareyle oynadığı gibi” oynuyor.

"Amerika, Rusya'nın Suriye Hamlesini Anlamlandıramadı"

Türkiyeli diplomatlara göre Amerika yönetimi, Rusya’nın Suriye’ye yönelik son hamlesini de henüz anlamlandırabilmiş değil. Mâlûm Rusya, bir süre önce Suriye’deki askerî varlığını önemli ölçüde arttıran hamleler yaptı. Bölgeye sofistike silahlar indirdi, hava üslerine ve bazı kritik noktalara Rusya askerî personelini yerleştirdi.

Mahiyeti tam anlaşılamayan bir Rusya askerî hareketliliği başladı alanda.

Bu cümleden olmak üzere Türkiye’nin son Rusya hamlesinden ne anladığı sorulduğunda Türkiyeli diplomatın söylediği şuydu:

“Bu çok stratejik bir hamledir. Öyle Ukrayna’ya, Osetya’ya müdahaleyle karşılaştırılamayacak bir hamledir. Rusya’ya, ‘Merak etme, burada sana karşı bir yönetim olmaz.’ deniyordu. Ruslar, bu hamleleriyle ‘Ben burada bana dost bir rejim falan değil, bana bağlı bir yer istiyorum.’ mesajı verdi. Yani açıkça ‘Ben, benim arsayı istiyorum.’ demiş oldu”.

Rusya’nın yüzlerce yıllık ‘sıcak denizlere inme’ stratejisini en iyi Türkiyeliler bilir. ‘Rus tehdidi’ önce Osmanlı Devleti’nin, sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin tepesinde, hep bu stratejinin bir sonucu olarak yıllarca Demokles'in Kılıcı gibi sallandı durdu.

Bu ‘tarihî tecrübe’ belki Amerika’nın tabloyu okuyabilmesine yardımcı olabilir.

"Bir Şey Olacaksa, Kimse Tek Başına Yapamayacak"

Peki, Suriye dosyasında gidişat nereye?

BM Genel Sekreteri’nin isimlerini saydığı, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu Suriye’nin kaderinde etkili beş ülke aralarında bir mutabakata varabilecek mi?

Diplomatın söylediği şu:

"Herkes şunu anlamış durumda. Bir şey olacaksa bunu hiç kimse tek başına yapamayacak. Kimse tek başına bir şey yapamayacağına göre birlikte neyi yapabiliriz? Bütün mesele burada…”.

Durum böyle olduğu için Rusya lideri Vladimir Putin, dün New York’ta Barış Grubu’nun Lider Zirvesi yemeğinde yanına tercümanını da alarak Türkiye Başbakan'ının yanına yaklaşıp ‘Konuşalım.’ dedi. 10 dakika kadar süren ‘ayaküstü’ bir konuşmaydı ama Türkiyeli diplomatın aktardıklarından anlıyoruz ki, Putin’in de Suriye sahasında tek başına sonuç alamayacağını iyi anlamış aktörlerden biri olduğunu gösteren bir konuşmaydı.

Kaynak: Al Jazeera

Yorum Analiz Haberleri

Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?
Kemalizm’e has bu Laiklik Fransa’da bile yok!