Doğan medya yazarlarının hali, içler acısı!
Kimisi gözlerini kapatmış, havadaki bulutları sayıp yazıyor..
Kimisi tartışmaların sürekli bir noktasını yazıp, diğer unsurlarını görmemiş numarası yapıyor. Kimisi de, “Görmezlikten gelerek kimseyi kandıramayız. Laf cambazlığıyla da olsa, konulara değinmek ve savunma yapmak gereklidir. Ben, patronu böyle savunacağım” yaklaşımı içinde.
Diğerlerinden, önceki günler örnekler verdik. Bugün de, üçüncü grupta olanlardan bahsedelim!.
En önemli örnek, Aydın Doğan’ın, muhafazakar kesimden seçip, elinin altında tuttuğu Taha Akyol!
Beyefendi, hukukçu da olur aslında.
Ama, bakın üçkağıdın avukatlığını nasıl yapıyor, siz de görün:
“DENİZ Feneri e.V. adlı dernek hakkında Alman Savcısı’nın hazırladığı iddianamede aynen şu satırlar var: ‘Soruşturma süresince, soruşturmalara defalarca siyasi etki yapılmaya, bilhassa Türk hükümeti tarafından, devam etmekte olan tutukluluğa mani olunmaya çalışılmıştır.’ Bunun haber değeri var mı? Elbette var.”
Uyanık Taha amca, haberi veren kendi gazetesinin, iddianamedeki bir cümleyi alıp, bu cümlenin öncesini görmezden geldiğini açıkça yazmıyor.. Oysa manşeti hazırlayanlar, 8 satır üstüne baksa, bu ifadenin sanıklardan birisine ait olduğunu görecekler. Ama işlerine gelmiyor.
Taha’nın da işine gelmiyor... Sedat Ergin’in de, Ertuğrul’un da..
İşlerine gelmediği için de, sanıklardan birisinin tahminini, ‘savcının ifadesi’ diye Türk insanına yutturmaya çalışıyorlar.
Suret-i hak’tan görünüp, kötü niyetli olmadıklarını ispat için de, Taha amcamız şöyle avukatlığa soyunuyor hemen: “Kimisi büyütür, kimisi büyütmez ama mutlaka haberdir.”
Mutlaka habermiş!
Yalancı!..
O cümleyi haber yapmak için, önce üstünü/altını okumalı değil misin sen?
İki satırı okuyup, haber mi çıkartıyorsunuz, hatta manşet mi yapıyorsunuz siz? Altını üstünü hiç okumadan!
Bunu mu söylüyorsunuz?
Yoksa sizin tüm haberleriniz böyle midir? İki satır okuyup, üstüne bakmadan manşet atmak! Bunu savunabiliyorsanız siz, sadece hukuk diplomanızı değil, ilkokul diplomanızı da yırtmak gerekir!
İlkokuldaki çocuğa bile o cümleyi gösterseniz, “Dur bakalım, bu cümleyi yarısından değil, başından bir okuyalım” diyecektir. Ve hemencecik, iddianın savcıya değil, sanığa ait olduğunu söyleyecektir size.. Ama sizler, gençlere gazetecilik dersi de veren sizler; ilkokul çocuğunun bile anlayabileceği bir cümleyi anlayamıyor veya anlamazlıktan geliyor, patrona destek çıkmaya çalışıyorsunuz..
Hadi bir halt yediniz, bir de bunun savunmasında niye ısrar ediyorsunuz?
Yalan olduğunu bile bile, haberi manşete çekiyorsunuz.
Çünkü patronunuza böylesi lazım.
Çünkü Hilton’da amacına ulaşamadı patron..
Rafineri de sırada üstelik.. Oradaki talep henüz reddedilmedi ama, istediğinizi de bir türlü alamıyorsunuz!
O zaman, atın yalan dolan manşetleri. Kim yalanlayacak, kim yalanlamayı okuyacak?.. Hem iki satır lehe haber yaptınız mı, hemen fit olur suçladıklarınız, değil mi?
İlla aleyhte haber yaptığınız yayın organında lehe haber olması da gerekmez!
Milliyet’te vurursunuz, muhafazakar görüntülü Taha Akyol ile CNN’de lehe haber yaparsınız. Olur biter.
Bu sefer muhatabınız biraz fazla kızdı.
O zaman Taha abimiz hemen yumuşatıcı bir yazı kaleme alır. Dünkü gibi..
Bir parçasını alıntıladım. Devamında da şöyle yazıyor Taha abimiz: “Sonra, davanın duruşması başladı ve Alman Savcı Lotz aynen şu açıklamayı yaptı: ‘Türk hükümetiyle hiçbir temasımız olmadı. Ne bana, ne arkadaşlarıma böyle bir baskı yapılmadı. Böyle bir şey nasıl mümkün olur? Baskı yapılamaz zaten, burası Almanya!’ Türk hükümetinin baskı yaptığı şeklindeki ifade, evet, iddianamede yer alıyordu fakat savcıya değil, sanıklardan Firdevs Şahin’e aitti! Savcının kendisi ise duruşmada, böyle bir baskının olmadığını açıklıyordu!”
Eee ne olacak şimdi? Bunun karşılığı, “Amacım, bu tür olayların ne kadar karmaşık olduğunu hatırlatmaktır. Böyle olaylarda ayrıntılı ‘dosya bilgisi’ gerekir. Hukuk okuduğum için ben böyle olaylara ihtiyatla bakarım” diyerek meseleyi kapatmak mıdır?
Bu kadar basit mi “yalan manşet” atmak..
Bilirim, sizin için kolaydır. Hatta “yalan manşet”i mazur göstermek bile kolaydır!
Çünkü sizler, hep birlikte, patronun kalemli silahşörlerisiniz!
Vakit gazetesi