Süleyman Ceran / Haksöz Haber
Kayalardan çalılıklara düşen bir gölge gibi ansızın görünüp sonrasında kayboluyorlar. Bıraktıkları serinlik hissiyle hatırlıyoruz onları. Yerel ve ulusal haberlerde birkaç dakika konuşuluyorlar, o kadar. Güneş her yeri kavuruyor. Kimsenin bir ağaç dibinde soluklanmaya vakti yok. Tatilin tatlı koluna kendini bırakan insanlığın, Gazze’yi çok umursadığı yok. Oysa, “hadi evimize gidelim” cümlesini kuracak kaç Gazzeli kaldı şunun şurasında.
Camileri, hastaneleri, okulları, tarihi mekânları vurmakta tereddüt etmeyen işgalci İsrail, hiç görülmemiş vandallıkları, canilikleri soğukkanlılıkla icra ediyor. İşgalcinin gırtlağına oturuyor direniş, yutkunamıyor Netenyahu. Er meydanında mücahitlere diş geçiremeyen işgalciler, kadınların ve özellikle de çocukların peşindeler. Evlâdü iyalin sığındığı nere varsa, okulsa okul, hastaneyse hasta, camiyse cami, yakıp kavuruyor Firavun soylular. Başı olmayan çocuklar, lime lime olmuş cenazeler bile modern zaman insanını çarpmıyor artık. Kimsenin iştahtan kesildiği yok yahut dalıp dalıp uzaklara bakakaldığı. Bu kıyımlardan biri de Tabiin Okulu’nda yaşandı.